Ülkemizi birçok yabancı ünlü oyuncu, şarkıcı, manken ziyaret ediyor. Kimi tatilini geçirirken kimisi iş için ülkemize geliyor. Eminiz hepsi birçok güzel anı ile ayrılıyor ama aralarında başlarına enteresan işler gelenler de yok değil. İşte size ülkemizde yabancı ünlülerin yaşadığı fantastik olaylara birkaç örnek.
Rasıl abi e-ee waka waka yeee rasıl abi rasıl abi waka waka ye-eeeee... böyle başladı.
Vakti zamanında Atatürk filmi ile ilgili görüşmek için ülkemize gelen Brynner, Atatürk böyle yapmazdı, Atatürk bunu demezdi, aman dikkat et sen Atatürk olacaksın türü baskılar yüzünden kemençe ve horona bayılarak ülkemizi alel acele terk etti.
Antalya, Altın Portakal film festivali jüri başkanı olması için davet edilen Kustirica, sanki haber vermeden kendisi çıkagelmiş gibi arkasından bağıra çağıra ülkemizden gönderilmişti.
Film çekimi için ülkemize gelen Cage devlet erkanının hepsiyle görüşmüş, tüm bürokrasinin kucağından geçmişti. Birileri ona bunların Türkiye'de normal olduğunu fısıldamıştır herhalde. Yine de başbakan ile görüşmesinde suratının ifadesi çok şey anlatıyor; 'Benim burada ne işim var adamı Nicolas'
İnsani amaçlar için ülkemize gelmiş, Suriyelilerin kaldığı kampı ziyaret etmiş ve maalesef dönemin içişleri bakanı İdris Naim Şahin ile görüşme fırsatını (!) yakalamıştı.
Kısa bir konser için ülkemize gelmiş, Twitter üzerinden insanlara 'bu adam İstanbul'da nerede kalmış yahu?' dedirten enteresan bir İstanbul fotosu paylaşmış ve ardından maalesef birçok ünlü gibi Acun'un eline düşmüştür.
Acun'a ve dansöze maruz kalan bir başka ünlü sima ise Paris Hilton'du.
Ve bir başka Acunzede. Sağdaki fotoğrafta ibriğin kulpundan bakın, o'nu göreceksiniz.
Türkiye'ye gelinir de dansöz oynatılmaz mı? Sting bu geleneğin öncülerinden.
Devamında Bono Sting ile başlayan geleneği başarılı bir şekilde devam ettirdi.
Önceleri dansöz yerine bizzat ünlülerin kendisi oynuyor, hatta bu sırada taciz dahi ediliyorlardı. Ricky Martin'in eşcinsel olduğunu itiraf etmediği yıllardı.
Koskoca Dexter ülkemizde çok başka bir yönü ile arz-ı endam etti.
Yine bir film çekimi için ülkemize gelen Neeson en can yakıcı deneyimlerden birini yaşamış, işerken yakalandığı için o panikle üstüne işeyivermişti.
Kevin Costner ise 'bir Atatürk filmi çekilse Atatürk'ü canlandırır mısınız?' akımının kurbanlarından. Ardından THY için bir reklam filmi çeken Costner'in reklamı, 1 hafta sonra THY uçağının Amsterdam'da düşmesi üzerine yayından kalkmıştı. I feel like a star.
Onu nedense he böyle hatırlıyoruz. Sessiz sakin gelip gittiğini hiç göremedik maalesef, sürekli kavga gürültü ile gelip gidiyor kendileri.
Artık neden, kimden korkuyor bilinmez, Türkiye'ye gelişinde insanların 1-2 saat beklediği kuyrukları transit geçip direkt arabasına atlamış. Türk polisi de ayağına gidip işlemlerini arabasında yapmıştı. Şimdi haşarılıklarına ABD'de devam ediyor.
Megri megri, daye megri, aheeooovvv... Hepimiz hala hatırlıyoruz sanırım. Yıllar sonra Türkiye'ye gelen Şivan'ı böyle karşılamıştık.
Kendisine önce başbakanın futbol yeteneklerini izlettirmiş, ardından da Maraş dondurması şovu yapmıştık. Nispeten yaratıcıymış aslında diğerlerine kıyasla.
Kendisine ne yapmaya çalışmışız inanın biz de çözmedik!?