Çağımız, insanı kendi kendinin denetçisine dönüştürdü. Yavaşladığında bile “yetersizim” diyen bir iç ses üretmeye başladık. Oysa doğa yavaşlar. Hiçbir çiçek acele etmez, hiçbir meyve mevsiminden önce olgunlaşmaz. Gerçekçi hedef koymak, doğaya benzer: acele etmez, ritmine sadıktır. Kıyaslamadan, kırbaçlamadan ilerler. Çünkü kıyas, insan ruhunun en acımasız eleştirisidir. Biz çoğu zaman hedefe ulaşmak için değil, acımız dinmediği için koşarız. Oysa yaşam, yarış değil yürüyüştür. Ve kendi hızında yürüyen biri asla geride değildir.
Hedefler Gerçekleşmediğinde
Bir hedefiniz tutmadığında üzülmek normaldir. Ama zihnimiz bunu genellikle başarısızlık olak görür. Zihin, hiç susmayan bir anlatıcıdır. Bizi sürekli yetersizlikle tehdit eder. Oysa duygular bastırılmak için değil, görülmek için vardır. Hayal kırıklığı, suçluluk, pişmanlık… Bunlar ruhun nefes alan kısımlarıdır. Bir hedefe ulaşamamış olsak bile o yolculukta öğrendiklerimiz bizi dönüştürür. Çünkü hayat, sadece vardığımız yerlerden değil, durduğumuz yerlerden de büyür.
Yeni Yıla Dair Şefkatli Bir Dilek
Yeni yıl yaklaşırken kendinize hedef değil, niyet dileyin. Hedefler bazen gerilimi, niyetler ise derinliği getirir. “Bu yıl daha merhametli olabilmeyi, daha az yargılamayı, daha çok şükretmeyi istiyorum.” İşte bu, bir dilek değil; bir farkındalıktır. Hedeflerimizi çok kişiyle paylaşmak zorunda da değiliz. Bazen sessizce, sadece kendi kalbimize söylemek yeter. Çünkü gerçek değişim, en çok içeriden duyulduğunda başlar. Yeni yıl, kendimize daha nazik davranmayı, kendi hızımızı onurlandırmayı, yolda olmanın güzelliğini hatırlatmanın tam zamanıdır.