Pek çok kişi ülkede araç piyasasını takip ediyor ve kur olsun faizler olsun düzgün bir araç almanın ne kadar zor olduğunu biliyor. Hatta Türklerin benzer araç için diğer dünya vatandaşlarından çok daha fazla çalışmasının ünü dünyaya yayılmış durumda. Bunlara ülkede yaşayan yabancıların imtiyazları eklenince durum daha da can sıkıcı hal almaya başlıyor. Durum öyle bir noktada ki eğer TC vatandaşıysanız aynı paraya 20 yıllık bir araç alacağınız senaryoda yabancı birisi benzer paralara lüks araçlara binebiliyor.
En büyük gelir kaynağı vergi olan bir ülkenin durumu bu. Aptalca özelleştirmeler ve yolsuzluklardan dolayı bir yerden çıkarmaları gerekiyor parayı.
Aynı hikayeyi Maaş senaryosundan başlayıp inceleyelim. Kişi işe girer tüm sosyal hakları sömürülerek çalışır, mesai yapar. Ay sonu maaş alır, yıl sonu ikramiye, arada pirim. Maaşta da pirimde de gelir vergisi kesilir, ikramiyede de. zam alır daha çok kesilir. Yıl başında az da olsa mutlu olan kişi, SGK işçi payı, İşsizlik sigortası işçi payı, Gelir vergisi matrahı ıvırı zıvırı derken yıl sonunda kesintilerin tavanına ulaştığı için ağlar. Çünkü; Sen çok çalıştın, çok kazandın hani bana der sistem... Adam elinde kalan cuncuk gibi parayla kirasını ödemeye, evine aldığı eşyanın taksidini ödemeye ve yaşam standartlarının gerektirdiği giderlere kullanmaya çalışır. Becerebilirse biraz da kenara atar, yani damlatır. Günün birinde araba almaya karar verir, ya ister ya ihtiyacı vardır. bunda da ÖTV'si, KDV'si, MTV'si derken bi bakmış bi kendine araba almış(alabiliyorsa) bi de sisteme almış(bunu kesin alıyor).
Hiç ağlamaya sızlanmaya hacet yok, böyle topluma böyle kazık. Kore'de 90 lı yıllarda üniversite harçlarına yapılan sembolik %1 lik zammın ertesi günü koreyi yerle bir etti 1,5 milyon öğrenci. Biz ancak kıraathane de bir birimize cık cık cık yaparız.