Yiğit Kulabaş Yazio: Hafta Sonu Gazete Keyfi

Hafta sonu gazete okumak hayatıma renk katan özel bir keyif kalemiydi. Ritüellerimizdendi… Pazar günleri birkaç gazete birden alır, Boğaz’a gider, uzun süren bir kahvaltı masasına kurulurduk. Birbirinden keyifli hafta sonu eklerini okurken dinlenir, demlenir ve ilhamla dolardık.

Son üç senedir gazete almadığımı söyleyebilirim. Pek çok sebebi var bunun. Büyük gazetelerin tek tek el değiştirmesi bunu tetikledi elbette…

Ama daha önemlisi gündelik siyasetten, yapay gündemlerden, hiç bitmeyen itişmeden çoğunuz gibi ben de çok sıkıldım. Parti isminden bağımsız, herhangi bir siyasinin resmini görmek, demecine denk gelmek içimi karartıyor. Dijitalleşme de işin cabası… Önemli gelişmeleri, iyi köşe yazılarını sosyal medyadan da takip edebilirim diye insan kendini kolayca ikna edebiliyor. Bugün, işlevsel açıdan büyük bir eksiklik hissetmiyorum. Başta Twitter, sosyal medya sayesinde gazete almadan da gündeme hakimim.

Ancak işin başka boyutları da var. Daha doğrusu varmış. Bazen bir eksikliği ancak yeri dolunca fark ediyor insan. Bir aydır yeniden gazete okumaya başladık ailecek. Yeniden hafta sonlarımız renklendi; dinlenir, demlenir ve ilhamla dolar olduk.

Gazete Oksijen’den bahsediyorum. Bedensel olarak evlere sıkıştığımız, zihinsel olarak kafayı yemek üzere olduğumuz şu günlerde bir nefese ihtiyacımız vardı. İyi geldi.   

Bir sonraki bölüme geçmeden önce önemli bir not düşeyim. Bu satırları bir gazete okuru olarak yazıyorum, gazeteyle herhangi bir ilişkim yok.

Hazırsanız, henüz keşfetmeyenler için 10 başlıkta Oksijen’i inceleyelim.

10 Başlıkta Oksijen

1-Siyaset Yok: İlk dört sayıda herhangi bir siyasiyle karşılaşmadım Oksijen’in sayfalarında. Öte yandan, ülkenin gerçek gündemini hep hissettim. Yurtdışında başarılı örnekleri olan iddialı bir yaklaşım bu... Yeni Yüzyıl ve Radikal’in ilk dönemlerinde az da olsa hissetmiştik benzer bir duruşu. Ancak her iki gazete de siyasilerden uzak duramamıştı.

2-Gazetecilik Var: Özlediğimiz gazetecilik var. Araştırma var. Sadece sevgili Bekir Ağırdır’ın sokağın sesini yansıtan araştırmaları dahi yeter. Arada ezber bozan başlıklara denk geliyorsunuz. Metropolün kalbinde kendilerine bir alt kültür oluşturmayı başaran Afganları anlatan Aslı Perker imzalı ve “İstanbul’un Hayaletleri” manşetiyle yayınlanan çalışma bunlara güzel bir örnek…

3-Magazin Yok: Alışageldiğimiz hafta sonu eklerinin ayrılmaz parçası magazin figürlerine de denk gelmiyoruz. Dizi oyuncuları, mankenler, arabeskçiler, futbolcular ve sevgilileri yok. Böyle olunca dedikodu köşeleri de yok.

4-Keyif Var: Gazetenin yarıya yakını entelektüel beğeniye göre hazırlanmış keyif ağırlıklı sayfalardan oluşuyor. 3-4 sayfa kitap, 1 sayfa sanat, 1 sayfa müzik, 1 sayfa yemek, birkaç sayfa kent yaşamına ayrılmış. Beklenmedik bir şekilde 6 sayfa “ekran” var. Pandemi yasakları esnasında klasik yapımları tüketen ve Netflix, BluTV, AmazonPrime gibi platformlarda film, dizi, içerik bulmakta zorlananlar için güzel bir can simidi olmuş bu sayfalar…

5-Tek Ses Yok: Gazetenin hemen her sayfasında bir köşe yazarı var.

Her biri renkli, özgün yazarlar. Sesleri farklı… Liste uzun… Aralarında Zülfü Livaneli, Bekir Ağırdır, Ayşegül Çoruhlu, Aslı Perker, Selahattin Duman, Doğu Yücel, Elif Ergu, Elif Tanrıyar, Devrim Devecioğlu, Çağrı Mert Bakırcı, Levent Erden, Cem Say, Levent Ertem, Şemsa Temizsel ve Zeynep Miraç gibi isimler dikkat çekiyor.

6-Uzmanlık Var: Düzenli yazmasa da her hafta farklı isimler boy gösteriyor. Renk katan, zihin açan dünya çapındaki uzmanlar arasında Daron Acemoğlu, Kemal Derviş, Mehmet Toner ve Gökhan Hotamışlıgil’i sayabiliriz.

7-Karamsarlık Yok: Hoş bir denge var satır aralarında… Acı gerçekleri okurken dahi hep bir çareye denk geliyor insan. Zülfü Livaneli’nin bu haftaki yazısını bitirdiği cümle ışık tutuyor gazeteye: “Umutluyum, çünkü umutsuz olanın atı koşmaz!”

8-Evrensellik Var: Gazeteyi okurken Türkiye gerçeklerinin ötesine geçip dünya vatandaşı hissediyor insan kendini. Orta sayfalarda Financial Times’dan yapılan çeviriler farklı pencereler açıyor.

9-Eksiği Yok: Magazin ve siyasetin yanında üçüncü büyük uyuşturucu futbol da yok. Benim açımdan önemli eksikler değil bunlar, aksine gazeteyi beğenme sebeplerim… Spor sayfalarının eksikliği bazı okurların tepkisini çekse de gazete şimdilik duruşunu değiştirmiyor.

10-Fazlası Var: Günün gerçeklerine göre bir çatı kurulmuş durumda. An itibariyle 3-4 sayfanın pandemiye, 5-6 sayfanın ekrana ayrılması rahatsızlık vermiyor. Hayat normale döndüğünde ekran sayfalarının bir kısmının sinema, tiyatro ve sahne sanatlarına; pandemi sayfalarının da bilime, sağlıklı ve mutlu yaşama dönüşeceğinden şüphem yok.

Yazıyı tamamlarken arkadaki önemli ismi anmayı ihmal etmeyelim ve ülkemize nice gazete kazandırmış değerli Zafer Mutlu’ya teşekkür edelim.

Biz Oksijen’i sevdik. Uzun ömürlü olsun.  

Twitter

Linkedln

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
YORUMLAR

Hemen aklıma 1997' de kısa bir dönem yayınlanan Gazete Pazar geldi. Sadece Pazar günü çıkardı ve 7 ana konu üzerinde eklerden oluşurdu. Fikir de uygulama da çok iyiydi ama yürümedi. Bu da ona benziyor umarım daha başarılı olur.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ