Yayınevine Kitap Dosyası Nasıl Gönderilir?

Demek o heyecan verici dönem geldi. Demek aylarca belki yıllarca uğraştıktan, onca hayal kırıklığını onca yürek çarpıntısını yaşadıktan sonra nihayet dosyanızı bir yayınevine göndereceksiniz. 

İnsanın kendine çok güvendiği ve bir o kadar berbat hissettiği tüm o deli dönemin sonrasında şimdi sırada yayınevi bulma kısmı var. Öyle sanıyorum ki yazmak, yayımlamaktan hep daha zevkli olacak. Hatta yine öyle sanıyorum ki bir hikâye, yazarını sadece yazarken kapsayacak… Bu notu buraya bırakmış olayım. Beni anladığınız o gün mutlaka gelecek…

Kitap Yayımlayacak Yazarın Kontrol Listesi

Kitap dosyanızı yayınevine göndermeden önce yapılması gereken en önemli şeylerden ilki kitabınızın gerçekten bittiğinden emin olmaktır. Ki, bu yazı biraz da bu kısma değiniyor.

Bir kitabın yazım işinin bittiğini nereden anlarız? Yani bir kitap, ne zaman tamamlanmış olur? Bunun bir sonu var mıdır? Aklıma hemen Kant’ın muhteşem sorusu geldi, “İnsan neyi bilebilir?” Ne müthiş soru değil mi? Felsefe tarihinin en güzel sorularından biri iş kitap yayımlamaya gelince güzelim perdelerin arasından yeniden görünür olur. Hadi kendimiz için bu soruyu spesifik hâle getirelim, “İnsan bir kitabın tamamlandığını nasıl bilebilir?” Ah ne zor soru… Tam bu kısma bildiklerimiz ışığında göz atabiliriz. 

Bir kitap basitçe 3 temel başlıkla var olur. 

1. Tür ve janra

2. Tema ve içerik

Üçüncü temel başlık edebi ifade, anlatım ve üsluptur ancak bu yazıda bu soyut ve sanatsal kısma değinmeyeceğiz. Şimdi kitabımızın somut gerçeklerine odaklanalım ve sorulara cevap verelim:

1. Kitabımın türü nedir? Roman, öykü, kurgu dışı gibi.

2. Hangi janraya dahil? Kişisel gelişim, motivasyon, psikoloji, fantastik roman, tarihi roman, bilim kurgu, romantik kitaplar, gençlik kitapları vb. (Başka ülkelerde harika alt kırılımlar var ama bizde ne yazık ki hâlâ böyle büyük tepe kategorilerin altında hep birlikte kendi dansımızı yapıyoruz. Çünkü kaos, her alanda yaşam biçimimiz…) 

Bu iki soru bizi yayıncımıza epey yaklaştırır. Çünkü günümüz gerçekliğinde bir metin kitap olunca, artık sadece bir hikâyeden ibaret olmaz. Nesneleşir. Nesneleştiği andan itibaren de fiziksel âleme ayak basar. Fiziksel âlem nedir? Daha önce de bahsetmiştik, fiziksel âlem yayınevinin yayın planıdır, kataloğudur, kitabevindeki raftır, okurun komodininin üzeridir, çantasının içidir, kütüphanesindeki üçüncü rafın yirmi ikinci sırasıdır. Bu bizi nereye götürür? Elbette türe ve janraya. Kitap dosyanızın türünü ve janrasını tanımlayın. 

Uygun Yayınevini Bulmak

Biliyor musunuz, pek çok dosya ne yazık ki yanlış yayınevine gönderiliyor. Yani o yayınevi, sizin dosyanızın dahil olduğu o tür/tarz kitapları zaten yayınlamıyor oluyor. Peki kitap dosyam için doğru yayınevini nasıl bulabilirim? 

Yayıncıları filtrelemenin en iyi yolu fiziksel bir kitabevini düşünmektir. Yani diyelim ki kitabınız yayımlandı ve bir kitabevine ulaştı. Kitabevi kitabınızı hangi rafa koyacak? Şu rafta mı olacak, bu rafta mı olacak? Sizin kitabınıza benzer kitaplar nerede duruyorsa, kitabevi de kitabınızı o rafa yerleştirecektir. O hâlde bir kitapçıya gidip raf keşfi yapmak oldukça aydınlatıcıdır. 

Küçük araştırmanız sonunda kitabınızın rafını bulduğunuzu varsayalım. O rafta kitapları olan yayıncılar sizin kitabınız için de üç aşağı beş yukarı uygun olacaktır. Öte yandan bir yazarın, yayınevleri hakkında fikir sahibi olması iyidir. Beraberinde, bir eserin edebi değeri o eser için uygun olan yayınevlerinin tespitinde dramatik öneme sahiptir. Bu konudaki farkındalık, yazarın sonraki süreçleri daha iyi yönetmesinde faydalı olacaktır. Zira unutulmaması gereken en önemli konulardan biri de sizden önce yayımlanan kitaplardır. Sizin kitabınız, sizden önce yazılanlar arasında nerede duruyor? Onların varlığına rağmen hangi benzersiz özelliği taşıyor? Ah ne harika sorulardır bunlar.

Gelelim İçerik ve Tema Kısmına

Bu kısacık yazıda çok ama çok önemli olan içerik konusunun detaylarından bahsedemeyiz ancak kabaca metninizi değerlendirebileceğiniz çok temel birkaç konudan bahsedebiliriz.

1. Kitabınız daha önce söylenmemiş ne söylüyor?

2. Ya da bir konuyu daha önce söylenmemiş bir biçimde, üslupta, kurguda anlatıyor mu?

3. Kitabınızda kurgusal hatalar var mı? Zamansal gerçeklikler, mekânsal mantık, kişilerin gerçekliklerindeki tutarlılık vb. Hikâyeniz gerçekten mantıklı bir biçimde mi akıyor?

4. Bir kurgu dışı kitap yazdıysanız içeriğiniz akla, güncele, gerçekliğe, bilgiye, bilimselliğe ya da disipliner dinamiklere ne kadar temas ediyor? Sıfır kilometre mi? Sentez mi? Bilgisellik, yorumlama, bağlamsallık, gerçeklik vb. açıdan ne durumda? Kaynakçası, atıfları, referansları güçlü mü?  Yeni ya da farklı ne anlatıyorsunuz? Yeni ya da farklı ne yapıyorsunuz? Hep önemli konular bunlar.

5. Bir öykü dosyası hazırladıysanız seçtiğiniz öyküler birbirlerine uygun mu? Bir arada olmalarının özel bir sebebi var mı? Hepsi bir şekilde, bir yönüyle birbiriyle konuşuyor mu? Bu öyküler, toplamda ne söylüyor? 

6. Özellikle bir öykü kitabı için çok önemli bir diğer konu da kitabın ismidir. Kitabınızın ismi bize ne çağrıştıracak? İçerideki tonu, tadı, dili, içgörüyü, duyarlılık alanını tam temsil ediyor mu? Çağrışım gücü yüksek mi?

7. Dil ve üslup. Hep söylenir, editörler kitap dosyalarının tamamını okumuyor diye. Bir yanıyla bu doğrudur ve okumaya devam edilmemesinin sebebi de tam olarak anlatım, edebi dil ve üslup kaynaklıdır. 

Herkes ama herkes ne yaptığının farkında yazarları okumak ister. Üstelik, bir metinde neredeyse her kusur, her bozukluk her aksaklık bir şekilde düzeltilir ancak üslup, metne sonradan eklenemez. Üslup anlatıcının yazınsal gelişmişliğinin en önemli göstergelerinden biridir. Ve dahi üslup, yaşayan bir olgudur. Yani bir yanıyla dilin, yaşamın, anlatının olgunlaşmış bugününün izlerini taşır. 

8. İmlâ ve noktalama. Evet, bir yazarın bu konuyu büyük ölçüde içselleştirmiş olması beklenir. Eğer bu konuda çok iyi olmadığınızı düşünüyorsanız noktalama işaretleri açısından daha sakin ve iktisatlı bir kullanımı benimseyebilirsiniz. Word programının yazım denetleme özelliğini kullanabilir (kusursuz değildir ama temel sorunlara fena sayılmayacak ölçüde destek verir), hep karıştırılan temel imla hataları özelinde metninizi bir daha bir daha tarayabilirsiniz. 

Buradaki maddeleri çoğaltabiliriz elbette.

Yayınevi ile Temasta Dikkat Edilmesi Gerekenler

Diyelim ki metniniz ile ilgili herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorsunuz, tam da istediğiniz gibi oldu; kendinizden ve metninizden eminsiniz. O hâlde teknik olarak neler yapılmalı, nelere dikkat etmeli birkaç maddede özetleyelim:

1. Özel bir sebebiniz olmadıkça metninize -alıntı fontu hariç- farklı fontlar serpiştirmeyin ya da dosyanızı sıra dışı bir fontla hazırlamayın. Times New Roman, font olarak yeterlidir, makuldür. Metninizi Times New Roman fontu, 12 punto ve 1,5 satır aralığı olacak şekilde formatlayın. Word’ün standart kenar boşluklarını ve A4 belge ölçüsünü aynen kullanabilirsiniz. 

2. Dosyanızla beraber şu belgeleri de paylaşmanız, editörün sizi anlamasında faydalı olabilir: Kısa ve sizi doğru ifade eden yumuşak, düz metin şeklinde yazılmış bir özgeçmiş, iletişim bilgileriniz, kitabınızı tanıtan kısa bir özet ve varsa okutman raporlarınız, referans yazılarınız. Nazik, kısa ve net bir mesaj yazarak dosyanızı yayınevine gönderebilirsiniz.

3. Pek çok yayınevi, web sitesinde dosya kabul şartlarını ve dosyanın gönderileceği e-posta adresini paylaşır. Siz de seçtiğiniz yayıncının web sitesini inceleyebilirsiniz.

4. Aynı anda birçok yayıncıya dosyanızı göndermemenizi tavsiye ederim ama bunu tercih edebilirsiniz de… Odaklı olmak, ne istediğini bilmek ve bu süreçte sabırlı olmak çok önemlidir. 

5. Reddedilmeyi yönetin. Pek çok yayınevi, dosya reddiyle ilgili sizi bilgilendirmeyecektir. Bir yayınevi size web sitesinde belirttiği süre içinde dönüş yapmadıysa bu, dosyanızın kabul edilmediği anlamına gelecektir. Kabul edilmemenin pek çok sebebi olabilir ve bunların bazıları sizin metninizin niteliğiyle ilgili olmayabilir. Dosyanıza uygun diğer yayınevleriyle temas kurmaya devam edin. Ne yazık ki sürecin bu kısmı, herkes için özellikle ilk dosyalar için bu şekilde ilerliyor. Bu durumu kafanıza takmayın, içinizde büyütmeyin ve bekleme döneminde hayatınıza eskisi gibi devam edin.

6. Bu maddeye kadar bahsi geçen yayıncılar, geleneksel usulde yayıncılık yapanlar. Yani, yayıncı kitabınızın yayın haklarını alır, kitabınızı basar, dağıtır ve size de telif öder. Bir de kişisel yayıncılık yapan yayınevleri vardır. Bu usulde yayınevi, kitabınızın yayın haklarını alır, üretim ve yayına hazırlık masraflarını sizden tahsil eder ve size belli bir telif öder ya da ödemez. Son yıllarda kişisel yayıncılığın hizmet şartları, fiyatları ve yapılış biçimi çok değişti. Öyle ki her yayınevi kendine özgü bir hizmet anlayışını benimsiyor. Yayınevinizle yaptığınız sözleşmeyi çok ama çok iyi okumanız hayati önem taşıyor. Bu noktada referansları iyi olmayan yayıncılardan uzak durmalısınız.

Kişisel yayıncılık

7. Kişisel yayıncılık ile kitap yayımlayacaksanız sizi bekleyen diğer büyük tehlike, kitabınızın editoryal kontrollerden geçmeden yayımlanmasıdır ki bu az şey değildir. Burada sadece imla ve noktalama kontrollerinden bahsetmiyorum. Metninizin niteliği, edebi değeri, içerde her şeyin yolunda olup olmaması gibi kriterlerin göz ardı edilmesi, bir yazarı bekleyen en büyük tehlikelerden biridir. Bu aşamada yine en başa geri dönebiliriz. Kitabınız gerçekten iyi mi, tam mı, bitti mi? Yoksa aslında hâlâ üzerinde çalışmalı mısınız?  

8. Yine kişisel yayıncılıkla ilgili olarak şunu da ekleyelim. Eğer bir yayınevinin kitapları iyi değilse ve satışı da iyi değilse, kitapları satış noktalarına taşıyan, bu alanda aracılık eden dağıtımcılar da o yayıneviyle ilgili pek iştahlı olmayacaktır. Bu da sizi bekleyen diğer tehlikedir. Kitabınız bir şekilde basılacak ama kitabevlerinin raflarına giremeyecektir. 

9. Diğer çok önemli konu da şudur. Bazen yazar, bir şekilde ünlü ya da rağbet gören biridir. Son yıllarda sıkça karşılaştığımız sosyal medyada yüz binlerce takipçisi olan biridir mesela. Bu örneğe uygun kimseler de yayınevlerinin radarındadır. Bu madde tam da bu durum için var. “Ne yazsa satar,” diye düşünülen bir ünlü/influencer iseniz, sizi bekleyen tehlike de epey büyük. Hızlıca hazırlanıp basılan o kitap, sizi gerçekten doğru anlatıyor, gerçekten sizi temsil ediyor mu? Her zaman söylerim, kitap yazmak kolaydır ama iyi bir kitap yazmak emek ister. Kitabınızın aceleye getirilmesine izin vermeyin.

10. Kitabım çalınır mı? %99,9 çalınmaz. Hiçbir editör, yayıncı böyle bir şey yapmayacaktır. Sizin dikkat etmeniz gereken, diğerleridir; çevreniz, arkadaşlarınız ya da kafede yanınızda oturan şu adam. Sağda solda kitabınızı anlatmanız doğru değildir. Kitabınızı, tüm o güzel fikirlerinizi, o şahane diyalogları, o müthiş buluşlarınızı kendinizde saklayın.

11. Bonus: Kitabınızdan, performansınızdan, işlerinin yolunda gidip gitmediğinden şüphe ederseniz bir bağımsız editörle çalışın. Dosyanızı okuyan bağımsız editör onu hem yayınevine göndermeye hazır hâle getirecektir hem de varsa eksiklerini ve fazlalıklarını sizinle paylaşacak, size bir vizyon sunacaktır. Bunu meslektaşlarıma dair bir güzelleme olarak söylemiyorum, bu bir yazar için gerçek bir ihtiyaçtır: Bir editörün geri bildirimi, paha biçilemezdir.  

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Enteresan Çıkışları ve Görgüsüz Paylaşımlarıyla Meşhur Murat Övüç'ten Kadınları Hedef Alan Hadsiz Yorum
DEM Partili Batman, Mardin ve Halfeti Belediyelerine Kayyum Atandı
TÜİK, Ekim Ayı Enflasyonunu Açıkladı: Yıllık 48,58'e Geriledi! Kira Zam Oranı da Belli Oldu
YORUMLAR
04.02.2023

Yazar adayları ve dahi yazarlar için bilinmesi gereken faydalı bilgileri kısa ve gayet anlaşılabilir bir şekilde bizlere aktardığınız için size teşekkürü borç bilirim Serda hanım. Çok faydalı ve ufuk açıcı bilgiler.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ