Yaldır Yaldır İzlediğimiz Dünyaca Ünlü Dizilerin Aslında Hatalarla Dolu Olduğunu Biliyor muydunuz?

Severek izlediğimiz dizilerin gerçeğine ne kadar uygun olduğu tartışma konusu aslında çünkü ne yazık ki daha ilgi çekici olması için pek çok diziye gerçeği yansıtmayan detaylar eklenebiliyor. Sizin de muhtemelen izlemiş olabileceğiniz yapımlarda yanlış lanse edilmiş noktaları sizler için içeriğimizde anlattık. Buyrun okumaya...👇

1. Canavar: Jeffrey Dahmer'ın Hikayesi

Yayınlandığı günden itibaren dizi çok beğenilmekle beraber pek çok da eleştiriye maruz kaldı biliyorsunuz ki. İzleyicilere rahatsızlık veren şey ise dizinin kurbanlara odaklanmak yerine katilin korkunç suçlarına ve dehşet verici doğasına odaklanması ve detayların değiştirilmesiydi. Bu tartışmanın ardından, Dahmer hikayesini ilk kez 1991'de yayınlayan gazeteci Anne E. Schwartz bir röportaj vererek ile konuşarak dizinin dramatik bir hale getirilmesi için değiştirilen detaylara değindi. Detaylara gelin bir bakalım.

"İlk bölümün başında Glenda Cleveland'ın Dahmer'ın kapısına dayandığını görüyoruz. Böyle bir şey hiç yaşanmadı."

'Gerçekte Cleveland Dahmer'ın bitişiğinde değil başka bir binada yaşıyordu ve kendisiyle hiç karşı karşıya gelmedi.' diye de ekliyor Schwartz. Ayrıca Milwaukee Polis Departmanı'ndaki yaygın ırkçılık ve homofobinin dizide büyük ölçüde abartıldığını iddia ediyor. Bazı Milwaukee sakinleri bu iddiaya katılmasa da en azından bazı polis sahnelerinin tamamen kurgu olduğu açıkça ortada.

Örneğin, Dahmer'ın kurbanlarından biri olan on dört yaşındaki Konerak Sinthasomphone'u Dahmer'ın sevgilisi sanarak Dahmer'a geri götüren polisler "Yılın Polisi" ödülü hiçbir zaman almadı.

Gerçekte polisler görevlerinden kovuldu ve sonrasında görevlerine iade edildi ancak dizide anlatıldığı gibi kritik hataları için asla ödüllendirilmediler. Dizide doğru noktalar olsa da özellikle Dahmer'in yalnızca birkaç on yıl önce suçlarından tutuklandığını düşünürsek, böyle bir dizi yapmanın etik olup olmadığını hala bir tartışma konusu. Dahmer'in kurbanlarından biri olan Errol Lindsey'in kız kardeşi Rita Isbell verdiği bir röportajda kendisini canlandıran kişinin mahkeme sahnesinde birebir kendisinin cümleleri söylediğini söylüyor. Ayrıca, 'Dizinin bir kısmını gördüğümde, özellikle kendimi gördüğümde beni rahatsız etti. Her şeyi yeniden yaşıyormuş gibi hissettim. Dizi hakkında benimle hiç iletişime geçilmedi. Netflix'in bunu yapmalarından rahatsız olup olmadığımızı veya ne hissettiğimizi sorması gerektiğini düşünüyorum.' diye de eklemiş.

2. Peaky Blinders

Dizi 1918'de, Birmingham merkezli çetenin üyelerinin savaştan eve dönmesiyle başlıyor ancak gerçek Peaky Blinders çetesi 19. yüzyılın sonlarından I. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar aktifti. Daha da şaşırtıcı olanı ise Thomas Shelby diye biri hiçbir zaman var olmadı. Bilinene göre gerçek Peaky Blinders şiddet yanlısı, insanları soyan ve şehrin kumar endüstrisinin kontrolünü ele geçiren genç, işsiz, işçi sınıfından genç erkeklerdi.

1910'larda Peaky Blinders, Billy Kimber liderliğindeki daha büyük bir organizasyon olan Birmingham Boys'a karşı mağlup olmuştu.

Dizideki Kimber'ın aksine gerçek Kimber, çetesinin işini korumada çok daha başarılıydı. 1920'lere gelindiğinde, gerçek Peaky Blinders çetesi neredeyse tamamen ortadan kaybolmuştu çetenin ünü 'Peaky Blinders' adının Birmingham'daki çeşitli yeni çeteleri tanımlamak için argo bir terim olarak kullanılmasına yol açtı. Dizinin zaman çizelgesinde Winston Churchill'in İçişleri Bakanı olarak tasvir edilmesi gibi başka küçük yanlışlıklar da var çünkü gerçekte Churchill dizinin geçtiği zamandan yıllar önce, 1910'dan 1911'e kadar İçişleri Bakanı'ydı. 1919'da ise Churchill Savaş ve Hava Bakanı'ydı. Benzer şekilde dizi, gerçekte 1932'ye kadar kurulmamışken 1929'da Oswald Mosley tarafından kurulan İngiliz Faşistler Birliği'ni gösteriyor.

3. Vikings

Diziyi izlediyseniz Rollo ve Ragnar kardeşler arasındaki sevgi ve nefret ilişkisi dizinin ana hikayelerinden biri olduğunu bilirsiniz. Tarihe göreyse bu iki adam kardeş değildi ve aynı dönemde yaşamış olsalar bile muhtemelen yolları hiç kesişmedi. Hatta bazı tarihçiler, Ragnar'ın hiç var olmamış olabileceğini bile söylüyor çünkü Rollo'nun gerçekten yaşamış olduğunu gösteren çok sayıda önemli kanıt olsa da aynı şey Ragnar için böyle bir durum söz konusu değil. Bu da pek çok kişinin Ragnar'ın tarihsel bir figürden çok efsanevi bir figür olabileceğine inanmasına neden oluyor.

Kemiksiz Ivar'ın hikayesinde de bazı değişiklikler bulunuyor.

Ivar yürüyememesine rağmen güçlü bir Viking olduğu bilinen gerçek bir figür olsa da şöhreti savaştaki gaddarlığından çok kurnaz zihninden ve akıllı taktiklerinden geliyordu. Dizide Ivar savaş alanında acımasız bir şekilde öldürülüyor ancak gerçek Ivar muhtemelen gizemli 'Kemiksiz' unvanıyla bağlantılı olan tanımlanamayan bir hastalıktan ölmüştü.

Dizinin zaman çizelgesi de gerçekle örtüşmüyor.

Dizinin başlarında Vikingler, Lindisfarne adasındaki bir manastıra yönelik  bir baskına öncülük ettiğini görüyoruz. Kayıtlara göre bu olay M.S. 793'te gerçekleşti. Ardından dizinin ilerleyen bölümlerinde aynı savaşçıların gerçekte yaklaşık 120 yıl sonra MS 911'de ele geçirilen Paris'i ele geçirdiği gösteriliyor.

Dizide Vikinglerin kıyafetleri bile yanlış aslında.

Vikinglerin kaba ve kirli olduğu fikri, onların gerçek kültürünün tamamen yanlış bir sunumudur. Gerçekte, Vikingler bakımlıydı ve hatta bazen takılarla birlikte renkli giysiler giyerlerdi. Gerçek Vikingler ayrıca yanlarında düzenli olarak tarak taşırlar ve yün, keten, hayvan postları ve ipekten yapılmış giysiler giyerlerdi. Yani dizide sürekli giyerken gördüğümüz derixırhtan oldukça uzak bir şekilde giyiniyorlardı.

4. The Great

Başrollerini Elle Fanning ve Nicholas Hoult'un paylaştığı The Great dizisi tarihi hiç de iyi temsil etmediğinin gayet farkında aslında çünkü yayınlandığı platform tarafından da tarih karşıtı bir dizi olarak tanımlanıyor. Dizinin tarihsel yanlışlarına Catherine karakteri ile başlayalım. Öncelikle dizide Catherine 19 yaşındayken Rusya'ya gelir ve 20. yaş gününde darbesine başlar ancak gerçek Catherine 14 yaşındayken Rusya'ya gelmiş ve tahta çıkmadan önce 18 yılını sarayda geçirmişti. Dizide Catherine'in kocası III. Peter ise inanılmaz derecede bencil ve yönetmeye hazırlıksız ancak yakışıklı ve enerjik olarak gösteriliyor. Gerçek Peter'ın böyle biri olmadığı net olarak biliniyor.

Meşhur kokteyl Moscow Mule'un nasıl ortaya çıktığından da bahsediliyor ki bu da yanlış bir bilgi.

Dizide Catherine'in sevgilisi Leo ağzına zencefilli bira ve votka döküp ardından limon ilave ettikten sonra sonra Moscow Mule'u keşfetmiş oluyor ancak Moscow Mule diğer birçok kokteyl gibi ilk olarak 20. yüzyılda New York'ta ortaya çıkan, muhtemelen Jack Morgan adlı bir zencefilli bira üreticisi veya Wes Price adlı bir barmen tarafından icat edilmişti.

Dizi ayrıca Catherine'in bowlingi icat ettiğini de gösteriyor ancak kanıtlar oyunun MÖ 5200'e kadar uzandığını gösteriyor.

Dizideki bir diğer sorun, Almanya'da doğan Catherine'in Rusya kültürünü veya  halkı anlamaması. Öte yandan kocası III.Peter ise gayet iyi anlamaktadır. Gerçekte ise III.Peter çok az Rusça konuşan, Almanya doğumlu bir hükümdardı. Politikalarının birçoğu da Rus'tan çok Almandı ve bu, krallığındaki hoşnutsuzluğa ve düşüşüne büyük ölçüde katkıda bulunmuştu.

5. Victoria

Gerçek Kraliçe Victoria'nın günlüklerinden yardım alınmış olsa da dizinin yanlış aktardığı pek çok nokta var. Yanlışlıklardan bir tanesi Victoria'nın Lord Melbourne ile olan ilişkisidir. Dizide Victoria, Lord Melbourne'a aşık ve onunla evlenmeyi düşünüyor. Gerçekte ise Lord Melbourne, Victoria'dan 40 yaş büyük ve dizide tasvir edildiği kadar çekici değildi. Hatta Victoria'nın günlüklerinde anlattığına göre, bırakın onunla evlenmeyi düşünmek şöyle dursun, Melbourne'den hiç ama hiç hoşlanmıyordu.

Victoria rolündeki Coleman bile gerçek hükümdardan çok farklı bir Kraliçe Victoria imajı çiziyor.

Bilinene göre kendisi 150 santimetreden kısa, kilolu ve kaba görünümlü birisiydi. Dizi ayrıca Victoria'yı muhtemelen ilk görüşte aşktan daha dramatik olduğu için ilk başta Albert'dan hiç hoşlanmamış gibi gösteriyor ancak Victoria ilk görüşte Albert'a aşık olmuştu ve bunu günlüğüne bile yazmıştı.

Diğer bilinen bir nokta ise Victoria'nın açlıktan ölmek üzere olan yoksullara pek ilgi göstermediği ancak dizide isyan edenler için mücadale ettiği ve asılmaktan kurtardığının gösterilmesiydi.

Gerçekte isyan liderleri başlangıçta ölüm cezasına çarptırılmış ancak daha sonra serbest bırakılmalarını sağlamaya yardımcı olan ulusal bir kampanya sayesinde Avustralya'ya gönderilmişti. Kraliçe ise onlara yardım etmek için asla kişisel olarak müdahale etmemişti. Kraliçenin dev bir pastanın üzerinde dolaşan bir grup fare halüsinasyonu görüp sinir krizi geçirdiği ve insanların George III'ün deliliğini miras alıp almadığını merak ettiği de olay da aynı şekilde asılsızdır.

6. Freud

Tarihsel açıdan dizi neredeyse tamamen Freud'u yanlış anlatıyor diyebiliriz. Dizi, genç Freud'un akademide kendisini kanıtlama umuduyla hipnoz denemesi yapması ve bir yandan da uyuşturucu kullanmasıyla başlıyor. Bölümün ortalarında ise iki müfettiş bir seks işçisinin parçalanmış cesedini Freud'un masasına getiriyor ve bu olayın hiçbir doğruluğu bulunmuyor. Devamında Freud bunu bilinçdışı üzerine daha yakından bakma fırsatı olarak görüyor ve talihsiz kurbanı kimin öldürdüğünü bulmak için müfettişlere yardım etmeyi teklif ediyor.

Daha sonra Sigmund Freud, Fleur Salome adlı bir kadının bir iblisin musallat olduğu alternatif aleme yolculuk yaptığı bir seansa katılıyor.

Bu kadın sonrasında Freud'un hem hastası hem de sevgilisi oluyor. Birkaç bölüm sonra ise Freud'un peşinde olduğu suçlunun hipnotik güçleri Freud'unkileri gölgede bırakan Kontes Sophia olduğu ortaya çıkıyor. Diziyi yorumlayanlara göre dizi gerçekten o kadar alakasız ki kurgusal Sigmund Freud'u gerçeğiyle karşılaştırmak bile son derece mantıksız. Dizide doğru olan tek nokta Freud'un uyuşturucu bağımlısı olduğu. Peki büyülü hipnotik güçlere sahip miydi? Tabii ki hayır.

7. Medici: Masters Of Florence

İlk gösterime girdiğinde 7 milyon izlenmeyle rekor kıran Medici: Masters Of Florence dizisinde de bazı hatalar bulunuyor ne yazık ki. Dizinin en başında Giovanni di Bicci de' Medici'nin başlıklı bir suikastçı tarafından acımasızca öldürüldüğünü görüyoruz ancak tarihsel kayıtlar, Giovanni'nin 1429'daki ölümünün doğal sebeplerden olduğunu gösteriyor.

Aynı şekilde Duomo katedralinin inşaası Giovanni'nin ölümünden sonra planlanıyor.

Gerçekte ise, Duomo'nun inşaatı Giovanni'nin ölümünden yaklaşık on yıl önce başlamıştı. Cosimo'nun karısı Contessina'nın da dizide drama yaratmak için  önemli ölçüde abartıldığı düşünülüyor. Gerçek Contessina, Cosimo'nun hayatında arka plandaki bir figürdü ve onun işlerine karışmazdı. Ayrıca dizide Contessina, kocasının Floransa'ya dönmesine de yardım ettiğini görüyoruz ancak Cosimo'nun dönüşü güçlü bağlantıları sayesinde gerçekleşmişti, karısının planları sayesinde değil.

8. Bridgerton

Dizinin asıl odağının tarih değil de romantizm olduğunu izlediyseniz fark etmişsinizdir. Öncelikle dizi farklı ırkları diziye eklemekte istekli olsa da o zamanlar İngiltere nüfusunun sadece yaklaşık yüzde 1,5'i siyahiydi. Çoğunluğu fakir ya da işçi sınıfındandı ve genelde hizmetçi olarak çalışıyordu. Yani dizide gösterildiği gibi bir durum hiç söz konusu değildi.

Dönemin kıyafetlerinden esinlenilse de kostümler de büyük ölçüde hayal ürünü aslında.

Tasarımcılar dönemin kıyafetlerini örnek alsa da ekran için renkler ve tasarımlarında değişiklikler yapılmış. Dizinin doğru yansıttığı bir şey var ki o da dönemin kadın hakları. Evlenme konusunda kadınların söz sahibi olmadığı ya da kendi üzerlerine bir ev sahibi olamadıkları dizide açıkça gösteriliyor. Evlenmek neden önemliydi derseniz, bir ailenin reisi öldüğünde mülkü direkt yaşayan en yakın erkek akrabasına devrediliyordu. Yani bir ailenin tek çocuğu olsalar bile kız çocukları bu mirastan yararlanamıyordu. Bu anlamda evlilik, kadınların kendilerine istikrarlı bir yaşam alanı sağlamaları açısından özellikle önemliydi.

Dizinin ırkçı yaklaşımı da pek çok tartışmaya sebep oluyor.

Siyahi erkekleri boksör ve Marina'yı cinsel olarak deneyimli şekilde tasvir etmeleri ırkçı klişelere meydan okumak yerine aksine dizi ırkçılığa destekliyormuş gibi görünüyor ne yazık ki.

9. The Borgias

Dizi Borgia ailesinin betimlemesinde biraz aşırıya kaçıyor diyebiliriz. O dönemde ister bıçakla ister zehirle olsun suikast, devlet idaresinin rutin bir aracı olduğu kesinlike doğru. Güç her şeydi ve güce sahip olanlar cezasız kalarak en çirkin şeyleri yapabilirdi. Borgia'lar ise rakiplerinden ve düşmanlarından belki biraz daha aşırıydı ama dizide gösterildiği kadar değildi. Ahlaksızlıkla ün salmalarının nedeni ise onlarla aynı suçları işlemiş iktidardaki halefleri tarafından uydurulan yalanlardı.

Örneğin, aile içinde ensest iddiaları hiçbir zaman kanıtlanmamıştır.

Aynı şey, Lucrezia Borgia'nın birden fazla erkeği zehirlediği iddiaları için de geçerli. Hatta ikinci suçlama muhtemelen Lucrezia'nın eski sevgililerinden biri tarafından yayılmıştı. Borgia ailesi sık sık adam kayırma ve rüşvet iddialarıyla anılsa da Rönesans dönemi İtalya'sındaki birçok önde gelen aile zaten benzer faaliyetlerde bulunuyordu.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

2022 Yılında Dört Gözle Beklenmelerine Rağmen İstediği Etkiyi Bırakamayıp Hayal Kırıklığı Yaratan Filmler
2022 Yılında Severek İzlediğimiz Yapımlar Hakkında Birbirinden Etkileyici Kamera Arkası Detayları
Dillerden Düşmeyen Wednesday Dizisine Dair Hiçbir Yerde Duymadığınız Birbirinden İlginç Detaylar

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!
Milli Savunma Bakanlığı’ndan "Teğmenler" Açıklaması: “Mesele Kılıç Değil, Disiplinsizlik”
YORUMLAR

Ne demek Thomas Shelby hiç var olmadı. Tövbe estağfurullah. Basın suçlarından sorumlu savcıyı göreve davet ediyorum..

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ