Daha fazla güneşe çıkmalıyız.
Daha fazla güneşe çıkmalıyız.
Şu sıralar sahiller tıklım tıklım dolu olsa da, pek çok insan yılbaşından beri evinden mümkün olduğunca çıkmıyor.
Güneş doğmadan karanlık plazalarda bulunan işine giden, akşam güneş battıktan sonra işten çıkan ve bu döngüyü uzun yıllar sürdüren kişilerin yanında gece vardiyasında çalışıp gündüzleri dinlenenler için de güneş ışığına maruz kalmak epey zor.
Güneşin zararlı ultraviyole ışınları ciltte kırışıklık, erken yaşlanma, kalıcı lekeler ve gelecekte kansere dönüşebilecek yaralara yol açabiliyor. Bu yüzden güneşe her çıktığınızda yüksek faktörlü bir güneş kremi kullanmalısınız. Bu kremler sanılanın aksine güneşin olumlu etkilerini tamamen engellemez.
Vücudumuzun hormonlara bağlı bir çalışma prensibi var ve bu programı belirleyen de güneş. Vücudumuz güneşle birlikte uyanmaya, güneşin batışıyla da uyumaya programlı. Bu programı modern insanlar olarak bozduk, güneş battıktan sonra da yapay ışıklarla 'günü' devam ettiriyoruz. Gün ışığından da yeterince faydalanılmadığı zaman vücut saati bozulabiliyor. Bunun yansımasını kronik yorgunluk, insülin direnci gibi metabolizma rahatsızlıklarıyla görüyoruz.
Karantina boyunca pek çok kişi uyku problemleriyle mücadele etti. Gece uykusunun kalitesini gündüz maruz kalınan güneş ışığı belirliyor. Gündüz gün ışığında salgılanan kortizol seviyesi gece beynin uyku komutu vermesini ve uyku hormonu melatonini salgılamasını kolaylaştırıyor.
Güneş görmek beynimizin mutluluk hormonu serotonin gibi olumlu hormonları salgılamasını sağlıyor Böylece hayatımız nasıl olursa olsun olanlara olumlu bakmaya ve stresi daha iyi yönetmeye başlıyoruz. Dikkat dağınıklığı gibi sorunlar da güneşe maruz kalma oranı artıkça azalıyor; kısacası güneş insan bedeni için bir çeşit şarj makinesi gibi.
Genellikle gözardı edilen bir gerçek olsa da, D vitamini aslında bir hormon. Güneş ışığıyla aktifleşen bu hormonu salgılamamak sadece vücuttaki kalsiyum emilimini ve kemik sağlığını etkilemiyor. Evet, kemik sağlığı da güneşe büyük ölçüde bağlı; ancak saç sağlığı da bu vitaminle direkt olarak ilişkili. Yoğun saç kayıplarında öncelikle D vitaminine bakılmalı.
Bazı depresyon çeşitlerinde doktorlar gündüz saatlerinde yarım saatlik yürüyüşler önererek tedavilerinden daha iyi sonuç alıyorlar. D vitamini takviyelerinin de bunalım, anksiyete gibi sorunların tedavisinde yardımcı olduğu kanıtlandı.
D vitamini eksikliğinin pek bilinmeyen sonuçlarından biri de kronik ağrılar. Eğer önlem alınmazsa zaman içinde kolay sakatlanmalara, kemik erimesine de yol açabiliyor.
Açık hava sporları, hafif tempolu bir yürüyüş veya sadece balkonda oturmak bile olabilir. Yumurta, somon, ton balığı gibi yiyecekleri tüketmek de D vitamini açısından faydalı ancak hiçbir yiyecek güneşin yerini tutmayacaktır. Fırsat bulduğunuz her anı dışarıda geçirmeli, sağlıklı beslenmeyle de desteklemek önemli.
D vitamini eksikliği yaşayan birisi olarak söylüyorum: Etkileri şeker hastalığı ile de aynı.