Kararda, taraflar arasındaki sözleşmenin, hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu, dava konusu olayda bir tarafın eser meydana getirmeyi, diğer tarafın ise bunun karşılığında bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme türü olan 'eser sözleşmesi' hükümlerinin uygulanması gerektiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
Mahkemece alınan raporda tıbbi uygulama hatası bulunmadığı kanaatine varılsa da eser sözleşmesinde sonuç taahhüdünün söz konusu olduğuna işaret edilen kararda, şu değerlendirmeler yer aldı:
'Sonucun gerçekleşmemesi halinde yüklenicinin edimi ifa etmediğinin kabulü gerekir. Davaya konu olayda davacıya meme büyütme ve asimetrinin giderilmesi için göğüs estetiği ameliyatı yapılmış olup, göğüslerinin istenilen şekle kavuşmasının sağlanması gerekmektedir. Davacının ilk ameliyat sonrasında istenilen sonucun gerçekleşmemiş olması nedeniyle ikinci kez estetik ameliyat geçirmek durumunda kaldığı ve bu operasyon esnasında bağırsak perforasyonu oluşması nedeniyle tekrar ameliyat geçirmek durumunda kaldığı, geçirilen ameliyatlara bağlı yeni izlerin oluştuğu ve göğüs asimetrisinin giderilmemiş olduğu anlaşılmakla davalı tarafın netice odaklı edimini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının maddi ve manevi tazminat talepleri değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmesine rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.'
Çok yerinde bi karar. Özellikle estetik işlerimde komplikasyon konusu hastane ve doktorlar tarafından çok suistimal ediliyordu. Her ameliyat risklidir, her operasyon sonrası komplikasyon riski vardır ama böyle bi risk var diye de her zaman hastane/doktorun haklı bulunması yanlıştı. Sağlık sektörü sıkı denetime tabii tutulmalı ve bu tarz davalarda hastanın başına gelenler objektif değerlendirilmeli. Hastane ve doktorların biz söylemiştik diye yırtmalarına izin verilmemeli. Böylelikle bi doktor ameliyat kararı verirken hızlı olmaz, hastasını düşünmüyorsa bile kendini düşünür, işini düzgün yapar..