“Bedenim öyle hızlı ki ruhum ona yetişmeye çalışıyor,” dedi.
Yüzünde, geçen zamanın hüznü okunuyordu. Mırıldanarak devam etti.
“Zaman, an’lardan oluşan bir döngü. Nasıl geçtiğini anlamıyorum bile. Öyle kaptırıyorum ki kendimi, bir bakıyorum akşam olmuş. Sonra gün bitmiş. Uyumaya hazırlanıyorum uyku tutmuyor. Sanki onca yorulan ben değilmişim gibi. Zihnimde davullar çalıyor. Sanırım ben de Sabahattin Ali gibi ‘Dünyadan çok zihnimin içinde yaşayan biriyim.’ Bazen, tüm bu koşuşturmaca arasında ruhumu bir yerlerde unuttuğumu fark ediyorum. Bedenim önden koşup gitmiş, içimde kocaman bir boşluk. Ruhum kaybolmuş. Durup bekliyorum. Geriden yetişmeye çalışıyor. Bedenim ve ruhum ayrı iki parça gibi. Nasıl eşleştireceğim onları?”
Selam, yeni bir yazıyla karşınızdayım. Zaman nasıl da geçmiş. Hayat koşturmacası işte. Ruhumu bedenime eşleyip geldim. Yine buradayım.