'Kavuştuğu özgürlüğün ortasında birden şunu fark etmişti ki özgürlüğü ölümdü.
Tek başına kalmıştı, dünya onu korkunç bir şekilde kendi haline bırakmıştı; insanlar onu ilgilendirmemeye başlamış, hatta kendisi bile kendisini ilgilendirmez olmuştu.
Dış dünyayla ilintisizliğin ve yalnızlaşmanın giderek büyüyen havasızlığında yavaş yavaş boğulmaya başlamıştı.
Çünkü artık ortada öyle bir durum vardı ki, yalnızlık ve bağımsızlık, istek ve amacı olma özelliğini yitirmiş, onun yazgısına ve mahkumiyetine dönüşmüştü.
İçi özlem ve iyi niyetle dolup taşarak kollarını uzatıp bağlanmalara ve birlikteliklere hazır olduğunu açıklaması boşunaydı, artık tek başına bırakılmıştı.
Davetler, armağanlar, sevimli mektuplar alıyorsa da kimse onun yanına fazla yaklaşayım demiyor, kimseyle bağlantı kuramıyor, yaşamını paylaşmaya istekli ve yetenekli biri çıkmıyordu.
Yalnızlık atmosferiyle, sessiz bir atmosferle sarılıp kuşatılmıştı; çevre elinden kayıp gitmiş, başkalarıyla ilişki kurmasını önleyen ve hiç bir istem, hiç bir özlemle giderilemeyen bir güçsüzlük üzerine çullanmıştı.'
Hermann Hesse - Bozkırkurdu