Bir cezalandırma olmadığı gibi, sorumluluk gerektiren bir sistem.
Her insan varlığı kendi enerji alanından, günlük yaratımlarından sorumludur. Attığı her adımın sonucu kendisine aynı oranda / etki ettiği oranda geri döner. Böylelikle tanır insan kendini.
Karşımızdaki dev aynada görüyoruz hareketlerimizi, bizim sağ kolumuz kalkarken onun sol kolu kalkıyor, o bizim zıt yansımamız, ama sadece yansımamız.
Kolektif bilince baktığımızda kendimizden bir parça görüyoruz. Kaybetme korkumuzu, yağmalama isteğimizi, hırsımızı, kibirimizi, doyumsuzluğumuzu..
Kendine dönüp kendi sesi, kendi enerjisi ile hemhal olan insan bir noktadan sonra yansımaları ile kavgayı bırakır. Kendi içindekini çözemediğinde ya da okumak istediğinde yansımasına bakar. Yansıma nihai sonuç değil, durumu bize gösteren bir haritadır. Ona bakarak, gerçek olanda neyi değiştirmemiz gerektiğini öğreniriz.
Şimdi yansımamıza bakalım, bu dünyayı biz yarattık.
Bu açlığı, bu açgözlülüğü, bu güvenilmezliği, bu kolaycılığı…
Kim ne yaparsa yapsın, ortak zihinden, kolektif bilinçten ayrışıp kendi doğrularına çekilebilir misin?
Bir çocuk gibi, onlar yapıyorsa bende! Diye hırsına yenik düşmeden, önündeki tabağa bakabilir misin?
Kendi yaptıklarını ve yeteneklerini diğerleri ile karşılaştırmayı bırakıp, yaptıklarına kıymet verebilir misin? Onlara sahip çıkabilir misin?
Kendine sahip çıkabilir misin?
Kendine ait doğrularını kurgulayabilir misin?
Aslında kısaca, herkes olmaktan vazgeçip “sen” olabilir misin?
Yaşamda her şeyin hizmeti var; yansımadan korkmak yerine, onun senden güçlü olduğuna inanıp sinmek yerine hizmetini al ve sana gösterdiği her şeyi kendinde değiştir.
Kimse sana değer vermiyorsa sen değer vermeyi öğren,
Sana karşı saygısızsa, saygı duymayı öğren,
Açgözlüyse, açgözlü olduğun yerleri düzenle,
Hakkını vermiyorsa, haklarını ver…
Görülmüyorsan, gör,
Doyumsuzsan, doyur…
Adaletsizse, adil ol..