Yaşam Sona Ermeden Umut Bitmez! Tam 12 Yıl Boyunca Bedenine Hapsolan Adamın Herkesi Hüzünlendiren Hikâyesi

Etrafındaki her şeyi algılayabilen, bilinci yerinde olan fakat hareket edemeyen ve konuşamayan insanların mustarip olduğu kilitli kalma sendromuna yakalanan Martin Pistorius'un hikâyesi hem duyan herkesi hüzünlendiriyor hem herkese umut veriyor. 12 yaşında yavaş yavaş kendi bedeninde hapsolmaya başlayan bu adamın yaşadıklarını ve iyileştikten sonraki başarılarını duyunca siz de karmaşık duygular yaşayacaksınız.

1975 yılında dünyaya gelen Pistorious, 12 yaşına kadar sorunsuz bir şekilde yaşadıktan sonra sebebi bilinmeyen bir şekilde vücut fonksiyonlarını teker teker kaybetmeye başlar .

Doktorlar onun bir tür menenjit hastalığına yakalandığı tanısını koyarlar. Ardından Martin'e bakamayacaklarını, muhtemelen onun kısa süre içinde öleceğini ve bu gerçekleşene kadar ona ailesi tarafından bakılması gerektiğini söyleyip Martin'i eve gönderirler.

Küçük Martin ilk önce hareket edebilme yeteneğini, devamında ise göz kontağı kurma ve konuşma becerilerini kaybeder. Giderek dış dünya ile iletişim kuramaz hâle gelir.

Kimseyle iletişim kuramayan ve kendi bedeninde hapis kalan Martin, ailesinin bakımına muhtaç duruma düşer.

Etrafındakileri görebilen ve olan biten duyan Martin'e ailesi, yıllarca bakıcılık yapar.

Babası her gün saat sabah beşte kalkıp Martin'i giydirip arabayla özel bir bakım merkezine bırakır. Sekiz saat boyunca orada kalan Martin'i gün sonunda babası tekrar alıp eve döner. Eve dönünce ona banyo yaptırıp yatağa yatırır. Ancak yatak yarası olarak da bilinen yatak çıbanı olmasın diye ikişer saat arayla alarm kurar. Martin'e olan inancı asla bitmeyen babası, alarm çaldıkça gidip oğlunun yatış pozisyonunu değiştirir.

Özel bakım merkezinde saatlerce ''Barney & Friends'' adlı ünlü programı izlemek zorunda olan Martin, o karakterden nefret ettiği kadar hiçbir şeyden nefret etmez.

Bakım merkezinde ise korkunç şeyler yaşadığını anlatan Martin; yemek yedirilirken saçlarının çekildiğini, kaynar çay içirildiğini, tokatlandığını ve cinsel saldırıya uğradığını anlatıyor. Kendini daha önce hiç bu kadar güçsüz hissetmediğini ve kaçmak istediğini ifade ediyor.

Babası ve bakım merkezi ile olan bu rutini ise 12 yıl boyunca devam eder.

Bitkisel hayatta olan Martin için babası hiç bıkmadan bu rutini devam ettirir. Martin bir gün annesinin ağzından ''Umarım ölürsün.'' cümlesini duyduğunu söylüyor. Zamanla düşününce annesinin neden böyle dediğini anlayabilir çünkü annesi bir süre sonra ona her baktığında zamanında sağlıklı olan çocuğu yerine artık sadece hareket edemeyen bir canlı görür. Annesi de şu an söylediklerinden pişman olduğunu dile getiriyor.

Kendinden nefret eden Martin, iyileşmeye ise 14-15 yaşında başlar.

İnsanların ona sebze gibi baktığını düşünen Martin, saatlerce çizgi filmleri tekrar ve tekrar izlemekten bıkar ve algı yeteneğinin açık olduğunu göstermek için başlangıç olarak güneşin oda içindeki hareketini takip ederek zamanı nasıl anladığını göstermeye çabalar. Algılarının açık olmasının en büyük kanıtı ise onun kilitli kalma sendromunu yaşadığı zamanlarda yaşanan Prenses Diana'nın ölümü, Mandela Nelson'un başkan oluşu ve 11 Eylül saldırıları gibi olayları bilmesi. Akrabaları onun etrafında bu konuları konuşur ancak Martin'in duyabileceğini düşünmezler.

2001 yılında ise terapisti Martin'in iletişim kurmaya çalıştığını fark eder. Artından Martin, âdeta bebek adımları atarak etrafındakileri hissedebilme gibi yeteneklerini yavaş yavaş kazanır.

Martin, terapistinin sorduğu belirli sorulara ve ifadelere tepki vermeye başlar. Terapistinin önerisi ile Pretoria Üniversitesi'nde olan arttırıcı ve alternatif iletişim merkezinde yollanarak tedavi görmeye başlar. 25 yaşında iyileşmeye başlayan ve bunun için büyük bir çaba gösteren Martin Pistorius'a insanlar da yardım etmeye başlar.

İyileştikten sonra eğitimini tamamlar ve kendine ait bir web tasarım şirketi kurar.

2009 yılında evlenen Martin; bugünlerde 47 yaşında, evli, ve mutlu bir hayat sürdürüyor. Joanna Pistorius ile evli olan Martin'in bir de Sebastian Albert Pistorius adında bir erkek çocuğu var.

En zor durumlarda bile başarının ve mutluluğun yakalanabileceğini gösteren Martin, üniversiteyi bitirmekle kalmaz, kitap da yazar.

2011 yılında Megan Lloyd Davies ile otobiyografisi olan ''Hayalet Çocuk'u yazar. TED'de de hayat hikâyesini anlattığı bir konferans verir. Bu zorluk ve başarılarla dolu hayatı herkesin yüreğine dokunur ve yaşam öyküsü beyaz perdeye aktarılmak istenir. Biz de Martin'e başarılarının devamını diliyor ve onun ailesiyle ömür boyu mutlu olmasını temenni ediyoruz.

Bizimkiler de Anca "Etmen Eylemen Guzum" Desin: Penis Şeklinde Mezar Taşı İsteyen Bi' Acayip Yaşlı Kadın
İkiz Kardeşinin Rahminden Hamile Kalmış: Dört Bacaklı Kadının Şov Dünyasından Tıp Literatürüne Uzanan Öyküsü
Erken Yaşlanıp Ölen Kişilerden Yeni İskelet Oluşturanlara: Bilinen En Kötü Genetik Hastalıkları İnceliyoruz
Ne Kadar Obur Olsanız da Bu Adamla Yarışamazsınız: Kedi, Ceset ve Çöp Dâhil Her Şeyi Yiyebilen Adamın Hikâyesi

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
YORUMLAR
11.08.2022

göreviini kötüye kullanan kim varsa bedelini ödediğini görmek en büyük arzum oldu. o bakım evinde bakıma ihtiyaç duyanlara bunu yapanlar.. yaptıklarını yaşamadan ölmesin

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ