Yemeğin formüle ve standardize edilmesine, hassas gram ve derece hesaplarına, ayrıntılı yemek tariflerine uymuyorum, gönlüme göre yemek yapıyorum, isyan ediyorum! Neden yemek yerine formül ( tarif ) yiyoruz?
‘Kısık ateşte 20 dakika piştikten sonra ocaktan alın‘
Yahu pişince al işte niye dakika veriyorsun?
Sebzeleri çok ince ya da çok düzgün doğrama konusunda uluslararası baskı var! Şimdilerde daha da çizgisel, matematiksel doğramak için ucube aletler icat etmişler.
Her yemeğe yağ koymayana, her yemekte bir şeyleri yağda kavurmayana mutfaktan uzaklaştırılma cezası mı veriyorlar sahi? Damak tadımızı
yağın iktidarından özgürleştirelim!
Her yemeğin içine pul biber, karabiber, kekik, kimyon vs. gibi baharatlar atmayın ne olursunuz! Pişirdiğimiz canlının kendi varoluşunu, kendi özünü başka bir şeyi karıştırmadan hissetsek olmaz mı? Hem baharatlara da saygısızlık oluyor, onlar da can, süs değiller.
Her yemeğe soğan ve domates gibi sebzeleri, salça gibi sosları eklemek zorunda mıyız sahiden? Orta Amerika’dan gelen iki sebze olan biber ve domates hayatımızın içine bu kadar hızlı nasıl girdi sahi?
Birçok tahıl ve bakliyat nohut-kuru fasulye gibi önceden suda bekletilerek şişmesi sağlanabilir. Bu şekilde fazla kaynamadan pişmiş olur ve kendi özü, lezzeti bozulmaz. Çimlenen bazı bakliyatları salata dahi yapabiliriz.
Her kültürün kendisine göre garip takıntıları var. Bu tarafların takıntılarından biri de pirincin birbirine yapışmaması. Pirinç yıkanmadan pişirilebildiği gibi, makarna sulu yemek gibi de yenebilir.
Bu tarafların başka bir kültürü de çorba ile yemek arasındaki keskin ayrım. Çorba az sulu, sulu yemek de çok sulu olamaz. ‘Erkek erkek gibi, kadın da kadın gibi olmalı’ nın bir benzeri belki de!
Bir yemeğin formülünde ( tarifinde ) olan X malzemesi evde yok mu? E başka bir şey katalım! Birileri tam formülündeki gibi istiyor diye onları memnun etmek zorunda değiliz.
Koca bir ülkenin kahvaltıda yumurta, peynir, zeytin, reçel ve kışın dahi domates-salatalık yeme mecburiyeti var. Binbir türlü sebze, meyve, tahıl ve yemişin olduğu bu coğrafyada Türk Kahvaltısı zulümdür! Yaşasın sabahları içilen çorba, yaşasın sabahları yenen zeytinyağlılar!
saçma bir paylaşım.
ya boşverin onu bunu da defterdeki düzene bittim ...
hicbir sey anlamadim :( ironi miydi?