Uğur Batı Yazio: Yapay Zekâ Doğal Aptallığın Dengi Olamaz

Yapay mı zeka mı diye sormak istedim.

Albert Einstein’ın söylediği gibidir belki de: Yapay zekâ doğal aptallığın dengi olamaz!

Geçenlerde dünya basınında oldukça fazla yer kaplayan bir haber vardı. Habere göre Çin’deki uzmanlar ve politikacılar, yapay zekanın aceleyle silahlara ve askeri teçhizatlara entegre edilmesinin ülkeler arasında yeni bir savaşa yol açabileceğinden endişe duyuyordu. Bunun ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli düşünce kuruluşu Yeni Amerikan Güvenlik Merkezi’nin (CNAS) yayınladığı yeni bir rapora göre, Çinli yetkililer yapay zekanın küresel barışı tehdit edebilecek bir ‘silahlanma yarışına’ neden olabileceğini düşündüklerini belirttiler. Habere göre ülkelerin yapay zekayı ordu dahil olmak üzere çeşitli alanlarda kullanarak avantaj elde etmesinin potansiyel çatışmaya yol açabileceğinden endişe duyan Çinli yetkililer, özellikle insansız hava araçlarına dikkat çekiyor.

Rapor ayrıca, Çin’in yapay zeka stratejisine de dikkat çekiyordu. Bilindiği üzere ABD ve Çin, yapay zeka yarışında birbirlerinin önüne geçmek için çok çetin bir mücadele veriyor. Her iki ülke de bu teknolojiyi geliştirmek için gerekli insan

yeteneğine, finansmana ve sektöre sahip; ancak ikisinin de kendine göre güçlü ve zayıf yönleri var. Örneğin Çin, diğer Batı ülkelerinden çok daha fazla veriye erişebiliyor. ABD ise çip teknolojisinin geliştirilmesinde katalizör görevi görüyor.

İşte yazıda konumuzu oluşturan yapay zeka ve savaş teknoloji ilişkileri yazında uzun zamandır tartışılan bir olgu durumundadır. Şimdi biraz bunun üzerinde duralım.

Yüzyılın en önemli fütüristlerinden Michio Kaku’nun Geleceğin Fiziği kitabında verdiği bir anekdot vardır: “Yapay zeka uzmanları soruyor: Kendi yarattığımız robotlar bize fıstık atarken, demir parmaklıkların ardında dans etmek zorunda kalacak mıyız?”

Bu ciddi bir soru bugün için. Yarının da normali olabilir. Lakin şundan emin olabiliriz ki, bugün herhangi bir işin iş tanımını rahatlıkla yazabiliyorsak, bir on yıl sonra o iş ortadan kalkmış olacak. Çünkü o işi bir yapay zekâ, bir dijital robot yapıyor olacak. Peki savaş da bunlardan biri olabilir mi? Sonuçta insanların bugün en iyi başardıkları işlerden birinin savaş olduğu görülüyor!

Peki tam bu noktada şunu soralım: Ünlü filozof Bertrand Russell’ın dediği gibi savaşlar gerçekten hep nüfus yapısını düzenlemek için mi gerçekleştirilmiştir? Mesele dünyada kaynaklarını tüketen çok fazla nüfusun olması mıdır? Ve birtakım mekanizmalar çözümü savaşlar aracılığıyla Russell’ın teorisi uyarınca “gereksiz tüketicilerden” kurtulmakta mı bulmuştur? Peki konumuza bağlayalım:

- Her şey John Coleman’ın Rothschild Hanedanlığı kitabında söylediği gibi olabilir mi?

- Yani, yapay zekânın en büyük amacı savaşları optimize etmek olabilir mi?

- Böyle bir risk gerçek midir? Yoksa çok fazla fantastik film izleyen insan beyni, kendisine zihinsel bir fantezi mi kurmaktadır?

- Sürecin sonunda yapay zekalar savaş meydanında insanların yerini alabilir mi?

Şimdi duruma bakalım.

Teknolojik gelişmeler,  sermayenin dağılımı ve ilgisinden dolayı, son birkaç bin yıldır hemen hemen her zaman askeri kökenli ve yönelimli olmuştur.  DARPA’nın (The Defense Advanced Research Projects Agency) ordu içi sohbet ağı, internetin babasıdır. Yada füze başlıklarının tespiti için kullanılan teknoloji, cep telefonlarımızın GPS teknolojisinin prototipidir. Tureng‘in Nazi Almanyasını deviren, enigmayı çözen bilgisayarı (illk bilgisayar) ise bütün bu teknolojik gelişmelerin en önemlisi olmuştur... Konnektom projesi (insan beyninin , BMİ (beyin makine ara yüzü) teknolojisi, protez projeleri, dış iskeletler, duyu değişim teknolojisi, arttırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, yapay zeka….

Bütün bu teknolojiler, önce askeri alanlarda kendilerine sermaye ve uygulama alanı bulacaklardır. Zaten geleceğin ütopik değil de distopik olma ihtimali, bilim ve onun getirdiği teknolojilerin,  devletler, çok uluslu şirketler, ordular tarafından önce kullanılacak olma gerçeğinden  doğar. Bu durumda aslında distopik olan teknoloji ve gelecek değildir. Distopik olan bunların askeri sahadaki özgeçmişleridir.

Savaş alanlarında göreceğimiz teknolojik atılımlar silah, ulaşım, hız, imha gücü gibi birçok konu üzerinde yoğunlaşacaktır.

Ancak sinirbilimi, bioteknolojiler, beyin makine ara yüzü gibi gelişmeler ile daha önce hiç görülmemiş bir şekilde “süper askerler” ya da “süper yıkım robotları” savaş alanında boy gösterebilir. Mesela zihin askerlere ne dersiniz?

Bu hususla ilgili savaş alanlarında sinirbilimi ile ilgili olacak gelişmeler, iki büyük başlık altında toplanabilir:

1. Savaş alanındaki askerlerin yeteneklerini

arttıracak şekildeki yapay zekadan faydalanılan gelişmeler

2. Savaş alanlarına artık insanları göndermek

zorunda kalmayacağımız yapay zeka teknolojilerin geliştirilmesi.

Terminatör 4: Kurtuluş filminde çok güzel bir bölüm vardır: Nedir bizi insan yapan şey? Kodlayabileceğiniz bir program değildir... Onu bir çipe sığdıramazsınız... İnsan yüreğinin gücü budur...! Bizi makinelerden ayıran fark budur...!  Ve bu hep teknoloji ile gelmiştir. Her ne kadar durum bu da olsa, yapay zeka ve savaş teknolojisi bağlantısı, insan yüreğinin ötesine geçmiştir. Oldukça ilerlemiştir. Bu gelişmeleri 5 ayrı başlık altında değerlendirebiliriz:

Peki bizi insanlıktan çıkaran teknoloji, BMI, yani beyin makine ara yüzü olabilir mi?  Brain Machine İnterface (BMI-beyin makina arayüzü) ve Brain Machine Brain İnterface (BMBI-beyin makine beyin ara yüzü) teknolojisi ile olacak olanlara bir bakalım: Askerler şu an  kumanda, bilgisayar, çip gibi ara yüzlerle  neyi kullanıyorlarsa bunu sadece düşünerek yapacaklar. Yani uydu ile  bilgi isteme ve bilgi alma, etraflarındaki makinaları kullanarak komut verme ya da onlardan bilgi alma, birbirleri ile iletişime geçme, ulaşım araçlarını kullanma -onların yeri konumu hızı hakkında bilgi alma gibi….telekinezi ve telepati askerlerin emrine amade olabilecektir.

Bütün bunları artık sadece zihinleri ile yapabileceklerdir. Bu teknoloji önce kafaya takılan kask, gözlük, göze takılan lens gibi ara cihazlara gerek duyuyorken, Moore Yasası ile hızla bunlar küçülecek ucuzlayacak daha kullanışlı hale gelecek ve en son nano teknoloji ve nano robotlar sayesinde askerin doğrudan bedeninin içinde olacaktır. Şu an bu teknolojinin prototipleri çoktan yapıldı ve askerlerin bilgi alma ve etraflarında ki bilgisayarları kullanmada kullanılıyor. Yani askerler sadece düşünerek araçları kullanacaklar, hedefleri seçecekler, diğer askerler ile iletişime geçecekler, etraf bilgileri alabileceklerdir.

BMI yada BMBI teknolojisinin en son varacağı nokta zaten askerlerin hiç savaş alanına gitmemeleri ve vekil robotlarını savaş alanına yollamaları şeklinde olacaktır. İster bu “Terminatör” gibi insansı bir robot olsun (ki bunun olacağını sanmıyorum) ister dev ahtapotumsu yada canavarımsı metal yığınları olsun isterse de KATOM teknolojisi denilen

şekillenebilir bir madde bulutunun uzaktan kontrol edilmesi şeklinde olsun. Ki en olası olanı çok küçük savaş robotlarının insan zihni ile uzaktan yönetilmesi şeklinde olacaktır. Çok küçük nano parçacıklı robot ve bilgisayarlardan oluşmuş

bir savaş bulutu düşünün mesela. Her yere yayılabilen, her tarafı görebilen bir bulut, her yere girip çıkabilen, düşman askerleri sivilleri hiç zarar vermeden doğrudan vücutlarına nüfuz ederken etkisiz hale getirebilen bir bulut mesela. Bunlar

inanılmaz gelişmeler olacaktır.

2) Giyilebilir bilgisayar ve robotlar

Giyilebilir bilgisayar ve robotlar, yapay zeka ve savaş teknolojileri konusunda bir başka aşamadır. BMI ve BMBI teknolojisi ile askerlerin vücutlarını  hemen üstünde onların güç, dayanıklılık, hızlarını artıran dış iskeletleri olacaktır. Bu iskeletler, doğrudan zihinleri ile etkileşim halinde olduğundan askerler her zamanki gibi koşacaklar, zıplayacaklar, saklanacaklardır. Bunun için başka kumanda ya da komutlara ihtiyaçları olmayacak. Bu robotik dış iskeletler önce protez teknolojisindekine benzer bir şekilde hantal -pahalı-kullanışsız gibi gelse de; zamanla tamamen insan bedeni için tasarlanmış, giyilebilir kıyafetlere kadar dönüşecekler. Bakın burada sadece bir elbiseden bahsetmiyoruz. Burada bahsettiğimiz şey askerin zihni ile bağlanmış  bilgisayar ve robot ağı denebilecek bir inorganik alışımın askerin etrafını sarmasından bahsediyoruz. Bu kıyafet askere güç dayanıklılık hız kazandıracağı gibi, onu koruyan, ısısını düzenleyen, savaş alanındaki yaralanmalarda onun ilk müdahalesini yapan , komuta merkezine kendisine dair bütün bilgileri sürekli olarak yollayan ve biraz sonra anlatacağımız arttırılmış - sanal gerçeklik ile ilgili teknolojilerinde temel yapı taşı olacaktır. Arttırılmış gerçeklik sanal gerçeklik ve duyu değişimi teknolojilerinin zemin yapısı da bu giyilebilir kıyafetler olacak aynı zamanda.

Bio protezler bütün bu teknolojilerin her aşamasında ara teknoloji ile önceden çıkacaktır. Bugün bile ayaklarını bacaklarını kaybetmiş insanların kullandıkları bio-siber protezler sayesinde “bizim gibi sağlıklı/normal” diyebileceğimiz insanlardan daha hızlı koşabilmeleri geleceğin dünyasının cyborg dünyası olacağının bir kanıtıdır. Yani uzuvlarını kaybetmiş insanlar günümüzde iyi yapılmış protezler sayesinde bizlerden daha hızlı koşabilir, daha kolay dağ tırmanabilir, zorlu parkurları daha çabuk geçebiliyorlar. Gelecekte bu teknoloji sağlıklı insanların özellikle de askerlerin talep ettiği avantajlar sağlayacaktır.

Duyu değişimi teknolojiler, dış dünyadaki herhangi bir bilginin beyine aslında bambaşka bir duyu için evrimleşmiş bir yoldan iletilmesi teknolojisine verilmiş isimdir. Körlerin dilleri sayesinde görmesini sağlayan Brain port teknolojisi ve David Eagleman’ın sağırların duymasını sağlayan VEST teknolojisi bunların en belirginidir. Bu teknolojilerin temel prensiplerini anlatmama izin verin ondan sonra bu teknolojilerin savaş alanındaki askerlere ne kadar çok avantaj

sağlayabileceğini öngörmeye çalışalım. Brain port teknolojisi,  doğuştan kör olan insanlara denetiler. Bu teknolojide, gözününüz evrimleştiği işi yapması için,  bir güneş gözlüğünün ortasında bir kamera yerleştirdiler ve bu kamera kendisine gelen görüntünün bazı kilit bilgilerini (eşyaların köşesi, cisimlerin ana hatları, size olan uzaklıkları gibi) dilinize koyduğunuz bir elektrikli çipe iletiyor. Yani normalde gözümüzün milyonlarca yıllık evrim sonucunda yaptığı işi, artık bu cihaz yapıyor.

Gözümüzün retinasındaki foto reseptörler ışık enerjisini, beynimizin kullandığı elektromanyetik-kimyasal  dile çevirip

bunu duyularımızın beyindeki ilk buluşma noktası olan thalamusa gönderir. Burada da bu cihaz, bunu , dilimizdeki dokunma duyusu için evrimleşmiş sinir uçlarını uyararak gözlükteki görüntü bilgisini, dil üzerinden yine thalamusa

yönlendirir. Bu denekler 5 günlük bir eğitimden sonra “artık bir şeyler gördüklerini” ifade etmişler. Yani thalamus dilden gelen bilgilerin görme ile ilinti olduğunu algılıyor ve bu bilgiyi doğuştan kör olup  aslında görme merkezleri sağlam olan

deneklerin  görme kortexlerine bu bilgiyi iletiyor. Bu denekler köpekleri yada sopaları olmadan odadaki eşyalara çarpmadan testleri geçebildiler. Yani duyu değişimi teknolojisi sayesinde artık dilleri ile görebiliyorlar.

David Eagleman bunun benzerini sağır hastaların cep telefonlarındaki bir uygulama ve giydikleri titreşimli bir gömlek ile duyabilmelerini sağladı. Burada da cildimizde ki titreşim duyusunu algılayan milyonlarca sinirin, bu görevlerine

ek olarak, cep telefonundan  gömleğe iletilen kelime bilgisini, titreşimler ile kodlanmasını denediler. Yani VEST teknolojisi sesi cilt yolu ile thalamusa iletiyor. Cildi  “kelimeleri duyabilecekleri” bir yolağa çevirdi. Yine 5 günlük bir eğitimden sonra bu teknoloji sayesinde doğuştan sağır olan denekler onlarla konuşan insanları duyabiliyorlar.

Şimdi bu tarz bir teknoloji ile askerlere savaş alanında ne gibi avantajlar sağlanabilir. Çok basittir. Her şey. Aklınıza gelen herhangi bir görsel, işitsel, informatif, mekânsal, matematiksel bilgiyi yine bu askerlerin VEST teknolojisi ile askerlerin bilincine hatta bilinç dışlarına iletebilirsiniz. Mesela savaş alanının kuş bakışı uydu görüntüsünü askerlerinize iletebilirsiniz. Bu sayede askerler duvarın arkasındaki düşmanı gerçekten de “görür”. Ya da cephaneliğinin durumunu, Facebook hesabının beğenilme oranını, diğer askerlerin sağlık- konum bilgilerini, büyük kocaman bir savaştaysanız eğer savaştaki genel gidişatı , briefingleri -emirleri. Her şeyi askerlerinize doğrudan, zihinlerine tıpkı bir elmayı gördükleri gibi gösterebilirsiniz. Burada dikkat edilecek olan şey duyu değişimi ile askerlerinize sunduğunuz çevre ile ilgili bilgileri onların görmek, duymak kadar doğal olarak öğrenecekleridir.

 

5) Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik

Arttırılmış gerçeklik teknolojisi bir kask ekran, gözlük ekran ya da lens ekran ile askerlerinizin gördükleri görüntünün üstüne, bilgisayar ve yazılım teknolojisi sayesinde istediğiniz gibi efektler, görüntüler detaylar ekleme teknolojisidir. Mesela;  askerleriniz kendi arkadaşlarını yeşilimsi bir ton düşman askerlerini ise kırmızımsı bir ton ile görebilirler. Baktıkları kişinin yüz analizinden, onunla konuşurken, kim olduğunu, yaşını, boyunu, rütbesini görebilirler. Uzaktaki komuta merkezi , askerlerin savaştıkları bölge hakkındaki topografik bilgileri, nereye nasıl gidecekleri bilgisinin rotasını, uydu görüntüsü ile belirlenen hedef noktaların yerini görebilecekler. Black

Mirror dizisinde bu teknolojinin, askerlerin normal halkı canavar zannedip daha kolay katledebilmeleri için nasıl kullanabileceğini göstermişti. Gerçekte ise sanal gerçeklik teknolojisi ve BMI teknolojisinin, vekil robot teknolojisi

ile  birleştirilerek , askerlerin kendi ülkelerinde, kendi evlerinde uzandıkları yerlerden, her şeyi Matrix benzeri bir ara yüz kullanarak savaş meydanlarını uzaktan taarruz etmelerine olanak sağlayacaktır.

İnsanoğluna sunulan bu kadar çok teknolojinin geliştirilmesi, denetlenmesi, kullanışlı olması, yükseltilebilmesi, askerlere neyin nasıl sunulacağının sınıflandırılması, bilgilerin filtrelenip kullanış olması … yani her aşamada yapay zekaya ihtiyacımız olacak. Bu teknolojilerin büyük bir kısmının mimarı zaten biz değil yapay zeka olacaktır. Yapay zeka bütün bu askeri gücün en tepesinde duran , onu organize eden denetleyen, lojistiğini ayarlayan hedeflerin stratejik önemini sıralayan, belirleyen üst akıl olacaktır.

Hedeflerin öncelikleri bulunması gibi konularda yapay zeka askerlere tüm hesaplamaları yaptıktan sonra seçenek sunacaktır. Askerler de buna göre karar alacaktır. Burada yapay zekanın acımasız yada insan düşmanı olması gibi konuları konuşmak çok sıkıcı olacaktır. Zira insan acımasız ve insana düşmandır. Yapay zekaya bu yönde emir vermezseniz  bir tehlike oluşturmayacaktır. Ancak başından beri bahsettiğimiz süper savaşçı askerlerin bütün bu teknolojik imkanların sunulması, denetlenmesi, bilgilerin filtrelenmesi gibi konularda, yapay zeka çok ciddi bir adım olacaktır.

Sonuç mu?

Sonuç olarak bilim ve teknolojinin günümüzdeki ivmelenme hızı, insanlık tarihinin tamamından daha fazladır. Beynimiz lineer (doğrusal) bir algılama metoduna sahip olduğundan üstsel, geometrik, logaritmik büyüme hızlarını ilk başta çok iyi

algılayamaz. Önümüzdeki yüzyılda geleceğin nasıl geleceğini tasarlayabilmek için ilk önce Moore Yasasını ve ona benzer olan üstsel büyüme hızlarını iyi algılamak gerekir. Lineer doğrusal büyüme ile siz on adımda yüz yaparken, üstsel büyümede bu iki adımda bu gerçekleşir. Karesini almak gibidir bu. Buradan hareketle şunu söylemek mümkündür: Geleceğin askerleri genetik gelişmeler ile donatılmış süper insanlar olacaktır.

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Şok İddia: "Uğur Dündar'a Babalık Davası Açan Dilara'nın Babası Başka Bir Ünlü Sanatçı!"
Gündeme Bomba Gibi Düştü: “Dilan Polat ve Engin Polat’a Vergi Kaçırma Suçundan Tahliye Kararı Verildi”
Cem Yılmaz, Ahu Yağtu'yla Çözemediği Nafaka Krizini Fırsata Çevirip "Benimki Madafaka" Esprisini Lügata Ekledi