Bazı şeyleri isteseniz de hafızanızdan silemezsiniz. Yıllar geçtiği halde unutulmayan bu dramatik olaylara tanık olmuş bir nesil var. Hepsini gördük, hepsini yaşadık...
Bazı şeyleri isteseniz de hafızanızdan silemezsiniz. Yıllar geçtiği halde unutulmayan bu dramatik olaylara tanık olmuş bir nesil var. Hepsini gördük, hepsini yaşadık...
Sadece biz değil tüm dünya için travmatik bir görüntüydü. Bu olay, dünya havacılık tarihinin en trajik kazası olarak kayıtlara geçti. Mekiğin içindeki yüksek donanımlı 7 insan da hayatını kaybetti.
(1986)
Hafızalardan silinmeyen bir görüntü daha. Özal'ın '..şimdi bu işi değiştirdik. buyur kardeşim!' dediği anda patlayan silah, Kartal Demirağ isimli şahsa ait çıktı. Turgut Özal, daha sonra bu kişiyi affettiğini açıklamış, nitekim 4 yıl sonra da Demirağ tahliye ile serbest kalmıştı.
(1988)
Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya'ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 yılında Berlin'de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvardır Berlin Duvarı. Batı'da yıllarca 'Utanç duvarı' (Schandmauer) olarak da anılan ve Batı Berlin'i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989'da Doğu Almanya'nın, isteyen vatandaşların Batı'ya gidebileceğini açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkıldı.
(1989)
Hayatında henüz birçok şeyi öğrenmemiş çocukların Scud ve Patriot füzesi gibi kavramları ezberlemesine de sebep olmuştur. Atılan füzeleri, yapılan bombardımanları canlı olarak seyrettik. Savaşın kötülüğü, o zamandan zerk edildi damarlarımıza.
(1991)
İnsanlık tarihinin en büyük acılarından biri olan bu savaşın en can yakan görüntülerinin biri de tarihi Mostar Köprüsü'nün yıkılışıydı. Yıkımdan 9 yıl sonra köprü onarıldı ve yeniden kullanılır hale getirildi.
(1993)
33 sanatçının ve 2 otel görevlisinin hayatını kaybettiği bu katliam, tarihimizdeki en büyük kara lekelerden biri. Ekranda bu görüntüleri seyrederken yaşadığımız his başka hiçbir şeye benzemiyordu. Alt yazılarda geçen konuşmaları okumak bile insanı çığrından çıkartıyor.
(1993)
Süleyman Aktaş'ın 31500 volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralandığı iş kazası, kendisinin ve çevresindeki birçok kişinin hayatını derinden etkiledi. Çünkü bu kazadan sonra beyninde bir takım hasarlar oluşmuş ve 'aldığı emirler' sonucu insanları çiviyle öldürmeye başlamıştı. Aktaş'ın itiraf görüntüleri ve maktullerin bedenlerinin ekranlara yansıması birçok kişi için hala travmatik bir durumdur.
(1994)
Kaynaklarda bu kazanın tanımı şöyle geçiyor: 'Susurluk skandalı ya da Susurluk kazası, 3 Kasım 1996'da saat 19.25 sularında Balıkesir Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarındandır.'
(1996)
Mezar hırsızları olarak bilinen çetenin amacı, Koç Ailesi'nden fidye almak istemesiydi. Fidyecilerle pazarlık eden polis, çete üyelerini yakalayıp tutukladı. Naaş ise 100 metre ilerideki başka bir kabristanda saklanmış olarak bulundu.
(1996)
Lady Di ve sevgilisi Dodi El Fayed'in Paris'te 'paparazzilerin görüntü almak için araçla sıkıştırdıkları' kaza olarak geçti tarihe ancak bu bilgi çoğu insan için şaibeliydi ve gerçek sebebi farklıydı.
(1997)
Bu olaydan sonra Fadime Şahin televizyon ekranlarında Müslüm Gündüz tarafından kandırıldığını ve tacize uğradığını belirtmişti. Müslüm Gündüz ise Fadime Şahin'le nikahlı olduğunu söylemişti. Olay elbette bu kadarla kalmadı. Detayları oldukça uzun olan bu olay, bir dönem bizler için yaşanmış travmalardan biridir.
(1997)
315 metrelik boyu ve 165.000 tonluk ağırlığı ile Türkiye'nin en büyük gemisi olan TPAO tankeri, tersanede bakımdadır. Saat 17.30 sularında, kaynak çalışması esnasında sıçrayan kıvılcımlar, bakım esnasında depolarda birikmiş gazın alev almasına neden olur ve büyük bir patlama yaşanır. Olayda 22 itfaiyeci yaralanmış, 2 itfaiyeci de hayatını kaybetmiştir.
(1997)
Müslüman ve feminist yazar Kuriş, 17 Temmuz 1998'de evinin önünden gece yarısı eşi Orhan Kuriş etkisiz hale getirilerek kaçırılmıştı. 555 gün sonra 23 Ocak 2000'de Konya'nın Meram ilçesinde Hizbullah'a ait ölüm evinin bodrumunda ölü bulunmuştu. Daha sonra ekranlarda Hizbullah'ın insanları domuz bağı ile öldürüp gömdüğü ölüm evlerinin görüntüleri sıkça yer almıştı.
(1998)
7,5 şiddetindeki depremin ardından gün yüzüne çıkan görüntüler medyada yerini almıştı. Enkaz altındaki depremzedelere kurtarma ekipleri tarafından söylenen 'Sesimi duyan var mı?' sözünün ise hafızalarımızdan silinmesi mümkün değil.
(1999)
21 yaşındaki Şehriban Coşkunfırat'ın Ortaköy mezarlığında bulunan cansız bedeni, Türkiye'nin farklı bir katil profiliyle tanışmasını sağladı. Kendilerini satanist olarak tanımlayan üç kişi, şeytana taptıkları için Şehriban'ı öldürdüklerini kameralar karşısında itiraf ettiler.
(1999)
İlk patlamadan sonra ikinci uçağın diğer kuleye yaptığı saldırı ekranlara canlı olarak yansımıştı. Eş zamanlı olarak tam 4 saldırı gerçekleşmiş, olayların sonucunda da yaklaşık 3000 kişi hayatını kaybetmişti.
(2001)
Çoğu insan için yine oldukça travma yaratan bir görüntü olduğu kesin. Irak eski Milli Güvenlik Müsteşarı Mofak Rubayi, o anları şöyle anlatmış: 'Saddam'ı kapıda karşıladım. Bizimle beraber hiçbir ABD'li ya da yabancı kişi içeri girmedi. Ceket ve beyaz gömlek giyen Saddam, çok normaldi, panik değildi ve üzerinde hiçbir korku belirtisi yoktu. Bazıları o an çöktüğünü ya da uyuşturucu etkisi altında olduğunu söylememi istiyor ancak bu anlattıklarım tarihi gerçeklerdir. Saddam, suçlu ve katildi doğru ancak sonuna kadar yaptıklarına bağlıydı. Kendisinden hiçbir pişmanlık, Allah'tan mağfiret dilemek veya af edilme talebi duymadım. Keza hiçbir namaz veya dua da duymadım.'
(2006)
Hafızalarımızdan silmenin mümkün olmadığı bir görüntü daha. Özel bir huzurevinde kalan Alzheimer hastası yaşlılara, çalışanlar tarafından yapılan kötü muameleler işte böyle ekranlara yansımıştı.
(2007)
Bu travmatik görüntülerin en yeni tarihlisi olabilir ancak bıraktığı etki en yoğun olanlardan. Yayınlanan videolarda, muhaliflerin ele geçirdiği Kaddafi'nin kanlar içinde olduğu ancak yürüyebildiği görülüyordu. El Cezire'nin yayınladığı görüntülerde, Kaddafi kalabalık bir muhalif grup tarafından tartaklanıyor. İsyancılardan biri, elindeki tabancanın kabzası ile Kaddafi'nin başına vuruyor. Muhaliflere direnmeye ve bağırmaya çalışan tişörtü ve yüzü kan içindeki Kaddafi, sürüklenerek bir kamyonete bindiriliyor.
(2011)
Çok güzel anlatmışsınız ki bunların hepsini görmüş bir birey olarak gerçekten travma.
#13 olaylarin nasil gelistigi uzerine biraz dusunmek gerek. bu vahsi cinayetler para, kazanc yada intikam icin yapilmadi. birileri orgut uyelerine bu kadin dine ters seyler soyluyor yok edin dedi, orgut uyeleride hic tanimadiklari kadini iskence ederek oldurdu. bu tip durumlarda aklima hep steven weinberg'in su sozu geliyor: "din olsun olmasin normal durumlarda iyi insanlar iyilik, kotu insanlar kotuluk yaparlar. iyi bir insanin kotuluk yapmasi icin gereken seyse dindir."
Sonra “gençler niye böyle”?