PISA alternatifi ABİDE araştırmasına göre Türkiye’de öğrencilerin yüzde 66’sı okuduğunu anlamıyor. Prof. Şirin bunu, Türk toplumunun kitapla problemi olmasına bağlıyor ve “Yazarı yargılıyor, kitabı yasaklıyoruz” diyor.
PISA alternatifi ABİDE araştırmasına göre Türkiye’de öğrencilerin yüzde 66’sı okuduğunu anlamıyor. Prof. Şirin bunu, Türk toplumunun kitapla problemi olmasına bağlıyor ve “Yazarı yargılıyor, kitabı yasaklıyoruz” diyor.
ABİDE’nin sonuçlarına göre öğrenciler en temel becerilerde yetersiz, dört işlem yapamaz ve okuduklarını anlayamaz durumda. Öğrencilerin başarısızlığı ilkokulda başlıyor ve ilerleyen sınıflarda da giderek artıyor. Raporda ayrıca Türkçe testinde öğrencilerin yüzde 1,6'sı, matematikte yüzde 16,4'ü, fen bilimlerinde 9,4'ü, sosyal bilgilerdeyse 4,4'ünün temel altı düzeyde olduğu görülüyor.
Rakamlar, ABİDE’nin sonuçlarının da PISA ile örtüştüğünü gözler önüne seriyor.
New York Üniversitesi’nde profesör olarak ders veren, çocuk gelişimi ve eğitimi üzerine çalışmalar yapan Selçuk Şirin, DW Türkçe'den Tunca Öğreten'e sonuçları değerlendirdi. Şirin’e göre Türkiye’de öğrencilerin en büyük sorunu kendi anadilinde okuduğunu anlayamama.
Şirin, okuduğunu anlama becerisinin diğer bütün derslerin de kaynağı olduğunu söylüyor. Eğitimci, “Çocuklara bu beceriyi kazandıramazsak ne teknoloji üretebilir, ne de herhangi bir alanda başarılı olabiliriz” diyor ve Türkiye’nin diğer ülkelerle rekabet edemeyeceğini belirtiyor.
Türkiye’de neyin eksik ya da yanlış yapıldığını sorulduğuna ise Şirin, “Okul öncesi eğitimde yokuz” yanıtı veriyor. Avrupa ile kıyaslandığında Türkiye’nin okul öncesi eğitimde çok alt seviyelerde olduğunu söyleyen eğitimci sözlerine şöyle devam ediyor: “Diğer ülkelerde ebeveynler, henüz iki yaşındayken çocuklarının eline kalem ve kitap veriyor. Türkiye’deyse her yıl bir milyon 200 bin çocuk dünyaya geliyor. Bu çocuklardan yalnızca 200 bininin evinde kitap var. Geriye kalan bir milyon çocuk ancak ilkokul birinci sınıfa başladığında kitapla tanışıyor.”
Şirin, toplum olarak kitaplarla ilgili bir sorunumuz olduğunu söylüyor ve kitapların yasaklandığını, toplatıldığını, yazarların yargılandığını dile getiriyor: “Asıl müfredat hayattır. Kitap okuyanların ödüllendirildiği bir toplum olsaydık, sonuçlar da böyle çıkmazdı.”
ABİDE araştırmasında öne çıkan bir diğer başlık da devlet okullarının özel okulların gerisinde kalmasıydı. Araştırmaya göre akademik beceri bakımından özel okullar, devlet okulları ve imam hatiplerden daha başarılı. Yatılı bölge okullarıysa listenin en sonunda yer alıyor. Eğitim editörü Pervin Kaplan, özel okullarda okuyan öğrencilerin Lise Giriş Sınavı’nda (LGS) devlet okullarında okuyanlara fark attığını söylüyor. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un da okullar arasındaki makasın Türkiye’de çok açık olduğunu söylediğini hatırlatan Kaplan, “Bizdeki fark yüzde 60 ila 70’lerde. Avrupa’daki okullar arasında fark en fazla yüzde 10’dur. Önce okullar arasındaki farkı kapatmak gerekiyor” diyor.
Eğitimde fırsat eşitliği olması gerektiğine de dikkati çeken Kaplan, “Bir öğrenci anne ve babasının parası olduğu için daha iyi eğitim almamalı” diye konuşuyor.
İmam hatiplerde okuyan öğrencilerin başarısızlığına da değinen Kaplan, bu okullara olan talebe bakmak gerektiğini belirtiyor. Ailelerin çoğunlukla çocuklarını Anadolu, sosyal bilimler ve fen liselerine göndermek istediklerini de söylüyor. Kaplan sözlerine şöyle devam ediyor: “İmam hatip liseleri elbette olsun ama veli de çocuğunu göndermek istemediği okula göndermeye mecbur bırakılmasın.”
Eğitimde Reform Girişimi (ERG) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder, Türkiye’deki eğitim sisteminde yapısal bir problem olduğu görüşünde. Okulların tam anlamıyla özerk olmadığını söyleyen Ergüder “Bizde tamamen hiyerarşik bir piramit sistemi ortaya çıkıyor. Tepeden koyduğumuz kurallarla kalite üretmeye çalışıyoruz, olmuyor. Finlandiya sistemindeki gibi okul ve öğretmenlere özerklik verdiğinizde, eğitim de çok başarılı oluyor” diye konuşuyor. Ergüder, Türkiye’deki tüm siyasi paydaşların eğitim sisteminde ideolojiyi kenara bırakıp bir model üzerine anlaşması gerektiğine vurgu yapıyor ve şöyle devam ediyor:
“Zira iktidara gelen her hükümet kendi ideolojisi ve o ideolojiye uygun insanı yaratmak için bir eğitim sistemi tasarlıyor. Dolayısıyla devamlılık olmuyor. Eğitim üzerine bir milli mutabakat yapılması şart.”
Üçüncü dünya elitleri yerlerini sağlamlaştırmak adına niteliksiz bireylere ihtiyaç duyar. Çıkan sonuçlara bakılırsa Arap milliyetçiliği üzerinde mutabakat yapılıp okumuş insan görünce afakanlar basan aptalların istediği sonuç ortaya çıkmış. İdeolojisi kelimesini kasıtlı olarak eğitimden ve siyasetten uzak tutmaya çalışmanın bedelini ödüyor bu ülke. İdeolojisi akıl ve bilim olan tarafla, hayata bakış açısı bacak arasıyla sınırlı olup elektrik direğine kelkinen taraf bir olmuyor.
Eğitim sistemi follofoş oldu, çocuklar napsın. Her sene birşey çıkıyor. Evine en yakın okul mecburiyetinden sonra kimse zaten umut bile edemiyor. Önceden idealler üzerine program yapılırdı... cocuklar napacagini bilmiyor, hocalar bilmiyor, aileler hiç bilmiyor. Kalma yok haliyle takip yok. Liseye gelmiş bebe, daha hecelemeden okuyamıyor. Umarım dikkate alınır bu araştırma sonucları ama Türk ten nefret eden bir hükümetle, biraz zor
Çocuklarınıza kitap okumayı siz aileler aşılayabilirsiniz. Evde kitap okuyan ailenin çocukları arasındaki fark çok belli oluoyr. Bilinçli velilerin çocukları her konu da bir adım önde diyebilirim. Bu yıl en küçükler olan 5. sınıfların sınıf öğretmeni olmak istiyorum. Tek hedefim kesinlikle kitap okumayı aşılamak. Okuduğunu anlayan çocuk emin olun sınavları da iyi oluyor. Kitap okuyun okutturun.