Yaygın inanışın aksine bilimin görevi bir şeyleri ispatlamak değil, daha önceki ispatları çürütmektir. Bizler neyin doğru olmadığını ortaya çıkararak doğrunun ne olduğunu bulmaya çalışan yaratıklarız ve tüm bilim tarihimizin ilerleyişi de bu şekilde gerçekleşti. İşte oldukça basit gibi görünse de bilim insanlarının hâlâ emin olmadığı 22 konu:
Neyin faydalı neyin zararlı olduğuyla ilgili genel bir fikrimiz bulunsa da, insanların nasıl beslenmesi gerektiği bilim insanlarının hâlâ çok tartıştığı bir konudur.
Gezegenimizin iç çekirdeğinin katı, dış çekirdeğinin ise sıvı olduğunu biliyoruz. Bu kısımların başlıca nikel ve demirden oluştuğunu da tahmin ediyoruz ancak bundan şu an için emin değiliz.
Hem e hem de pi sayısının irrasyonel olduğunu biliyoruz; ancak 'e + pi' sayısının ya da 'e x pi' sayısının irrasyonel olup olmadığından emin değiliz.
Evet yorgunuz, evet uykumuz var ama yine de, neden esneriz? Henüz sorunun cevabını bilenimiz yok...
Gezegenimizin dış çekirdeğinin manyetik alanı nasıl meydana getirdiğine dair bilgimiz yok. Manyetik alanımızda neden zaman zaman kaymalar yaşandığına dair de...
Bugüne kadar parmak izi tarayıcıların ayırt edemediği kadar benzer parmak izlerine rastlandığı oldu. Bu sebeple her parmak izinin eşsiz olduğuna bir önkabul olarak inansak da, bunun doğru olup olmadığına dair bir fikrimiz yok.
McClintock Etkisi, birlikte yaşayan kadınların adet zamanlarının bir süre sonra senkronize olmasına verilen isimdir. Bu etkinin neden ortaya çıktığı ise hâlâ bilinmemektedir.
Şekerin hiperaktiviteye sebep olduğuyla ilgili de, olmadığıyla ilgili de pek çok çalışma bulunmaktadır...
Neden uyuduğumuz da bilmediklerimiz arasında. Yorulmak bu noktada tatmin edici bir cevap değil çünkü gün içinde hep aynı enerjiyi harcamasak da her gün aşağı yukarı sekiz saat uykuya ihtiyaç duyuyoruz.
Bu makineler çeşitli yerlerde kullanılmaya devam etmektedir ancak çalıştıklarına dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur.
Gezegenimizin neden bu kadar büyük bir uyduya sahip olduğu hakkında hiçbir fikrimiz bulunmamaktadır. Ay'ın sahip olduğu büyüklük dünyadaki yaşamı mümkün kıldığı için bir şikayetimiz yok ancak böyle bir uyduyla gözlemlenebilir evrenimizde çok nadir karşılaşılmaktadır.
Onların teorik olarak var olmaları gerektiğini biliyoruz ancak gerçekten var olup olmadıklarına dair en ufak bir fikrimiz yok.
Olduğunu söyleyen bir araştırma vardı ancak bu araştırmayı şeker endüstrisinin finanse ettiği ortaya çıkınca akıllara hâliyle soru işaretleri düştü.
Geldiğini düşünürüz... C vitamini elbette faydalıdır ve grip olmanızı önleyici güce sahiptir ancak grip olduktan sonra hastalığı iyileştirip iyileştirmediği hâlâ bir muamma.
Acının objektif bir biçimde ölçülüp ölçülemeyeceği de hâlâ bilmediğimiz konulardan bir diğeri...
Buzun neden kaygan olduğunu aslında biliyoruz: Üzerinde oluşan ince sıvı tabakası sebebiyle. Bilmediğimiz şey ise, diğer katı maddeler üzerinde oluşmayan bu tabakanın neden buzun üzerinde oluştuğu...
Anestetik ilaçların bir kısmının nasıl etki ettiğini hâlâ bilmiyoruz. Ayrıca bu ilaçlar acıyı hissetmemize engel mi oluyor, yoksa yaşadığımız acıyı unutturuyor mu bunun hakkında da bir fikrimiz yok.
Ne olduğunu bilmediğimiz şeyin varlığını kanıtlamaktan ve nasıl çalıştığını çözmekten de aynı derecede uzağız...
Kütle çekiminin var olduğunu biliyoruz, çünkü etkilerini gözlemleyebiliyoruz. Ancak onun nasıl veya neden var olduğu konusunda bilgimiz bulunmuyor.
Manyetizmin tam olarak nasıl çalıştığını da henüz çözebilmiş değiliz.
Antidepresanlar da tıpkı kütle çekimi gibi etkilerini gözlemleyebildiğimiz, ancak nasıl çalıştığını bilmediğimiz şeyler arasında yer alıyor.
Evet, bu elektronların akışı sayesinde oluyor. Bu akışın nasıl gerçekleştiğiyle ilgili ise bugün yalnızca teorilerimiz mevcut.
Bu soruların cevaplanamadığı nereden çıktı anlamadım. Hemen hemen hepsini cevabı verileli çok oldu.
babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?
Bu içeriğin gerizekalı yazarı götünden içerik uydurmak yerine 10 dakikasını harcayıp google'da aratsa en az 15 tanesinin kesin cevabını alacak ama, içerik sıçmak daha kolay gelmiş heralde..