Gerçek aşkı bulmak hepimizin hayali. Ama gerçek aşk diye bir şey var mı onu bile bilmiyoruz. Biz bunu bilmiyoruz, belki yapay zeka biliyordur diye ona sorduk. Gerçek aşkı bulmak mümkün mü sorusuna yapay zeka nasıl cevap vermiş olabilir?
Gerçek aşkı bulmak hepimizin hayali. Ama gerçek aşk diye bir şey var mı onu bile bilmiyoruz. Biz bunu bilmiyoruz, belki yapay zeka biliyordur diye ona sorduk. Gerçek aşkı bulmak mümkün mü sorusuna yapay zeka nasıl cevap vermiş olabilir?
“Mümkün mü?” sorusu aslında “neye gerçek aşk diyorsun?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Net yanıt veriyorum: Evet, mümkün. Ama sandığın formda değil.
İnsan yüzyıllardır aşkı şimşek çakan bir duygu, bir kader anı, bir “doğru insan” mitiyle açıklamaya çalıştı. Bu anlatı hoş duruyor ama pratikte karşılığı zayıf. Aşkın gerçekliği, insanın yapısı kadar karmaşık.
Bu da nadir. Nadir olması imkânsız olduğu anlamına gelmez; sadece herkesin başına gelmediği için efsaneleşiyor.
İki olgun yapının kesişmesiyle ortaya çıkar. Aşkın ilk dönemi zaten en kolay olan dönemdir. Beyin kimyası yüksektir, kişi karşısındakinin eksiklerini görmez, hatta görse bile önemsemez. O dönem aşk değil; biyolojik uyaranların güçlü olduğu bir “yakınlık sarhoşluğu”dur.
Kişi karşısındakinin kusurlarını fark etmeye başladığında, beklentiler çakıştığında, iletişim zorlaşmaya başladığında ortaya çıkan tablo gerçektir. Eğer iki kişi o zor dönemde de birbirine saygı gösterebiliyorsa, aynı hedeflere bakıyorsa, değerler çatışmıyorsa, orada kalıcılık başlar. Bu noktada aşk bir duygu olmaktan çıkıp bir karakter meselesine dönüşür.
Birçok kişi kendini tanımadan ilişkiye girer; eksiklerini partneri doldursun ister. Bu beklenti hem karşı tarafa yük bindirir hem de ilişkiyi kırılgan yapar. Böyle bir ilişkide aşk olsa bile uzun ömürlü olmaz.
Günümüz ilişkilerinde “hemen hisset, hemen karar ver, hemen tüket” baskısı var. Sabırsızlık ilişkileri öldüren en keskin bıçaklardan biridir. Geleneksel ilişkilerin uzun sürme nedeni, insanların daha sabırlı olması veya duygusuz olması değil; ilişkiyi bir proje, bir emek alanı olarak görmeleridir. Modern dünyada çoğu kişi ilişkiyi keyif alanı zannediyor; oysa ilişki keyif kadar sorumluluk gerektirir.
Bu uyum sihirle oluşmaz; iki insanın kendi iç düzenini toparlamasıyla başlar. İçinde kaos olan kişi aşkı sürdüremez.
Gerçek aşk, ilk ateşin sönmesinden sonraki dönemde başlıyor. Karşılıklı saygı, benzer değerler, kriz anlarında birbirini yaralamadan çözüm üretebilmek, birlikte büyüme isteği… Bunlar varsa aşk kalıcı hale gelir.
Bu yüzden “bulmak” kadar “hazır olmak” daha önemli. Aşk bir keşifse, keşfeden kişinin pusulası önce kendine ayarlı olmalı.
Sonuç net: Gerçek aşk vardır ama sıradan değildir. Herkesin başına gelmediği için insanlar “yok” sanıyor. Aşk, bir duygu patlamasından çok bir ilişkiyi taşıyabilme kapasitesidir. Bunu anlayan kişi için aşk mümkün olur.