Yelda Cumalıoğlu Yazio: Ela Gözlü Pars: Celile

Osmanlı’nın en güzel kadınıydı Celile... İki cenahtan da paşa kızı... Cemiyetin gözdesiydi. Ünlü devlet adamı Nâzım Paşa’nın oğlu Hikmet Bey’le evlendi. Daha ilk gece yatağa girdiklerinde anladı yaptığı evliliğin hayalindekine hiç benzemediğini. Doruklarda dolaşmayı seven bir kadındı Celile... Hayallerine sınır koymayanlardan... Yanında uyuyan adamın doğru kişi olmadığını anlamıştı daha ilk gecelerinde. Oysa kimler yoktu Celile’nin aşk ateşiyle yanıp kavrulan? Mesela Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin en muktedir isimlerinden biri olan Cemal Paşa, hep gözünün içine bakmıştı Celile’nin.

Hayal kırıklığıyla başlayan evliliğini hemen öyle kolayca bitirmedi Celile. Dönemin kadınlarının yaptığını yaptı ve mutluymuş gibi göründü etrafa karşı.

Ama nereye kadar?

Aşksız bir evlilikten büyük bir aşk doğurdu Celile. Nâzım’ı dünyaya getirdi.

Resim yapar gibi titizlikle ve Chopin’den bir parça çalar gibi tutkuyla yetiştirdi oğlunu. Bir oğlu daha oldu sonra. Kuşpalazından kaybetti onu. Karalar bağladı epey süre. Derken bir de kızı oldu. Samiye...

Kocasından tam da bu zamanlarda, biraz da girdiği bunalım nedeniyle ayrıldı. Sevip saydığı kayınpederi Nâzım Paşa’nın ricasını kıramayarak boşandığı kocasıyla bir kez daha evlendi. Aynı kişiyle ikinci kez evlenmenin bir kerameti olmayacağını elbette biliyordu Celile. Akıllı ve hisli bir kadındı o.

Kahve İçen Kadın isimli resmini sergilerken Yahya Kemal’le karşılaştı... Kendinden dört yaş küçük bu adamı görür görmez üzerine kilit vurduğu kalbi yerinden oynadı.

“Hayır” demedi şairin buluşma isteğine. Birkaç gün flört etti, sonra yatağını paylaştı genç Yahya Kemal Beyatlı ile.

Şairi onun için ne şiirler yazdı...

Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum

Kimdir o, nasıldır diye rüzgârlara sordum

Hülyamı tutan bir büyü var onda diyordum

Gördüm: Dişi bir parsın ela gözleri vardı...

“Ela gözlü pars” diye seslendi Celile’ye. Aşk başa gelince, akıl bir karış havada dolaşır. Celile kendisi için yazılan o muazzam şiirleri okuyup da kayıtsız kalabilir miydi? Kalmadı. Deliler gibi âşık olmuştu Yahya Kemal’e. Belliydi bu. Gün gibi aşikârdı. Gizleyecek ne vardı ki? Aşktan utanılır mıydı hiç? Ama nereden bilebilirdi Celile, âşığının el kadar bir Nâzım’ın tehdidine pabuç bırakacağını?

Bilebilir miydi hiç Yahya Kemal’in kendisini alttan alta bir yosma gibi gördüğünü?

Bir gün arkasından “dile düşmüş kadın” diye laf edeceğini tahmin edebilir miydi hiç? Edemezdi... Çünkü aşk önde, kendi bir adım arkasında yürürdü Celile.

Oya yapıp nakış işlemeyi bilmezdi ama resim çizip piyano çalardı hep ve sonrasında elişine de merak sardı Celile... Çünkü sevdiği adamla evlenecekti. Düğün için hazırlıklar yapıyor, düşler kuruyordu. Bir hevesle masa örtüsü işlemeye başladı. Perdeler dikti arşın arşın... Hem evlilik için gün bile alındı artık. Küçük bir muamele eksikti sadece. Onu da Celile hatırlattı Yahya Kemal’e... “İzdivaca bir mânin olmadığına dair rapor al da gel” dedi. Ama şair rapor yerine, voltasını almayı tercih etti. Hırsız misali parmak uçlarına basarak uzaklaştı. Terk etti Celile’yi...

Ela gözlü pars büyük bir vehim içindeydi artık. Celile çok üzülmüştü Yahya Kemal’in nedensiz çekip gidişine. Üstelik evlenmeye günler kala. Karalar bağladı, kederlendi ama yıkılmadı Celile. Sevmeyi hem de çok sevmeyi bilen kadınlar güçlüdürler ne de olsa. Aşk kuvvetli yüreklerin, kuvvetli beyinlerin işidir. Yahya Kemal’de bulamadığı cesaret kendi asil kanında mevcuttu Celile’nin.

Resim sanatına geri döndü yine. Nâzım’ın da kendisine ihtiyacı vardı üstelik. Canı oğlu yirmi sekiz yıl hapis cezası almış, uzun süre mahpus damlarında kaldıktan sonra daha fazlasını kaldıramayacağına karar verip ölüm orucuna yatmıştı. Yırtıcı bir panter gibi ileriye atıldı Celile ve oğlunu ölümün kucağından çekip aldı.

Osman Balcıgil’in Ela Gözlü Pars: Celile adlı kitabını bitirdiğimde gözyaşlarıma hâkim olamıyordum.

Hiç hamasete düşmeden, yazdığı karakterden yana taraf tutmadan, sakin bir kalemle bu romanı kaleme alan ve Celile’nin yaşadığı dönemi okura biraz da belgesel lezzetinde sunan Balcıgil’in yazarlık meziyetine bir kez daha hayran kaldım.

Saray ressamı Fausto Zonaro’nun rahleyi tedrisinden geçen ve Türkiye’nin ilk nü ressamı olan güzel Celile, adını resim sanatına altın harflerle yazdırmış özel bir kadın... Osman Balcıgil’in bu eseriyle birlikte yaşanmışlıkları, aşkı ve evladı Nâzım Hikmet uğruna gösterdiği mücadelesiyle on binlerce okurun da yüreğine kazınmış oldu.

Tarih Yahya Kemal Beyatlı’yı aşkına sahip çıkamayan bir şair olarak yargılar mı bilemem ama Osman Balcıgil’in romancılığını taçlandıracağından eminim.

Instagram

Twitter

Facebook

Popüler İçerikler

Türkiye'de 9.05'te Hayat Durdu! Atatürk'e Saygı Duruşu!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!