Karanlığın, yılankavi sokakların, demkeşlerin, paranın hüküm sürdüğü Galata'nın, karın deşip boğaz kesen, husye burup göz çıkartan hikâyelerin, zagon üzerine öttürenlerin, bahtsızların, yolcuların, rüya görenlerin, maceracıların şehrindeyiz. Uzun İhsan Efendi'nin yedi iklimde, dört bucakta, yeraltında ve yer üstünde gezinen dünya atlasında…
Kişisel tavsiyem Şeker Portakalı. Hayatımda ilk defa bir kitabı okurken ağladım.
Neye göre, kime göre vb. bir sürü soru sorulabilir. Şu içinde "mutlaka" geçen cümleleri daha az kursak keşke.
Sonunda Peyami Safayı adamakıllı öven bir içerik.Dokuzuncu Hariciye Koğuşu o kadar güzel bir kitap ki her kelimesini aynı anda hissediyorsunuz resmen.Anlattığı her şey çok gerçek. Kitaptan bir alıntı : "Nüzhet bana yalan söyledi ... Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir ... Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünden bin parçaya ayrılmalıdır..."