Bazı filmler vardır ki onları izlemek bizi duygudan duyguya sürükler. Böyle filmlerde olaylar öyle gerçekçi şekilde işlenir, öyle kalbimize dokunur ki gözyaşlarımızı tutamayız. Defalarca izlesek de her defasında aynı duyguları uyandıran, sağlam hikâyeleri ve muazzam oyunculuklarıyla bizi ekrana kilitleyen filmleri sizler için listeledik. İşte, birbirinden acıklı senaryoları ile gözyaşlarınıza hâkim olamayacağınız en iyi filmler…
Hindistan'ın sayılı zenginlerinden biri olan Sanjay Singhania evlenmek üzere olduğu nişanlısı Kalpana ile son derece mutlu bir hayat sürer. Bir gün Ghajini adında bir mafyanın saldırısına uğrayan çift sonsuza kadar ayrılır. Saldırı sonucu Kalpana ölürken Sanjay ise başına aldığı darbe sebebiyle büyük bir hafıza sorunu yaşamaya başlar. Her 15 dakikada bir hafıza sıfırlanan Sanjay, hayatını mahvedenlere yaşananların bedelini ödetmek için intikam yemini eder. Vücudunu yaşadıklarını hatırlamak için not defteri olarak kullanır ve intikam için kolları sıvar.
Zihinsel problemleri olan Sam Dawson, küçük bir çocuk ile aynı zekâ düzeyinde bir adam. Bir gün karısı tarafından terk edilir ve kızı ile iki kişilik bir hayata başlar. Engeline rağmen iyi arkadaşlara sahip olan Sam için zorlu günler kızı Lucy yedi yaşındayken başlar. Kızının doğum gününü kutladıkları gün eve gelen sosyal güvenlik görevlisi, baba ile kızı duygusal anlara sürükler.
İki arkadaş olan Amir ve Hassan, Amir'in babasının yanında beraber büyürler. Amir, babasının annesinin ölümünden kendisini sorumlu tuttuğu için Hassan'ı daha çok sevdiğini düşünür. Bir gün Amir uçurtma yarışmasını kazanır ve Hassan ona bir uçurtma getirmek ister. Ancak Hassan bu sırada gasp edilir. Çocuklukları çekişmelerle geçen bu iki arkadaş büyüdüklerinde Amir, Hassan ve karısının öldüğünü ve oğullarının da tehlikede olduğunu öğrenir. Dostunun oğlunu kurtarmak için elinden geleni ardına koymaz.
Tiroit kanseri ile mücadele eden Hazel, kanserli hücrelerin akciğerlerine kadar yayılması yüzünden oksijen maskesi ile gezmek durumunda kalır. Kanser hastaları için oluşturulan destek grubunda tanıştığı Augustus ise hastalığı sebebiyle bir bacağını kaybeder ve tedavisine devam eder. Birlikte vakit geçiren bu iki, genç zaman içinde birbirlerine âşık olurlar ve birlikte hayaller kurarlar. Onları bekleyen hazin son yüzünden gözyaşlarınızı tutamayacaksınız.
Sekiz yaşındaki Bruno, ailesi ile babasının işleri sebebiyle Berlin'den Polonya'ya Auschiwitz toplama kampının bitişiğine taşınırlar. Ancak çocuğun bundan haberi yok. Bruno, bu yeni yaşam alanında tel örgülerin arkasında kalan Yahudi bir çocukla arkadaş olur. Annesi ise oğlunu bu arkadaşlığın vereceği zarardan korumak ister.
Nörolog Doktor Malcom Sayer, bir hastanede işe başlar. Yeni iş yerinde daha önce hiç rastlamadığı bir hastalığa sahip olan hastalarla karşılaşır. Bu hastaların yıllardır yatağa mahkûm hâlde uykuda olduklarını öğrenir. Doktor bir konferansta tanıtılan ilacın bu hastalara iyi geleceğini düşünerek ilacı uygulamaya karar verir.
Bir gazeteci olan Freidoune, arabası bozulunca bir köyde durmaya karar verir ve orada Zahra isimli bir kadınla tanışır. Zahra, Freidoune'nun gazeteci olduğunu anlayınca vahşice öldürülen yeğeni Soraya'nın yaşadıklarını tüm dünyaya duyurmak için onun peşine takılır. Yeğeninin yaşadığı zulmü herkesin duymasını isteyen Zahra amacına ulaşabilecek mi?
Hem işinde hem evinde sorunlar yaşayan Chris, bir gün karısı tarafından terk edilir ve oğlu ile baş başa kalır. Tüm bunlar olurken bir de evden atılır. Bundan sonraki hayatları sokaklarda hayatta kalma mücadelesi ile geçen baba oğulun arasındaki sevgi bağı umulmadık şeylere vesile olur.
Profesör Parker Wilson, bir gün tren istasyonunda Akita inu cinsi bir köpek ile karşılaşır ve onu evine alır. Eşi bu duruma olumlu bakmasa da zamanla profesör ile köpeğin arasında kuvvetli bir bağ oluşur. Kısa zamanda kendisini sevdirmeyi başaran Hachi, profesörü her gün tren istasyonuna bırakır ve dönüşünde de yine aynı yerde onu bekler. Yüreklere dokunan bir hayat hikâyesinin anlatıldığı bu film; gözyaşlarınızı tutmakta zorlanacağınız, kalbinizi ısıtacak türden bir yapım.
1999 yılında En İyi Yabancı Film dalında Oscar Ödülü'nü kazanan bu yapım, iki kardeşin yüreklere dokunan hikâyesini anlatıyor. Yoksul bir ailede büyüyen iki çocuktan biri kardeşinin ayakkabılarını kaybeder. Kız kardeşinin ayakkabılarını kaybeden çocuk onları bulabilmek için büyük bir mücadele verir.
Çağan Irmak'ın efsane filmi, 12 Eylül darbesinin etkilediği hayatlardan birine dikkat çekiyor. Deniz, annesini doğumda kaybeden ve babası Sadık ile yaşayan küçük bir çocuk. Babasından başka akrabası olmayan Deniz, bir gün Sadık'ın aldığı ani bir kararla ilk defa tanışacağı dedesinin yanına gider. Deniz hiç görmediği ailesine zamanla alışır ancak bu sırada dedesi ile babası arasında beklenmedik bir gelişme yaşanır.
Simon ve Jeanne, annelerinin ölümü ile annelerinden kendilerine bir mektup kaldığını öğrenirler. Mektupta yazılanlar annelerinin son isteği olduğu için onu yerine getirmek üzere Lübnan'a gitmeye karar verirler. Simon bu fikre başta sıcak bakmaz ancak daha sonra kız kardeşine katılmaya karar verir. Gittikleri yerde aileleri hakkında hiç ummadıkları şeylerle karşılaşan bu iki kardeş, acımasız gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar.
Film, Polonyalı bir piyanist olan Wladyslaw Szpilman'ın gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Polonya, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali ile karşı karşıya kalır. Yaşamanın çok zor olduğu bu ortamda esir kampına gitmekten mucize sonucu kurtulan bir piyanist hayatta, kalma mücadelesi vermeye başlar. Sefalet ve kıtlıkla başa çıkmaya çalışan halkla yaşamaya çalışırken bir gün kaçma fırsatı bulur. Beklenmedik bir zamanda kendisine uzatılan yardım eli umutlarını yeniden canlandırır.
Guido ve Dora birbirlerine aşık olurlar ve evlenmeye karar verirler. Kısa zaman sonra bir oğulları olur. Hayatları güzelce ilerlerken savaş çıkar ve her şey tepetaklak olur. Yahudi oldukları sebebiyle toplama kampına götürülürler. Guido ise oğlunu korkutmamak için ona her şeyin bir oyun olduğunu ve oyunu tamamlarsa istediği oyuncağı alacağını söyler. İkinci Dünya Savaşı'nın etkisini çarpıcı şekilde işleyen Hayat Güzeldir, izleyenlerde derin izler bırakacak.
Hapishanede çalışan Paul Edgecomb'un görevi, idam edilecek mahkûmların son yolculuklarında onlara eşlik etmek. Bir gün John Coffey adında korkunç görünümlü bir mahkûm idam cezasına çarptırılır. Çünkü korkunç görünümünün aksine çok masum bir kalp taşıyan John'un iki küçük kızın katili olduğu iddia edilir. Paul şimdiye kadarki hayatının en zor görevini yerine getirmekle karşı karşıya kalır. Filmi izlemeye başlamadan önce peçetelerinizi hazır etseniz iyi olur çünkü sonraısnda gözyaşlarınızı tutmanız mümkün olmayacak!
aynı yıldızın altında ve yeşil yol mükemmeller