Yazdıklarına Doymadık! Bartleby Sendromuna Yakalanarak Yazmayı Erkenden Bırakan Yazarlar

Bartleby sendromu, yazarların herhangi bir sebeple yazmayı erken yaşta bırakmasıdır.  Severek okuduğumuz birçok yazar mesleğinin zirvesindeyken bir anda yazmayı bırakmıştır. Ayrıca bu Sendroma adını veren Herman Melville'nin Katip Bartleby romanın başkahramanı, birçok edebi esere ilham olan 'Bartleby' karakteridir. 

Kaynak: 1 , 2

1. Oscar Wilde

Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde; oyun yazarı, romancı, öykücü ve şairdir. İrlandalı yazar, iğneli uslubu ile döneminin en başarılı ve ünlü yazarları arasına girmişti fakat az sayıda eser vermiş ve yazmayı erkenden bırakmıştır. Edebiyat dünyasına az ama çok ses getiren eserler kazandıran Wilde, yakalandığı Bartleby Sendromu'nu şu sözlerle tanımlamıştır; 'Yaşamı tanımadan önce yazıyordun, şimdi ise yaşamın anlamını bildiğim için yazacak bir şeyim yok.'

2. Juan Rulfo

Meksikalı yazar ve fotoğrafçı Juan Rulfo Güney Amerika edebiyatının en önemli yapıtlarından Pedro Paramo'yu yazdıktan sonra otuz yıl boyunca hiçbir şey yazmadı. Yazdığı öykülerde amcasının anlattığı hikayelerden esinlendiğini söyleyen Rulfo, neden eser vermediğine dair sorulan sorulara; '__Yazamıyorum çünkü bana bu öyküleri anlatan amcam Celerino öldü.' şeklinde yanıt vermiştir.

3. J. D. Salinger

Son yıllarda, Türkiye'de çok okunanlar listelerinin ilk sıralarından düşmeyen yazar Bartleby Sendromu'na yakalanana kadar içerisinde Çavdar Tarlasında Çocuklar'ında bulunduğu baş yapıt niteliğinde dört eser vermiştir. Son kitabından sonra 45 yıl boyunca tek bir satır yazmamış, röportaj vermemiş ve izini kaybettirmiş. Salinger'ı bulmaları için dedektif tutan okurları olduğu bile söylenir.

4. Lev Tolstoy

Dünyanın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Tolstoy, yaşamının son yıllarına doğru edebiyatın bir uğursuzluk olduğuna karar vererek yaşadığı yeri, bir daha dönmemek üzere terketmiş. Sonrasında ise bir daha yazmamış. Yaşamı bir tren istasyonunda son bulmuş.

5. Guy de Maupassant

İyi bir yazar olmasında Flaubert'in büyük eykisi olan Fransız romancı ve öykücü Guy de Maupassant, ölümsüz olduğuna inanırmış. Bunu kanıtlamak için başına iki kez silah sıkıp hayatta kalmasına rağmen bununla yetinmeyip kendini hançerlemiş. Tüm bu ölüm denemelerinden sonra bir daha da yazmamış.

6. Robert Walser

Robert Walser, Kâtip Bartleby’ye belki de gerçek hayatta en çok benzeyen kişiydi. Kitapçıda tezgâhtarlık, avukat sekreterliği, banka memurluğu, dikiş makineleri fabrikasında işçilik gibi pek çok iş yapmış. Zaman zaman Zürih’te bulunan “Boşgezenler Yazma Kulübü”ne çekilirmiş. Walser reddini, yazmayı bırakarak değil, susmayı tercih ederek gerçekleştirmiş. Unutulmak, hayatta en çok arzuladığı şeymiş. Hayatının son 28 yılı tımarhanelerde küçük kâğıt parçalarına okunması mümkün olmayan karalamalar yazmakla geçmiş. Herman Hesse, Robert Welser için: “Walser’in yüz bin okuru olsa dünya daha güzel bir yer olurdu.” demiştir.

7. Hugo von Hofmannsthal

Hoffmansthal’ın, Der Brief des Lord Chandos adlı eseri, Vila-Matas’a göre ret edebiyatının doruğudur ve 20. yüzyıl edebiyatındaki Bartleby'yi ortaya koyar. Hoffmansthal, edebiyatın harika çocukluğundan yazma krizinin ortasına düşmüştür. Bu süreçte yazma krizinin kökenine iner ve edebiyatın tümüyle yetersiz ve imkansız olduğunu gösterdiği unutulmaz Der Brief des Lord Chandos’u kaleme alır. Ancak Hoffmansthal, öteki Bartleby’lerin aksine bir süre sonra edebiyata geri döner.

8. Arthur Rimbaud

Rimbaud, 'Sarhoş Gemi' şiirini 16 yaşındayken yazmıştır. 19'una geldiğinde edebiyat camiasınca tanınmak veya şöhret onu ilgilendirmiyordu. Yirmi dokuz yaşındayken çıkan ikinci kitabının ardından ölümüne kadar yazmayı bıraktı, kendini seyahatlere ve tehlikeli maceralara verdi. Rimbaud, Bartleby’ler arasında en ürpertici olandır. Borges’in dediği gibi, 'Şairin bazen yetenekli, bazen neredeyse utanç verici biçimde yeteneksiz olması gibi yaygın bir durum vardır. Çok daha sıra dışı ve hayranlık uyandırıcı olansa şairin sınırsız bir ustalığa sahip olduktan sonra yapıtlarını küçümsemesi ve suskunluğu yeğlemesidir.”

9. Hart Crane

Amerikalı şair, epik şiiri “Köprü”yle sayısız övgü almıştı. Gördüğü ilgi onu tatmin etmedi, yazılabilecek tek şeyin yazma eyleminin imkansızlığı olduğuna inandı ve Meksika’ya gitmeye karar verdi. New Orleans’a gitmek üzere bir gemiye bindi ama oraya hiç varmadı. Crane’i bir daha gören olmadı.

10. Herman Melville

Herman Melville, ilk yayımlandığında değeri pek de anlaşılmayan Kâtip Bartleby adlı yapıtıyla 'Bartleby Sendromu'nun isim babası oldu. Melville daima tedirgin, tuhaf, melankolik biriydi. Yayımladığı ilk deniz öykülerinin gördüğü ilgiden sonra kaleme aldığı Mardi, okunması zor bir romandı ve Melville’in başarısızlığının habercisiydi. Ardından edebiyat tarihinin en büyük romanlarından birine, Moby Dick’e imza attı. Bu kitabı okuyan herkes Melville’deki ışığı sezmişti ama o henüz 34 yaşındayken yenilgiyi kabullenmişti. Yaşamının son yıllarında tıpkı Bartleby gibi New York’taki bir büroda sıkıcı işler yaptı. 1891’de unutulmuş olarak öldü. Herman Melville, Bartleby’yi belki de kendi sendromunu tanımlamak için yazmıştı.

11. Franz Kafka

Aslında Kâtip Bartleby, Kafka karakterlerinin öncüsüydü. Borges, Bartleby için, “1919’a doğru Kafka’nın yeniden bulduğu ve derinleştirdiği bir türü tanımlar.” demişti. Kafka da karakterleri gibi hep o varoluşsal sıkıntıyı yaşadı, yazmanın yetersizliğini imâ etti. “İnsanlar ne kadar yürürlerse, varış noktasından o kadar uzaklaşırlar.” diyordu. Arkadaşı ve yayıncısı Max Brod ondan geriye kalanları yok etmeyi seçseydi Kafka belki de yeryüzünün en gizemli Bartleby’si olacaktı.

12. Edmundo Bettencourt

Edmundo de Bettencourt, en iyi kitabı Poemas Zurdos’u 1940 yılında yayımladı, ardından 23 yıl sürecek suskunluğuna gömüldü. Kitabının beklediği ilgiyi görmemesi onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Edebiyat dergilerinin kendisiyle ilgili hazırladıkları özel sayılara, dosyalara itibar etmedi. Ölümünden on yıl önce eski şiirlerini bir kitapta topladı ve suskunluğuna devam etti. Şair öldüğünde Republica gazetesi şöyle yazdı: “Şair, yaşamını bir susturucu takmış gibi tek bir dize mırıldanmadan geçirmeyi yeğlemişti.”

13. Jacques Vaché

İntiharı Bartleby’lerin ret biçimlerinden ayrı bir yerde değerlendirmek gerekse de Vaché’ye bir parantez açmak gerekiyor. Jacques Vaché, Breton’un “En çok ona borçluyum.” dediği kişiydi. “Sanat aptallıktır.” dedi ve intihar etti. Vaché’yi bir Bartleby yapan, intiharı değil, sanatı aptallık olarak gören derin ret duygusudur.

14. Henry Roth

Henry Roth, Amerika’ya göç etmiş bir ailenin çocuğuydu. Amerika deneyimini, 28 yaşında yazdığı bir romanla anlattı. Roman pek dikkat çekmedi, Roth da su tesisatçılığından akıl hastanesinde hasta bakıcılığa kadar pek çok farklı iş yaptı. Romanı 30 yıl sonra yeniden basılınca Amerika’da büyük ilgi gördü, bir klasik kabul edildi. Henry Roth, daha sonra ölümüne kadar geçen yıllarda tek kitap dışında bir şey yayımlamadı,  unutulmayı seçti.

15. Felipe Alfau

Vila-Matas, Alfau’yu “Katalan Salinger’ı” diye tanımlıyor. Barcelona doğumlu yazar, Birinci Dünya Savaşı’nda göç ettiği Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk romanını yazdı. Onu izleyen sessizliğin ardından 1948’de Chromos’u yayımladı. Sonra kesin bir suskunluğa gömüldü. New York’taki bir bakım evine gizlendi ve orada öldü. Kendisiyle röportaj yapmaya gelen gazetecilere hırçın bir şekilde, “Bay Alfau, Miami’de” diyordu. Yazmayı bırakışını, “İngilizce öğrenmeye başladığınızda sorunlar da başlıyor.” diye açıkladı.

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
26.06.2018

Bizim de yazmayı bırakan yazarlarımız var sendromsuz. Sabahattin Ali, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi ve daha niceleri...Haberini yaptıkları yazarların belki bir çoğu hissiyatlarının, insanlara hayata bakışlarının değişmesi sonucu yazmayı bıraktı, keşke bizim yazarlarımız için de öyle olsaydı.

27.06.2018

Bir çok şiir yazdım bu sendromudur bilemem ama artık yazamıyorum yazmak istesem de düzgün kelimeleri bulamıyorum artık , yazdığım zamanlarda depresyonun en dip zamanlarındaydım ruhsal acılar çekiyordum ve yazarak ruhumdaki acıyı dindirmeye çalışıyordum belki de yazarak iyileştim yani bir nebze olsun acılarım dindi , acı çekme olayı bitince de yazma durumum bitti , dediğim gibi bunun bir sendrom olup olmadığını bilmiyorum

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ