2013 yılında MIT bilim insanları farelerde beyinde kaydedilen bir anıyı yok ettiler. Yok ederken bu bilginin oluştuğu sırada meydana gelen değişiklikleri kaydettiler ve onları kodlayarak bilgisayar verilerine çevirdiler. Daha da ilginç olanı bu anıyı daha önce tecrübe etmemiş başka bir fareye aktardılar. Bir nevi bellek okudular, kodladılar ve belleği başka bir fareye aktardılar. Tabi bu işlem sadece öğretilen bir davranış üzerinde, kısıtlı bir bellek üzerinde gerçekleştirildi. Bu işlemin detayına girmeyeceğim, sıkılabiliriz.
Beynimize baktığımızda çok kısa süreli hafıza (duyusal hafıza) beynimizin ön bölümünde prefrontal kortekste, kısa süreli hafızaların prefrontal korteks ve diğer neokorteks bölgelerinde, uzun süreli hafızlarında hipokampüs ve neokorteks bölgelerinde depolandığı hipotezine inanılmaktadır. Ancak daha kesin olanı, kısa süreli ve uzun süreli belleğin geçişinin hipokampüs olmasıdır. Ve yapay hipokampüsünde farelere aktarıldığını düşünürsek konumuza giriş yapmış oluruz. Şunu da unutmamalıyız, gereksiz bilgilerin hafızaya alınmamasının ardında yatan biyolojik nedenler henüz net değil.
Eğer ki önceden yapıldığı gibi, öğretilen bir özelliği kodlayarak uzun süreli belleğe depolayabilirsek ve bunu bir bilgisayar ile gerçekleştirebilirsek, ki verdiğim fare örneği bu şekilde düzenlendi, o zaman bazı özelliklerimizi deşifre etmiş oluruz. Dahası da bu öğrenilmiş ve kodlanmış bilgileri çip yardımıyla başka bir canlıya aktarabilirsek, ki gene verdiğim fare deneyinde bu şekilde gerçekleşmişti, o zaman bir özelliği, öğrenilmiş bir bilgiyi veya biraz daha geliştirebilirsek bir yeteneği bir canlıdan diğerine aktarabileceğimizin önü açılmış olur. Tabi burada aktarım şimdilik aynı türler arasında, yani bir maymundan insana değil.
O zaman İbrahim Çolak gibi yetenekli bir jimnastikçiyi; Cedi Osman veya Hidayet Türkoğlu gibi başarılı basketbolcuları; Emre Belezoğlu, Sergen Yalçın veya Arda Güler gibi yetenekli futbolcuları; nice Semih Saygınerleri, Ebrarları daha fazla yetiştirebilmenin önü açılabilir. Tabi ki geriye sadece çok çalışmak kalıyor. Hatırlarsınız, çok fazla tartışılan 10.000 saat kuralı vardır, belki de bu uygulamalar ile saat kurallarından da arınacağız.
Veya düşünsenize, benim uzun bellekte depo edilen genetik bilgilerini bir lise öğrencisine aktardığımızı. Veya Aziz Sancar’daki bilgileri bir ortaokul öğrencisine aktarabildiğimizi, neler değişir neler? İyiye kullanabilirsek çok güzel işlere gebe, o yüzden bin kere teşekkür edelim Konnektom projesine. Biz burada yazıyoruz, belki de Elon Musk çoktan beyinleri birbirine bağladı.
Sadece spor mu, değil tabi ki, bu olası uygulama okullarında geleceğini sorgulatabilir. Beş yaşına gelen bir çocuğa ilk öğretim çipi konduğunu hayal edin. Beki de okul hayatı çok daha farklı yerlere evrilecek. Ama tabi bunlar şimdilik hipotezler, bu konu da ne diziler ne filmler çekilir, farkındayım.
Tüm bu yazdıklarımı belki de şuna içinde bulunduğu duruma adapte olan beynimiz kaldıramaz. Beynimizin olası yeni gelişmelere, daha etkin olma adına olabilecek anatomik değişimlere şimdilik hazır olmadığını da belirteyim. Örneğin nöron sayısının artması ile meydana gelebilecek fonksiyon kazanımının altından kalkabilecek durumda değil beynimiz. O yüzden bu tip gelişmelerin alt yapısı mutlaka olmalı, ama uygulamaya geçişte çok dikkatli davranılmalı.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio