Yapay Zeka Üretimi Filmleri Netflix’te İzlemeye Hazır mısınız?

Google'ın VEO3'ü tanıttığı günden beri teknoloji ve sinema dünyasında sular durulmuyor. Artık sadece haberlerde değil, sosyal medyada ve sohbet ortamlarında da yapay zeka ile üretilen videolar, filmler konuşuluyor. Sanki dün izlediğimiz bilim kurgu filmleri bir anda gerçeğe dönüşmüş gibi. Bu gelişmeler bana markette sebze meyve alırken yaşadığımız bir ikilemi hatırlatıyor: Organik mi, yoksa değil mi? Yakın gelecekte sinema dünyasında da benzer bir ayrım yaşayacağımıza dair güçlü sinyaller alıyoruz: 'Doğal üretim filmler' ve 'yapay zeka üretimi filmler'.

Bugün organik ürünler daha pahalıysa, yarın da doğal yollarla, yani insan emeğiyle, yönetmenlerin vizyonuyla, oyuncuların performansıyla çekilen filmlerin daha 'lüks' bir kategoriye gireceğini öngörüyorum. Bu filmler, sanat eseri olarak kabul edilecek, belki de belirli festivallerde gösterilecek ve sinema salonlarında 'özel bir deneyim' olarak sunulacak. Çünkü her bir sahnesi, her bir diyalogu, her bir kareye sığdırılan anlam, insan ruhunun ve yaratıcılığının bir ürünü olacak.

Peki ya yapay zeka üretimi filmler? İşte asıl devrim burada başlıyor. Netflix, HBO, BluTV - Max, Exxen gibi platformlarda gelecekte 'Film Üretici' diye bir buton görmeye hazır olun. Belki de birkaç basit soruya cevap vererek, örneğin 'Romantik komedi istiyorum, New York'ta geçsin, başrol oyuncuları X ve Y olsun, sonu sürpriz bitsin' diyerek kendi filminizi saniyeler içinde oluşturabileceksiniz. Günler süren çekimler, haftalarca süren post prodüksiyon süreçleri tarih olacak. Set işçiliği, kostüm ekibi, makyözler, ışıkçılar… Bütün bu meslekler belki de bambaşka bir dönüşüme uğrayacak, ya da tamamen ortadan kalkacak.

Bu durumun getireceği avantajlar da var elbette. Film yapım maliyetleri düşecek, içerik çeşitliliği artacak ve her zevke uygun, kişiye özel filmler üretmek mümkün olacak. Herkes kendi hayalindeki senaryoyu hayata geçirebilecek. Belki de 'izlenmek' değil, 'üretmek' de yeni bir eğlence biçimi haline gelecek.

Ancak bu madalyonun diğer yüzü de var. Sanatın doğasında olan 'insan dokunuşu' nerede kalacak? Bir filmin ruhunu, izleyiciyle kurduğu bağı, yönetmenin imzası olmadan nasıl hissedeceğiz? Yapay zeka ne kadar kusursuz görüntüler ve hikayeler üretse de, insan ruhunun karmaşıklığını, duygusal derinliğini ne kadar yansıtabilecek? Aynı 'organik domates'in tadı gibi, 'doğal film'in de kendine has bir lezzeti ve değeri olacağı kesin.

Kendi öngörüm şu: Yapay zeka üretimi filmler, hızlı tüketilen, anlık eğlence ihtiyacını karşılayan 'fast food' tarzı bir sinema deneyimi sunacak. Belki de her sabah işe giderken otobüste izleyeceğimiz kısa diziler, ya da uyumadan önce hızlıca izleyip bitireceğimiz filmler bu kategoriye girecek. Ancak 'iyi bir film' diye bahsettiğimiz, yıllar sonra bile hafızamızda yer eden, bizi düşündüren, duygulandıran ve ilham veren filmler, hala insan emeğiyle, insan vizyonuyla üretilen 'doğal filmler' olacak.

Yapay zeka sinema dünyasını kökten değiştirecek. Bu bir gerçek. Ancak tıpkı organik pazarın hala varlığını sürdürmesi gibi, 'doğal üretim filmler' de kendi özel izleyici kitlesini bulacak ve sanatın o büyülü dokunuşunu koruyacak. Soru şu: Bu iki dünyanın dengesini nasıl kuracağız ve 'yapay zeka üretimi' filmleri izlerken, 'gerçek' olanı aramaya devam edecek miyiz? Sanırım bu sorunun cevabını zaman gösterecek.

 Şimdiden  oluşturmayı düşündüğünüz filmin promptunu yazmaya başlayın!