Yelda Cumalıoğlu Yazio: Rüzgâra Dur, Söz Sus Demeyen Bir Kadın: Tomris Uyar

“İnsan içinde yaşadığı toplumdan tiksinerek intihar edebilir...” diyordu Tomris Uyar bir yazısında. 

Tiksinerek intihar etmek! 

Ve ne tuhaf ki bu sözü 12 Eylül döneminde tanıklık ettiği toplumun çürümüşlüğü üzerine yazıyordu. 

Acıdır, aradan geçen 36 yıla rağmen memlekette yozlaşma ve çürüme bir türlü son bulamadı.

Tomris Uyar “sahip olunabilecek” kadınlardan olmadı hiçbir zaman.

Ne hayatını, ne aşklarını ne de düşlerini topluma göre şekillendirdi. Kendi kendine bir dünya inşa edip, günahıyla sevabıyla, sevdiği adamlarla kendine yürüdü hep. Kendine kendini katarak çoğaldı o. Zaman gölgesine yetişemedi. Aşkla ama illa aşkla geçen bir ömür geçirdi, ne istemediğini çok iyi bildi ve vazgeçmekten korkmadı. 

Tıpkı bir yazarın söylediği gibi, Tomris, Can Yücel kadar dobra, Faulkner kadar entelektüel, tabuları şakaya alacak kadar neşeli, putları taşıyacak kadar cesur, şiir gibi bir şair ve masal gibi bir hikâye yazarı oldu. 

60’lı yıllarda evli olduğu Ülkü Tamer’e, sonrasında kalbini paylaştığı Cemal Süreyya’ya*,  hayatının son aşkı Turgut Uyar’a ve üzerinde ömürlük bir hayranlık bıraktığı Edip Cansever’e ilham olmuş, uğruna onlarca şiir yazılmış, İkinci Yeni şiir akımına kraliçelik etmiş verimli bir kaynaktır Tomris Uyar. 

Tomris Uyar çok da güzel bir kadındır ama düşünün ki edebiyatın dergicilikte ve şiirde öncülerinden sayılan dört büyük şairi kendisine âşık eden kadının eşsizliği sadece güzelliğinden değildir kuşkusuz. O yaşadığı dönemin kadınlarından zekâsıyla, espri gücüyle, yaşam sevinciyle, yeteneğiyle, öz güveniyle ve cesaretiyle de ayrılıyordu.

Ankara’da Sanatseverler Kulübü’nde Turgut Uyar’la tanıştığında ikisi de evliydi.

Tomris Uyar kocasından boşandıktan sonra Cemal Süreya’yla üç yıl sürecek bir ilişkiye başladığında Turgut Uyar, masada gördüğü o neşeli ve güzel kadını aklından çıkaramıyordu bir türlü. Üstelik Tomris erkeklerle dolu bir masada rakı kadehlerini havaya kaldırıyor, sigara tüttürüyor, memleketin siyasi ve toplumsal olayları hakkında tumturaklı laflar ediyordu.

Ayrıca Virginia Woolf, F. Scott Fitzgerald, John Steinbeck, Octavio Paz, Edgar Allan Poe kitapları çevirmekle kalmıyor, Cemal Süreya’yla birlikte Papirüs dergisini de kuruyordu. Taksim’deki kanlı 1 Mayıs mitinginde bile bulundu... Karşısına çıkan erkeklere de kendisine âşık olmaktan başka hiçbir çare bırakmıyordu. “O yazdığım şeylerle hiç ilgilenmedi. İçki zaten içmez...” diye bahsediyor Turgut Uyar bir yazısında karısından. Oysa Tomris öyle mi? Edebiyattan anlayan, kalabalık erkek toplantılarına katılmaktan hiç çekinmeyen, her ortamda herkese karşı savunduğunun arkasında durabilen özgüvenli bir kadındı. Hoş Turgut Uyar da bu kadının yanında kendini her zaman yetersiz hissetti.

Tomris Uyar yemek pişirmekten, çamaşır yıkamaktan, camları silmekten, etrafı toplamaktan pek anlamayan bir düşün sanatçısı...

Belki de bu yüzden şairlerin de düşü oldu... Hatta bu yüzden Cemal Süreya’nın da dediği gibi o bir “sahip olunamayan kadın”. 

Bir keresinde Tomris Uyar her akşam aynı saatte eve gelen Cemal Süreya’ya “Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş” dedi. Ve o günden sonra Süreya eve hep geç geldi, ta ki Tomris Uyar onu apartmanın girişinde otururken görünceye dek. Meğerse Süreya her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup zamanın geçmesini bekliyordu. Tomris bu durumun adını acımasızca koydu hemen: Şahsiyet rötarı. 

Edip Cansever de evli bir adamdı... Kapalıçarşı’da antikacılık yapan, maddi durumu iyi bir romantik. Bir gün deniz kenarında Tomris’le baş başa rakı içerken bir gazeteci tarafından görülürler. Gazetecinin meraklı bakışlarına karşılık Cansever peçeteye bir not yazıp uzatır. “Tomris rakıyı severdi, bense onu...” yazar notta. 

Kendisi için onlarca şiir yazılmasına rağmen ilginçtir, adına şiirler yazılmasından hiç hoşlanmadı Tomris. “Edebi açıdan benim için ne ifade ettiğine bakarım. Bazıları daha iyi olabilirdi benim adım olmasa” demişliği bile vardır.

Fırtınaların yarattığı derin dalgalarda gemisini dimdik tutabilen bir kadın Tomris Uyar... Tek dayanağı yüreğindeki edebiyat aşkı ve kendisi. Rüzgâra dur, söze sus, hazza acı, devaya dert, buza sıcak, meste dert, deme çiğ demeyen bir kadın! Sözünü sakınmayan, Yalnızlığımı paylaşabilirsin soru sormayacaksan diyen bir âşık. 

Hayatı hiçbir kedere feda etmemek uğruna intihar nedeninin tiksindiklerinden olmaması için kendini içkiye vuran bir kadın Tomris. 

Her başarılı erkeğin arkasında “bir kadın” vardır, ama İkinci Yeni şiir akımının dört şairinin arkasında ise sadece “bir” kadın vardır! 

*Cemal Süreyya soyadındaki “y” harfini Sezai Karakoç ile girdikleri bir iddia üzerine kaybetmiştir. Hem Cemal Süreyya hem de Sezai Karakoç Muazzez Akkaya isimdeki sınıf arkadaşlarına aşıktır. Bir iddiaya girerler Muazzez’i kim tavlayacak diye ve kazanan Sezai Karakoç olur. Sezai Karakoç kaybetse soyadı Karkoç olacaktı. Cemal Süreya’nın soyadından kaybettiği “y” harfini de dergimiz yazarlarından Süreyyya Evren alır. 

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
YORUMLAR
29.11.2020

Tutkularla dolu cesur bir hayat yaşamış...Maalesef çok erken ayrılmış aramızdan.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ