İtalyan korku filmlerinin önde gelen temsilcilerinden Dario Argento, İtalyan gore tarzının, giallo'nun babası sayılır. Aynı zamanda oyuncu ve yönetmen Asia Argento'nun babasıdır. Korku filmlerini sanatsal kılan yegane yönetmenlerden biridir. Kendine has cinayet sahneleri, kullandığı müzikler, mekanlar ve teknikler filmlerini daha gerilimli bir hale sokuyor. Eh bizlere de izlemek kalıyor!
Mavi, pembe, kırmızı, sarı, yeşil ışıklar... Argento tarzı diye buna denir zaten. Ama asıl ışıklar ''Üç Ana'' üçlemesinde. Suspiria, Argento'nun Le Tre Madri (Üç Ana) ismini verdiği üçlemenin ilk filmidir. Film, Amerikalı bale öğrencisi Suzy'nin eğitim görmek için Almanya'ya gitmesiyle başlar ve olaylar böylece devam eder. Bu film, Argento'nun en iyi filmi olarak görülmektedir ve bir korku klasiği haline gelmiştir.
Genç bir kadın şair New York 'ta yerel bir antika dükkânından bir İngiliz mimarın yazmış olduğu Latince bir kitap satın alır. Kitabı okudukça kendi evinin de cadılar tarafından yapıldığını öğrenir.Dehşete kapılan genç kadın Roma'daki erkek kardeşini kendisiyle kalması için davet eder. ''Üç Ana'' üçlemesinin ikinci filmi olan Inferno'nun ışıklandırmaları ve atmosferi hakkında söylenecek söz yok!
Genç Amerikalı sanat öğrencisi Sarah bir kazı sırasında eski bir kabı açtığında dünya için sonun başlangıcına sebep olur. O kabın içinde dünyanın en güçlü cadısı tutsaktır ve Gözyaşlarının Annesi'nin tek amacı dünyaya tekrar cadıların ve kötülüğün hükmetmesini sağlamaktır. Üç Ana üçlemesinin son filmidir.
30'lu yaşlarındaki Amerikalı kahramanımız Sam yaşadığı İtalya'da bir cinayet teşebbüsüne şahit olur. Katilin kendisini görmesi üzerine kurban yaralı olarak kurtulur. Ama, bu şahitlik Sam'ın başına önce dert olur sonrasında ise gerçeği çözmek onun için bir tutkuya dönüşür.
Ünlü bir yazarın son kitabı için İtalya'ya gitmesiyle birlikte bir cinayet zinciri başlar... Güzel kadınları usturayla öldüren katil, makdüllerin ağzına yazarın çok satan romanı 'Tenebrae'nin yapraklarını sıkıştırmaktadır.
Caz piyanisti ve müzik hocası Marcus Daly, kanlı bir cinayete şahit olduktan sonra, cinayetin ardındaki gizemi araştırmaya başlar. Zamanla cinayetlerin sayısı artmaya başlar ve Daly cinayetlerle kendisi arasındaki bağlantıdan yola çıkarak, katilin kim olduğunu bulmaya çalışır. Katile giden yol, sırlarla dolu bir bulmacayı andırmaktadır. Argento’nun Suspiria’ya göre daha az bilinen ama hayranları tarafından el üstünde tutulan korku başyapıtı.
Dario Argento'nun bu eşsiz gerilim filminde, yönetmenin kızı Asia, tecavüzcü bir seri katilin peşindeki dedektif Anna Manni'yi canlandırıyor. Öykünün çatısını, genç kadının resimler ve sanat başyapıtları karşısında baş dönmesi ve halüsinasyonlar görmesine neden olan 'Stendhal Sendromu' isimli psikosomatik hastalıktan dertli olması oluşturuyor. Anna'nın Floransa'nın meşhur Uffizi müzesinde bu sapık tarafından tuzağa düşürülmesi, muhteşem bir ritm ve akışkanlıkla sunulurken filmin devamındaki tonuna dair de sevinçli ipuçlarını vermeye başlıyor.
Ünlü bir aktörün kızı olan Jennifer geceleri uykusunda yürümektedir. Doktoru bunun kişilik bölünmesine neden olacağını düşünmektedir. Yeni okulun adapte olmakta zorlanan Jennifer, Prof. McGregor ile birlikte; genç kızları öldüren bir seri katil olayını incelemeye başlar.
Sahnelerde fırtına gibi esen genç, alımlı bir opera sanatçısı... Ve ona delicesine bir tutkuyla hayran, saplantılı, sadist, manyak bir takıntılı hayran... Dario Argento, 1987 tarihli bu filminde, korku ve gerilim sineması tutkunlarını 'Terör Operası'nın gösterimine davet ediyor.
Uykusuzluk problemi olan emekli bir dedektiftir Komiser Moretti. Torino'da işlenen bir dizi cinayetin failini bulması için tutulur. Eski yöntemlerle çalışan bu ihtiyar ve uykusuz kurt, son teknolojiden yararlanarak araştırmalar yapan genç çömeziyle birlikte peşine düşer katilin. Anlaşılır ki, Moretti'nin peşine düştüğü, bundan 17 yıl önce bulmaya yemin ettiği bir suçludur.
İtalyan sinemasının korku ustası bu filminde de kızı Asia’ya başrol vermiş. Genç bir kadın akıl hastanesinden kaçar ve genç bir delikanlıdan yardım almaya başlar. Kadın zamanla çevresindeki herkesin kafasının kesilerek öldürüldüğünü fark eder. İkili, olayları çözmek üzere bir ölüm kalım mücadelesine başlar.
korku sinemasinin 'en'idir. filmleri sahaserlerdir. etkileyicidir. korkarsın!