Yiğit Kulabaş Yazio: Covid 19 Hastane Güncesi

Bugün hastanedeki onuncu günüm tamamlandı. Az sonra taburcu oluyorum.

Doğrusu hastaneye geldiğimde burada kalacağımı beklemiyordum. Covid 19 testimiz aile boyu pozitif çıkınca, doktor bir dostumuzun ısrarıyla eşimle birlikte ek tahliller için geldik – akciğer filmimiz çekildi, kan ölçümlerimiz alındı. Eşimin tedavisi evde devam edecekti, beni ise iki üç gün hastanede ağırlamaları gerekiyordu. İlk günden beri her gün iş başında olan doktorum, her sabah aynı cümleyi tekrarladı: “Sizi iki üç gün daha ağırlayacağız.” Her seferinde sanki ilk defa söylüyordu cümleyi – her seferinde ben de yürekten inandım. İnsan inanmak istiyor böyle sözlere…

İlk iki gece, sonraki üç gece ve sonraki beş gece olarak üçe bölebileceğim hastalık yolculuğumu sizlerle de paylaşmak istedim.

1- Hastane deneyimi

Pandemi sürecinde başınıza gelebilecekleri en iyi özetleyenlerden biri şu infografik. Katri Manninen tarafından düzenli güncelleniyor. 

Kısaca özetleyelim: Virüsü kaptınız. Yüzde 40 ihtimalle semptomsuz atlatacaksınız, farkında olmadan başkalarına bulaştırarak hem de… Yüzde 60’ınız ise semptomlarla mücadeleye girişecek. Bunlardan yüzde 12’si hastanelik olacak. Onların da önemli bir kısmı iki haftalık bir tedavi sonrası sağlığına kavuşacak. Benim durumum buraya denk geliyor. Şanslıyım daha kötü aşamalara geçmedim.

2- Şanslıyım

Zamanında harekete geçmişim. Kulaklarımı etrafıma tıkayıp, kendimi sıradan bir semptomlu olduğuma ikna edebilirdim. Erken teşhisin önemi ortada halbuki… İnsanın kendini kandırması bu kadar kolay olmamalı. Bu nedenle sevgili eşime, doktor arkadaşımız Hakan Güleç’e ve hastanedeki doktorum Özlem Bodur Yalçın’a özellikle teşekkür etmek istiyorum. Meğer hastalık ciğerlerimde çaktırmadan ilerlemiş, loblara yayılması riskiyle karşı karşıyaymışım.

Yine şanslıyım – yatarak sigortam vardı.  Hastanelerle deneyimim refakatçi ötesine geçmemişti bugüne kadar. Lazım olmasın kimselere, ama ne kadar önemli olduğunu anladık vesileyle… 

Şanslıyım. Tam kapanmaya denk geldi rahatsızlığım. İlk geldiğim hastanede yer vardı. Tüm ekip fedakar bir şekilde destek oldu. Hepsi güler yüzlüydü. Umut verdiler, enerjileri düşmedi hiç. Acıbadem Altunizade’nin kahraman hasta bakıcılarına, sağlık profesyonellerine, yemekten – temizliğe tüm kadrosuna buradan bir selam verelim.

3- Kırk kaplan gücünde

4- İkili oyun

Canavarın ikili bir oyunu olduğunu söyleyebilirim. Buzdağının görünen tarafında klasik emareler var. Ateş, baş dönmesi, halsizlik bunların en klasik olanları. 

İlk iki gece beynimi yaktığımı düşündüm. Zihnimin derinliklerinde onlarca kutular açıldı kapandı, olmadık formüllerin peşine düştüm, tavandaki hareketlenmeyle birlikte Queen’s Gambit aşamasına geldim neredeyse. Az rastlanan ama önemli emarelerdenmiş meğer. Kısa süreli şuurunu kaybedenler bile oluyormuş.

İkili oyunla kastım şu; vücudu tipik gribal bir mücadele olduğunu düşündürüp arka tarafta, derinden hasar bırakabileceği bir arayış içine giriyor virüs. Sen ateşimi söndüreyim derken o derin kuvvetleriyle geçmişten kalan bir hasarı bulmaya, onu coşturmaya çalışıyor. Bir başka arkadaşım daha yoğun bir tedaviden çıktı. Onu da yıllar önce geçirdiği trafik kazasından kalma platinler üzerinden yakalamış. 

Doktorunuz elbette sizi yönlendirecektir. Ama basit semptomları bertaraf etmek için standart ilaçların yanı sıra tipik ağrı kesicileri, kan sulandırıcıları, mide koruyucuları ihmal etmemek gerek. Görünen savaşı hızlı kontrol altına alabilmek önemli – ki görünmeyen savaşı fark edebilin.

On gün çok yavaş geçti. Zordu. Birkaç tüyo hazırladım sizlere.

Sevdikleriniz sizle, siz sevdiklerinizle temasa geçmek istiyorsunuz. Ama kolay değil. Özellikle oksijen desteği alan bir hastanın konuşması tehlikeli. O farkında bile olmayabilir durumdan. Sevdiklerinizin hasta olduğunu duyunca aramayın hemen. Ailenin sözcüsü olsun bir tane. Ama onu da çok aramayın, chat ile yazışmak en doğrusu.

Ben kendimce şöyle bir chat sistemi geliştirdim. Sadece kendimden oluşan bir “grup” kurdum. Çok da işe yaradı – bir sabah bir de akşam olmak üzere buraya herkesin öğrenmek istediği bir iki paragrafı yazdım kısa kısa. Kendime notlar şeklinde… Sonra o yazdıklarımı düzenli tek seferde gönderdim ilgilenen herkese. Herkes aynı soruları aynı sırayla soruyor tecrübeyle sabit.  Aynı şeyleri tekrar tekrar yazmamış oldum.

İlk günlerde bir şeyler okumakta, seyretmekte çok zorlanıyorsunuz. Çocukluğumun radyo tiyatroları çare oldu. TRT Dinle uygulaması inanılmaz güzel. Kesinlikle tavsiye ederim.

Yüzyıllık Yalnızlık’ın 12 bölümünün her birinin başında “Ben Ursula Iguaran” diye kendini tanıtan sevgili Macide Tanır’ı özlemle andım. Monte Kristo Kontu sayesinde sevgili Metin Serezli’yle sohbet etmiş olduk vesileyle… 

Tat ve koku duyularımı kaybetmedim. İştahımın arttığını bile söyleyebilirim. Yatan hastaların çoğunda iştah artışı olduğunu duyuyorum. Bol sulu meyve istiyor insan özellikle ilk günlerde. Sevdikleriniz hasta olursa aklınızda olsun. Şımarıklıktan, aşermekten değil. Destek şart. Burada pervane olan aileme ve dostlarıma tekrar teşekkür ederim.

Öyle bir hastalık ki bu her kişide kendini farklı gösteriyor. Hayat gibi. Herkes için yazdığı, kurguladığı ayrı senaryosu var. Başrol senin öte yandan. Yorumun önemli. Nasıl bir film çıkacağı sana bağlı biraz… Uzaklarda sevenlerin, destekleyenlerin var… Yakınında sağlık güçleri. Hepsi düşmemen, ayağa kalkman için yanında… Ama sonuçta dönüp bakınca tek kişilik dev bir kadro sahnede… Kendi ayaklarının üzerinde durmak, savaşmak, yılmamak önemli.

İnsan burnuna oksijen takılınca sorguluyor hayatı. Nefes almanın dahi bir mucize olduğunu anlıyorsun. Unutmamak lazım.

Pandemi sayesinde ölümlülüğümüzü yeniden idrak ettik hepimiz. Keza vücudumuzu, hücrelerimizi, içimizdeki o muhteşem mekanizmayı yeniden öğrendik. Ailenin gücünü, sevdiklerimizi, hayallerimizi, hayatı yeniden keşfettik. 

İkinci yarıya daha hazırlıklıyız. 

Twitter

Linkedln

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nde Yeni Doğmuş Bebeğin Başının Örtülmesi Tepki Topladı
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?