Nedense sağa ya da sola çeker, en kötüsü de aşağı doğru eğrilmiş olmasıdır. O zaman türlü numaralarla deliğin içine doğru kaykılma çabaları baş gösterir.Saçınız yağlı ise kuru saçlar için olandan vardır, kuru ise yağlı saçlar için olanı. Ya da en kötüsü kepek sorununuz olmasa bile ultra mega kepekten arındırıcı şampuan… Keşke taşımaya üşenmeyip kendi şampuanınızı getirseydiniz!Ya çok dardır ya çok geniş; ama en fenası, neden hala üretilip satıldığına anlam veremediğiniz o dolgu topuklu, ayaktan kayıp bilek burkan modellerden birine denk gelmenizdir.Size verilen o çok süper uygun terlik de pek süper değildir. Çünkü içi sizden önce giyen tarafından ısıtılmıştır. Hatta hafifçe nemlenmiştir...Tanıştıralım; onların adı misafir havlusu. Sizi evin ahalisinden ayrı tutan, aranıza bir nevi sınıf ayrımı koyan, süslü ama konforsuz bu havluları kafanıza sarsanız sarılmaz, belinize sarsanız tam kapamaz. Yüzünüzü silseniz boncuğu yüz çizer, aman dikkat.Sizi evde aç mı bıraktılar kuzum? Geçmiş olsun… Evde bulabileceğiniz en yenmeye hazır durumda pratik yiyecek tatsız tuzsuz peksimettir. Not: Bu durumla karşılaştıysanız bekar ve genç birilerinin evinde yatıya kaldığınızı ve arkadaşın sabah erkenden işe gittiğini var sayıyoruz.Demek peksimet kesmedi… Buzlukta karşılaştığınız dondurma kabını görünce heyecan yaptınız tabii. Ama yok, hemen gaza gelmeyin. O kaplar hayal kırıklığı yaratmak için o dolaba özellikle konur.Evde yaş ortalaması yüksek ise sevilmeyen bir sebze yemeğinin “ama çok güzel” diye dayatılması muhtemeldir. Ve itiraz edemezsiniz… Zorla da olsa yersiniz. Üstüne bir de “hıı evet Hatice Teyze mükemmel olmuş” diye kıvırırsınız.O çek yat sizin. Geldiğiniz anda söylemişlerdi zaten. Ama bu insanlar ne zaman uyur? Belki de saat 2’den önce yatmayacaklar ama siz 12 saatlik otobüs yolculuğundan geldiniz. “Yorgunsan yatağını hazırlayalım” derler ama o zaman evdeki diğer 6 kişiyi zorla salondan çıkarmanız gerekecek. Geçmez, o dakikalar bitmez...Onu sevmeseniz de sevmiş taklidi yapmak zorundasınız. Hele ki genç iseniz “abisi/ablası” denerek onun oyun arkadaşı ilan edilmeniz muhtemeldir. Yandınız...Eyvah! Bir cesaret o işi yapmak için tuvalete girdiniz ama bir de baktınız tuvalet kağıdının son birkaç yaprağı elinizde kalıverdi. Pantolonu çekmeden, banyo içerisinde paytak paytak dolaşarak tüm dolapları karıştırmanız gerek. İsteyecek olsanız, dışarıya nasıl sesleneceksiniz? E zaten 1. maddeden bildiğiniz gibi taharet musluğu da denk gelmez. Bittiniz...Bunu da çok yaparlar. İsviçreli bilim adamları hala bu hareketin nedenini çözemediler. Hayır girmeyeceksin, neden kapıyı kilitli bulunca ışığı kapatır gidersin? Şimdi sizin yapmanız gereken, koridorda kimsenin olup olmadığını kolaçan edip dışarıdan ışığı tekrar açmak...Olmaz o pijamalar. En fenası da yıkanıp çekmiş ve boyunuza kısa kalanlardır. Ya da evdeki herkes uzun boyludur, siz kısa kalırsınız ve her türlü pijama size Arap Kadri’nin donu gibi gelir.Koridor karanlık. Yolda bir takım aynalar dolaplar falan var. Mutfağa ulaşmak için alınmayabilecek riskler bunlar. Çok ürkütücü sonuçta. Işığı açsanız, bu kez herkes uyanır. Zaten pijamalarınız da çok komik.Bamya kesmedi tabi... Ve gecenin bir yarısı acıktınız. Ama su içmeye gidemediğiniz gibi, bunu da yapamazsınız. Koridor diyorum bakın, aynalar diyorum, hortlak diyorum...Zaten gece açtınız. Şimdi de çok açsınız ama kimse uyanmadığı için kahvaltıyı daha çok beklemek zorundasınız.Böyle rahat insanlar da yok değil mi, elbette var. Kalkınca herkesin suratında bir memnuniyetsizlik ve “ooo beyimiz/hanımımız da anca uyanabilmiş” gibi ifadeler olması muhtemeldir. Kahvaltı tabakları boştur, içeriyi yumurta kokusu sarmıştır ve siz sofraya tek başınıza oturursunuz.Tam giderken aslında ne kadar güzel ağırlandığınızı düşünür ve sizi krallar gibi ağırlayan dost ve akrabalarınıza minnettar olursunuz. Yüzünüzü kesen havlunun anısı puf olur gider, hatta keşke Hatice Teyze’nin bamyası olsa da yesem dersiniz. Merak etmeyin, çantanıza bir saklama kabı dolusu bamya koymuştur zaten.