Yas Psikolojisi: Yaşam ve Ölüm Arasındaki İnce Çizgide Yürümek

Meyve vermeyen kiraz çiçeği anlamına gelen Sakura, Japon felsefesinde yaşam ve ölümün birlikteliğini yansıtan simgelerdendir. On gün boyunca çiçek açan Sakura, on günün sonunda solmadan dökülür. Samuraylara da ilham olan Sakura; en güzel göründüğü zamanda döküldüğünden, ölümün zamansızlığını hatırlatır.

Öldüğümüzde arkamızdan bir iz bırakma ihtiyacı ile yaşamın anlamını arar dururuz.

Bazılarımız sıradanlıktan ve yaşamın olağan sürecinden kaçmaya çalışarak ölümü olabildiğince görmezden gelmeye çabalar. Bazılarımız ise, yaşamın kısalığından yakınarak her anını “verimli” geçirme çabasına girer. Aslında verimlilik çabası da bizi kendimizden ve gerçekte ne istediğimizden uzaklaştıran bir sürece girmemize neden olur. Ama bu da bir başka yazının konusu olsun. Biz konumuza geri dönelim. 

“Çok sevdiğiniz biri ölene dek, ölümle tam anlamıyla karşılaşamazsınız.” Osho

Ölümle yüzleştiğimiz nadir anlardan biri yakınlarımızı kaybetmektir. Ölüme meydan okumak ve yaşadığımızı hissetmek için yüklediğimiz anlamlar, önemini kaybeder ve bir anda boşluğa düşeriz. Keşkeler, özlem, öfke, inkar, hayatta kalmış olmaktan suçluluk duyma… Yas süreciyle yüzleşmeye hoş geldiniz.

Acıyı nasıl görüyoruz? Acıya katlanmak ve acıyı yaşamak üzerine 

Yas dönemlerinde terapiye gelen danışanlarımın ortak noktalarına baktığımda, acıyı yaşamak istemediklerini ve terapiden beklentilerinin acıyı etkisiz kılmak olduğunu gördüm. Genellikle duyguları olumlu ve olumsuz olarak adlandırmakta ve olumsuz olarak tanımladığımız duyguları yaşamaktan kaçınma eğiliminde oluyoruz. Yas dönemlerinde antidepresan kullanmak ve acıya katlanmak isteyen danışanların sayısı da az değil.

Yas sürecinde yaşanan ve normal kabul edilmesi gereken belirtiler: 

- Konsantrasyon sorunları 

- Karar vermede zorlanma 

- Unutkanlık 

- Üzüntü 

- Öfke 

- Sosyal izolasyon 

- Kaybedilen kişiyi düşünme 

- Ağlama 

- Daha önce zevk alınan aktivitelere karşı ilgisizlik 

Yas Aşamaları

İnkar: Bu aşama kayıp durumunun kabul edilmediği şok aşamasıdır. Durumu kabul edememe ve inanamama halidir. “Onun başına gelmiş olamaz.”, “Ben bunu yaşıyor olamam.”, “ Şimdi çıkıp gelecek.” Şeklinde cümleler sık kullanılır. 

Öfke aşaması: Yaşanılan hayal kırıklığı ile birlikte birey; kendisini, çevresini, kaybettiği kişiyi suçlar. Dünyanın adil olmadığına dair düşünceler vardır. “Ben bunu hak etmedim.”, “Dünya adil değil.”, “Neden beni bırakıp gitti?” şeklinde cümleler kurulur. 

Pazarlık aşaması: Kaybedilen bireyin hayatta olması karşılığında her şeyi yapacağımıza dair pazarlığa girdiğimiz süreçtir. Genellikle ölümle sonuçlanabilme ihtimalinin yüksek olduğu hastalık durumlarında da bunu yaparız. “O ölmesin onu daha çok ziyaret edeceğim.” “O geri gelsin, daha iyi bir insan olacağım.” gibi cümleler kurulur. 

Depresyon aşaması: Birey kaybettiği kişinin geri gelmeyeceğini fark ettiğinde çaresizlik hisseder ve hayat anlamsız gelmeye başlar. Enerjisizlik, isteksizlik ve yorgunluk hakimdir. 

Kabul aşaması:  Bireyin kaybettiği insanın fiziksel olarak ayrıldığını kabul ettiği idealize etmeden yaşanılan iyi ve kötü anılarla ona özlem duyduğu, günlük hayatın o olmadan da devam edebileceğini kabul ettiği aşamadır. 

Bu aşamaların sırası değişebilmekte ve duygularda dalgalanmalar görülebilmektedir.

Olağan yas ve patolojik yas

Her bireyin yası yaşama süresi ve şiddeti farklıdır. Yas yaşanılarak tamamlanır. Ancak yaşanmasına izin verilmediği noktalarda yas patolojik bir hal alır ve süreç uzar. Patolojik yas sürecine; aşırı suçluluk hissi, değersizlik, günlük yaşama devam edememe ve bazen de intihar düşünceleri eşlik eder. Patolojik yasta da olağan yastaki belirtiler görülür. Ancak duygular çok daha yoğundur ve 6 aydan uzun sürer. 

Patolojik yas çeşitleri 

Karışık yas: Bireyin kaybının üzerinden 6 ay geçmesine rağmen, günlük yaşamı devam ettirebilmedeki işlevselliği bozulmaya devam eder.

Engellenmiş yas: Yasa verilen tepkilerin normalden az veya hiç olmadığı durumdur. Birey üzüntü ve acıyı hissedemez veya hissetmeyi istemediği için duygularını bastırır. Genellikle kaçıngan bağlanma tipinde olan çocuklarda ve yaşlılarda görülür. Kaybedilen kişiyi hatırlatacak tetikleyicilerden kaçınılır. 

Uzamış yas: Yas tepkileri kayıptan uzun bir süre sonra görülmeye başlanır. Bu sürece kadar kişide duygusal donukluk hakim olur. 

Hipertrofik/aşırı büyüyen yas: Yas sürecinde genellikle 3-4 ay sonunda acıda azalma görülür. Ancak burada azalmanın yerine acı ve stres artar. Ağır (majör) depresyon görülebilir. 

Kronik yas:  En sık görülen çeşittir. Üzüntü ve özlem sürekli bir hal alır. Genellikle kaybedilen kişi idealize edilir. Özlemin sağlıklı olabilmesi için kaybedilen kişiyi yaptığı iyi ve kötü şeylerle gerçekçi bir biçimde hatırlamak gerekirken, sadece olumluları hatırlama yanlılığı vardır. 

Travmatik/komplike yas: Zamansız ve beklenmedik bir anda şiddet, kaza veya korkunç bir olay sonucunda oluşan kayıplarda görülür. Burada hem kaybın yarattığı etki hem de travma etkisi vardır. Sonrasında yaşanılan travmaya bağlı olarak travma sonrası stres bozukluğu gelişebilir. 

Terapide yapılabilecekler 

Bilişsel Davranışçı Terapiler ve patolojik yas süreci için de EMDR terapisi bir arada kullanılabilmektedir. Yas süreci ile ilgili işlevsiz düşünceler  ( Benim yüzümden öldü, bana bunu nasıl yapar? onu kurtaramadım.) üzerinde çalışılabilir. Olağan, sağlıklı yas sürecinin yaşanması için bireyin duyguları ile yüzleşmesi gerektiğinden, kaçınma davranışlarının önlenmesine yönelik kaybedilen kişinin ardından yazılan ve ona söylenmek istenen ancak söylenemeyen duyguların ifade edildiği “veda mektubu” yazılabilir. Kontrolümüz dışında gerçekleşen süreçlerin anlamlandırılması ve işlevsel düşüncelerin yapılandırılması sağlanabilir. 

Patolojik ve travmatik yas süreçleri içinde Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme anlamına gelen EMDR terapisinden yararlanılabilir. Bu yöntemde de danışanlara çift yönlü uyaran verilerek sesli, görsel ve dokunsal uyaran bireyde travmaya yol açan anı ağları üzerine çalışılır. Bunu bir metaforla açıklarsak: Bizi etkileyen olayı bir ağaç olarak düşünelim. EMDR ile ağacın gövdesine çalıştığımızda, etkileyen dallar yani diğer anı ağları da onarılır ve travmatik anı normal bir anı halini alır.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı