Yabancı Dilde En İyi Film Oscarı'nı Kazanan 39 Harika Film

Bugüne kadar ödülü kazanmış 67 eser arasından, en iyi IMDb puanına sahip ilk 39 film tercih edilmiştir. Filmlerin özetleri Beyazperde, Filimadamı ve SinemaFilm'den derlenmiştir.

1. La Vita è Bella (Hayat Güzeldir) / 1997

IMDb: 8,6

İkinci Dünya Savaşı’nın birkaç yıl öncesini anlatarak başlayan filmde başkahramanımız hayat dolu Guido’nun güzeller güzeli öğretmen Dora’ya vurulur ve tüm engellere rağmen evlenirler. Ardından bir de çocuk sahibi olan çiftin hayatlarındaki tüm pürüzler ortadan kalktığında savaş patlak verir. Yahudi oldukları için toplama kampına götürüldüklerinde Guido, oğluna esir kampının ve savaşın bir oyun olarak söyleyecek; oğlu, oyunu başarıyla tamamlarsa ödül olarak çok istediği bir oyuncak tankı hediye edecektir. 

İkinci Dünya Savaşı’nın sivillerin üzerindeki yıkıcı etkisini beyaz perdeye en iyi uyarlayan filmlerden biri olan Hayat Güzeldir, tüm olumsuzluklara rağmen her daim bir umut ışığı olduğunu adında olduğu gibi, içeriğinde de barındırıyor. Gösterime girdiği dönem büyük ses getiren film Akademi’nin de büyük ilgisine nail olup, En İyi Yabancı Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Müzik olmak üzere üç dalda Oscar ödülü kazanmıştı.

2. Nuovo Cinema Paradiso (Cennet Sineması) / 1988

IMDb: 8,5

Salvatore, yerel bir film göstericisi olan Alfred ile tanıştığı dönemde henüz genç bir oğlandır. Sinemayı tanıdıkça sevmeye; Alfredo’ya da orada kendisine bir iş bulması için yalvarmaktadır. En sonunda Alfredo, onu asistan film gösterici yapar. Salvatore yeni işiyle birlikte kurduğu hayal dünyasına ilk adımını atmış olur. Sinemaya olan aşkı ve Alfredo’ya karşı duyduğu sevgisi, günden güne büyüyecektir.

İtalyan sinemasının çıkardığı en değerli yapıtlardan biri olarak kabul edilen Cennet Sineması, İtalya’nın büyük yönetmenlerinden Guiseppe Tornatore’nin en önemli eserlerinden bir tanesi.

3. Das Leben der Anderen (Başkalarının Hayatı) / 2006

IMDb: 8,5

Berlin Duvarı’nın bir kenti ikiye böldüğü bir dönemde, Doğu Almanya’da geçen film, Alman sinemasının son döneminin en önemli filmlerinden biri olarak kabul görmüştür. Film iktidarın meşrutiyetini devam ettirebilmek için ülke genelinde kurduğu istihbarat servisini ve bu birim içerisinde önemli bir pozisyonda çalışan ve Bakan tarafından bir sanatçıyı takip etme görevine atanan Yüzbaşı Gerd Wiesler’in karşılaştığı oyunları konu edinir. Wiesler, gözetlediği tiyatro yazarının rejime karşı gelmediğini, şüpheli herhangi bir harekette bulunmadığını görür ve bu görevin altında başka bir amaç yattığını fark eder. Yazarın hayatına her gün daha bir fazla giren Wiesler, zamanla yazara kendisinin bile fark etmediği yardımlarda bulunur; böylece aralarında gizli bir dostluk kurulur.

4. Ladri Di Biciclette (Bisiklet Hırsızları) / 1948

IMDb: 8,4

Savaş sonrası yaşanan iki senelik işsizlik döneminin ardından nihayet iş bulabilen Antonio mutluluktan havalara uçmaktadır. İşi için kendisine lazım olan bisikleti almak için yataklarını satmaları gerekmiştir; ancak Antonio en sonunda para kazanabileceği için mutludur. Yeni işinin ilk gününde bisikleti çalınan Antonio neye uğradığını şaşırır. Yaşadığı ailevi ve dünyevi problemleri çözebilmesi için acilen bisikletine yeniden kavuşması gerekmektedir.

İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin mimarlarından Vittorio De Sica’nın imzasını taşıyan Bisiklet Hırsızları, bir savaş sonrası toplumunun portresini oldukça geniş bir perspektiften çiziyor.

5. Jodaeiye Nader az Simin (Bir Ayrılık) / 2011

IMDb: 8,4

Boşanmak üzere olan Nadir ve Simin, çocuklarının velayeti konusunda ikileme düşüp kadıdan yardım istemektedir. Bir çok festivalden büyük övgüler alarak ayrılan film, özellikle başrol oyuncularının başarılı performanslarına sırtına dayıyor. 

Simin, kocası Nader ve kızı Termeh’le birlikte İran’ı terk etmek istemektedir. Nader’in Alzheimer hastası babasını bırakmayı reddetmesi üzerine boşanma davası açan Simin, dava talebi reddedilince anne babasının evine gider. Termeh ise babasıyla kalmaya karar vermiştir. Nader kızına ve babasına bakması için hamile bir genç kadını tutar; ama bu durum daha fazla soruna yol açacaktır.

300.000 dolarlık bütçeye sahip olan film ülkesi İran'da yaptığı 3.300.000 dolarlık hasılatla bütçesini 10'a katladı.

6. Rashômon (Rasomon: Sarı Irkın Şehveti) / 1950

IMDb: 8,3

Ormanda tesadüf eseri bir adamın kanlar içerisindeki cesedi fark edilir. Adamın, olayın başka bir faili olan karısı da tecavüze uğramıştır. Bu olayın şahidi olan yalnızca üç kişi vardır... Bunlardan biri bir gezgindir, diğeri bir oduncudur, sonuncusu ise bir hayduttur. Artık geriye her birinin hikayesini ayrı ayrı dinlemek kalmıştır. Ancak tüm bu hikayeler birbiriyle çelişmekte ve olaya dair bulanık olmayan bilgiler verememektedirler. Aralarından birisi kesin olarak gerçeği anlatmamaktadır; ancak bu hangisidir?

Akira Kurosawa'nın erken dönem başyapıtlarından biri olan Rashomon'u, büyük ustanın Yurttaş Kane'den etkilenerek çektiği rivayet edilmiştir; ancak Kurosawa filmi çektiği dönemde henüz Orson Welles'in başyapıtını izlememiştir.

7. Le notti di Cabiria (Cabiria'nın Geceleri) / 1957

IMDb: 8,3

Mutsuz, melankolik ve ümitsiz bir fahişe olan Cabiria, Roma'nın destansı sokaklarında gerçek aşkı arayan fakat her seferinde başka bir hayal kırıklığı yaşayan zavallı bir kadındır. Tek isteği kendisini olduğu gibi kabul edip sevebilecek birini bulabilmektir ancak hayat her zamanki gibi zalimdir. Daha önce tüm hayallerini yıkan Giovanni isimli sinsi adamın yaşattığı dramı üzerinden atmak ister Cabiria, her şeye sıfırdan başlayabilmek... Tam da bu anda Oscar çıkar karşısına. Oscar da diğerleri gibi midir?

8. Dersu Uzala (1975)

IMDb: 8,3

Rus ordusundan bir araştırmacı, uzaklardaki bir ormanda araştırma yaparken, doğanın dilinden anlayan, bilge Dersu Uzala ile karşılaşır. Bu karşılaşma, araştırmacıya doğanın ve dostluğun anlamını hatırlatır ve onu yeni bilgilerle donatır.

Vladimir Arsenyev’in anılarından yola çıkılarak çekilen film, ünlü Japon yönetmene En Yabancı Film Oscar ödülü kazandırdı. Yapım yönetmenin en önemli çalışmaları arasında yer almakta, pek çok kaynakta sinema sanatının başyapıtları arasında gösterilmektedir.

Dönemin Sovyet sinemasının olanakları filmin görkemli yapısının şekillenmesinde önemli rol oynadı. Sinema ustasının yaratıcılığı ise doruk noktasındaydı. Sinemayı seven herkesin izlemesi gereken bir 'temel eser'.

9. Z (Ölümsüz) / 1969

IMDb: 8,2

Yves Montard, liberal ve haliyle bolca düşmana sahip bir politikacıdır. Bir gün devletin sağ cenahı tarafından düzenlenen bir suikastin neticesinde öldürülür. Devletin artık yeni görevi, bu korkunç cinayeti saklayıp zamanı gelince tümden örtbas etmektir. Formalite gereği açılan davaya atanan savcı, olayı inceledikçe bunun sıradan bir dava olmadığını fark eder. Kısa bir süre sonra bu davanın peşine iyice kapılır ve devletin derinliklerinde ve bağırsaklarında amansız bir yolculuğa çıkar.

10. El Secreto De Sus Ojos (Gözlerindeki Sır) / 2009

IMDb: 8,2

Ülkenin en önemli mahkemelerinden birinde yıllarca sorgu müfettişliği yapan Benjamin Esposito, görevini bırakarak inzivaya çekilmeye karar vermiştir. Bu süreçte, görev yaptığı süre boyunca kendisini oldukça etkileyen bir vakayı kaleme alıp romana çevirmeyi planlamaktadır. Yaklaşık otuz yıl önce işlenen bu vahşi tecavüz ve cinayet vakasıyla ilgili detayları yeniden hatırlamaya başlayan adam tekrar bu dava üzerinde çalışmaya ve bu üstü kapanmış suçu aydınlatmaya karar verir. Belge ve bulguları yeniden inceleyebilmek için ilk adım eski çalıştığı yere geri dönmektir. Esposito için bu süreç adaletin ve vicdan kavramının acı gerçeklerinin su yüzüne çıktığı bir yolculuğa dönüşür.

Arjantin sinemasının son dönemde çıkardığı en iyi iş olan yapıt, aynı yıl En İyi Çeşitli festivallerden de onlarca ödülle geri döndü. Arjantin sinemasından çıkan yetenekli yönetmenlerden biri olan Juan José Campanella tarafından yönetilen film, özellikle meşhur tek plan çekilen 'stadyum sahnesi' ile hafızalara kazınır.

11. Jungfrukällan (Genç Kız Pınarı) / 1960

IMDb: 8,1

Katı dogmatik dinsel inancın buhranlarını konu ediniyor 'The Virgin Spring'... Filmde, 13. yüzyıla ait bir anlatıdan yola çıkılarak , ortaçağda geçen gösterişli bir intikam hikayesi beyazperde'ye aktarılıyor. Köktendinci Hristiyan ve sofu ailesi tarafından kiliseye gönderilen meleksi kız, yolda bir azgın tarafından tecavüze uğrayıp öldürülür. Olayın ardından bir eve sığınan tecavüzcüler burada kızın ailesiyle karşılaşıyor ve kanlı bir şekilde yok ediliyorlar. Ingmar Bergman’ın az bilinen yapımları arasında olan 'Jungfrukällan', kanlı intikam hikayesi ile modern korku filmlerine ilham verdi. Usta yönetmen bu filminde masumiyet, hırs, paganizm ve dini inanç gibi kavramları tartışıyor. Anlatım tekniği kusursuz olan 'The Virgin Spring', büyüleyici bir film ve siyah-beyaz döneme daair mutlaka izlenmesi gereken yapımlardan biri olarak değerlendiriliyor.

12. Såsom I En Spegel (Aynanın İçinden) / 1961

IMDb: 8,1

İnsan ruhunun labirentlerinde özgürce dolanırken eşsiz yansımalarla yarattığı eserleri ile tanınaj Ingmar Bergman’dan etkileyici bir yapım geliyor karşımızda. Karin, eşi Martin, babası David ve kardeşi Minus’la birlikte bir adada tatil yapmaktadır. Hastalığı nedeni ile birkaç ay akıl hastanesinde kalmıştır. Kocası Martin, karısını çok sevmesine rağmen onunla iletişim kurmakta ve ona ulaşmakta güçlük çekmektedir. Babası David, kendi dünyasına kapanmış bir yazardır. Minus, sevgi ve şefkate açtır. Aile içinde gelişen beklenmedik olaylar, tüm ilişkileri kökten değiştirecektir.

13. La Strada (Sonsuz Sokaklar) / 1954

IMDb: 8,1

Gelsomnia, yoksul ailesi tarafından para karşılığında, gezici bir sirk göstericisi olan huysuz Zampano'ya verilir. Birlikte yolculuğa çıkan bu iki farklı karakter, dünyayı bambaşka gözlerden görmektedir. Hassas Gelsomnia iyi niyetli, dost canlısı ve neşeli mi neşeli bir melek karakterine sahipken; Zampano hayatı para, seks ve yemek olarak görmektedir. Çok geçmeden Zampano'ya vurulan sevimli Gelsomnia, bu aşk yüzünden parçalarına ayrılacak, ancak asla umudunu yitiremeyecektir. Uyguladığı fiziksel ve ruhsal şiddetlerle Gelsomnia'nın ruhunu günbegün yıpratan Zampano ise acı bir kaderle karşılaşacak, pişmanlığın en acı hallerini tadacaktır. 

Sonsuz Sokaklar, ünlü İtalyan yönetmen Federico Fellini'nin yeni gerçekçilikle sirk masallarını birleştirdiği bir yol filmi. En İyi Yabancı Film kategorisinde Oscar'ı kazanan yapıt için yapılmış en dokunaklı filmlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.

14. Indagine Su Un Cittadino Al Di Sopra Di Ogni Sospetto (Her Türlü Kuşkunun Ötesinde Bir Yurttaş Üstüne Soruşturma) / 1970

IMDb: 8,1

Elio Petri’nin filminin yeterince anlaşılır başlığı, öykünün temasını yansıtıyor. Bir polis metresini öldürür; ipuçlarının izinin sürülmesini de kendisi yönlendirir; güçlü karakterinin yanı sıra, mesleğindeki konumu da düşünüldüğünde meslektaşları onu suçlu bulmakta sakıngan hatta aciz kalmaktadırlar. Kendisini suçlamaları yönünde teşvik mi etmektedir onları? Yoksa sadece gücünü göstererek gösteriş mi yapmaktadır, ya da nihayet kendi gerçek yüzünün ortaya çıkarılmasını mı hayal etmektedir? 1970 yılında çekilen film, hiç kimseye karşı sorumlu olmadığı görülen bir otorite sistemine karşı duyulan alaycı öfkeyle yola çıkıyor; filmin siyasi tezi, lümpen ve eskimiş gibi görünürken, portresini çizdiği yalnızlık düşkünü adamın ihtirasları, yepyeni çıkageliyor. Gördüğümüz bütün o kibir, o azamet, başroldeki Gian Maria Volonté’nin güçlü ve heyecan verici varlığı olmasaydı çöküp gidecekti. O da Petri kadar, filmi Kafka’nın dünyasına sürüklüyor. Güzel Florinda Bolkan ve Ennio Morricone’nin tıngırdayan yaylıların sesleriyle dolu şeytani komiklikteki partisyonu da cabası

15. 8½ (Sekiz Buçuk) / 1963

IMDb: 8,1

Guido Anselmi, merakla beklenen yeni projesini gerçekleştirmeye çalışırken yazar tıkanması tarzı bir handikapla karşılaşan ünlü bir İtalyan yönetmendir. Yeni projesi biyografik öğeler de barındıran bir bilimkurgu filmidir. Ancak yönetmen bir anda vuku bulan bu durum nedeniyle sanata ve filmine duyduğu tüm ilgisini ve heyecanını kaybetmiş durumdadır. İşi üzerinde yoğunlaşmaya ve bir şekilde bitirmeye çalışan Guido, zamanla bir grup flashback ve rüyalarla anıları ve fantezileri arasında gidip, gerçeklik hissini kaybetmeye başlar. 

Usta yönetmen Federico Fellini'nin başyapıtları arasında yer alan film yönetmenin hayatından gerçek kesitler barındırıyor. Sekiz Buçuk ele aldığı konu, büyüleyici atmosferi ve psikolojik derinilğiyle sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri.

16. La Nuit Américaine (Amerikan Gecesi) / 1973

IMDb: 8,1

’Pamela’yı Takdim Edebilir miyim?’ adlı filmin çekimleri sırasında yaşanan acı-tatlı olayları beyazperdeye taşıyan öykü, sinema sanatının tüm zorluklarıyla boğuşarak hedefine ulaşmayı seçen yönetmen François Truffaut’nun, sinemaya ve sinemacılara bir saygı duruşu adeta. Film içindeki filmin yönetmenini Truffaut’nun bizzat kendisinin canlandırdığı yapım; makyözünden dublörüne, yapımcısından sahne amirine, yönetmen asistanından klaketçisine kadar bir filmin her alanında çalışan emekçilere adanmış izlenimi veriyor. 

En İyi Yabancı Film Oscar’ını alan, üç dalda (yönetmen, özgün senaryo, yardımcı kadın oyuncu-Valentina Cortese) daha ödüle aday gösterilen ve en çok Anglosakson sinemaseverlerden ilgi gören Amerikan Gecesi, gülümseyen bakış açısını her daim koruyan bir film.

17. Moskva Slezam Ne Verit (Aşk Gözyaşlarına İnanmıyor) / 1980

IMDb: 8,1

Bir kuru temizlemecide çalışan Lyuda'nın 7 yıl önce boşandığı sporcu eşi Gurin alkolik olmuş, ondan para sızdırmak için sürekli kapısına dayanmaktadır. Tonya 2 yetişkin çocuğuyla mutlu ve uyumlu evliliğini sürdürmektedir. Katya'nın kızı Alexandra (Natalya Vavilova) büyümüş ve hala bekâr olan annesiyle aynı evi paylaşmaktadır. Katya idealindeki mesleğine kavuşmuş ve kimya mühendisi olmuştur. Bir plastik fabrikasının baş mühendisi ve müdürüdür. Volodya (Oleg Tabakov) adında kendisinden daha yaşlı ve evli bir adamla çıkmaktadır ama bu uyumsuz ilişkiye çabucak bir son verir. Bir gün trende tanıştığı Gosha (Aleksey Batalov) adındaki torna işçisi onu çok etkiler ve birlikte çıkmaya başlarlar. Gosha'nın hayatı boyunca aradığı ideal eş olduğunu anlaması uzun sürmez.

18. Fanny och Alexander

IMDb: 8,1

Sakin İsveç kenti Uppsala'da münzevi bir yaşam süren mutlu bir ailenin trajik sonunu konu alan film hikayeyi iki küçük kardeşin gözünden aktarıyor. Alexander ve Fanny mutlu bir aileye sahip iki küçük kardeştir. Bu mutluluk babalarının ani ölümüne kadar devam eder. Kısa bir süre yakışıklı bir rahibin evlenme teklifini kabul eden anneleri, tüm aileyi mutsuzluğa sürükleyecektir. Rahibin evine taşınan aile, burada hapishane hayatı yaşamaya başlayan aile kaderlerini değiştirebilecekler midir?

İsveç sinemasının en önemli yönetmeni Ingmar Bergman imzalı olan film, yönetmenin Akademi Ödülleri'nde en başarılı performansına sahiptir. Altı kategoride Oscar'a aday gösterilen yapıt, En İyi Yabancı Film de olmak üzere dördünü kazanmıştır.

19. Mar Adentro (İçimdeki Deniz) / (2004)

IMDb: 8,1

Ötenazi meselesini en derinlikli işleyen yapımlardan biri olan İçimdeki Deniz'de gösterdiği performans ile Javier Bardem destan yazıyor. Filmde, Ramon Sampedro’nun 30 yıldır yatağa bağlı yaşamı, dokunaklı bir dille sinemaya aktarılmış. 30 yıldır bir yatakta geçen trajik bir hayat... Gençliğinde geçirdiği bir kazadan sonra hayatla tek ilişkisi deniz manzaralı penceresidir. 

Hayatına iki kadın girer: Avukat Julia ve köylü kızı Rosa. Bu iki kadından biri, boynundan aşağısı felçli adama hayatın anlamını tattırır ve onun 'kurtuluşunu' sağlar.

20. Okuribito (Son Veda) / 2008

IMDb: 8,1

Son Veda, Uzakdoğu kültürüne has duygusal yoğunlukları en güçlü bir şekilde beyazperde'ye yansıtmayı başarabilen, son dönem Japon sinema sanatına katkıları yadsınamayacak sanatçı Yojiro Takita'nın duygusal bir komedi filmi. Daigo, artık orkestrası dağılan ve müzisyen arkadaşlarına veda etmek zorunda kalmış bir çellisttir. Müzik dosyası kapanınca eşiyle beraber doğduğu topraklara geri döner. Başka bir işte çalışacak deneyimi olmadığı için deneyim aramayan 'Gidişler' ismindeki bir işe seyahat acentası zannederek başvurur. Aslında yapacağı işin Japon kültüründe önemli bir yere sahip 'Nokanshi', yani ölüleri öteki dünyaya yapacakları yolculukları için hazırlama işi olduğunu farkettiğinde artık çok geçtir. Uzakdoğu geleneğinin bir parçası olan bu tuhaf işin aslı, ölüleri usulüne göre tabutlara yerleştirmektir. İlk başlarda bu durumda hoşlanmasa da zamanla işine alışılan Diago’nun kendi yaşantısı, bakış açısı ve duyguları da bu işle beraber değişecektir. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını evine götüren Gidişler, Japonya’nın dini inançlarına ve geleneklerine yer yer komik ve duygusal bir bakış atıyor. Ölümün bir son mu yoksa yeni bir yolculuğun başlangıcı mı olduğunu sorgulatan film, izleyicisini sömürmeyen son derece naif ve aldığı ödülleri sonuna kadar hak eden bir yapım.

21. Obchod na Korze (Ana Caddedeki Dükkan) / 1965

IMDb: 8,0

İkinci Dünya Savaşı'nın en acımasız dönemlerinden birinde, Çekoslavakya'dayız. Savaşın getirdiği yoksulluk ve acılarla bitap düşmüş insanlardan biridir kahramanımız Rozália Lautmannová. Eski ve mütevazı bir dükkana sahip olan yaşlı kadının en büyük suçu bir yahudi olmasıdır. Yaşadığı yer Nazi işgali altındadır; bölgenin yeni lideri ise son derece ırkçı bir adamdır. Yeni kurallara göre, denetimci sıfatıyla insanlar olacak ve bunlar yahudileri göz hapsi altında tutacaktır. Eski bir marangoz olan Anton 'Tóno' Brtkobu da bir emirle yaşlı kadını ve yıpranmış dükkanını denetlemesi için görevlendirilir. Başlarda durumu anlayamayan kadın ve gerçeği bilen ancak buna boyun eğen adam arasında tuhaf bir ilişki başlar.

22. Sciuscià (Kaldırım Çocukları) / (1946)

IMDb: 8,0

Sokak Çocukları,savaş sonrası Roma’da profesyonel olmayan oyuncularla çekilmiştir. Galip gelen yozlaşmış ve etkisiz siyasi sistemin ezici güçlerini

yenme çabalarının gerçek öykülerinden esinlenilmiştir.

De Sica’nin filmi, fakirlik ve işsizlik dolu kaos dünyasına atılan iki genç çocuğun belalı yaşam öyküsünü anlatır. Giuseppe (Rinaldo Smordoni) ve Pasquale (Franco Interlenghi) , Amerikan subaylarının ayakkabılarını cilaladıkları sokaklarda çalışırlar.

23. Le Charme Discret De La Bourgeoisie (Burjuvazinin Gizli Çekiciliği) / (1972)

IMDb: 8,0

Hikaye çok basit. Seçkin sınıf üyesi bir grup burjuva bir yemekte buluşmak ve son dönemin modasını, politik olaylarını, taze dedikoduları paylaşmak istiyor. 

Fakat öyle durumlarla karşılaşıyorlar ki, amaçlanan buluşma ve yemek bir türlü gerçekleşmiyor. Onun yerine son derece 'saçma' ve komik olaylar ortaya çıkıyor. 

Gerçeküstücü yönetmen Luis Bunuel’in başyapıtı, onun sinemasının tüm özelliklerini barındırıyor. Yönetmen ahlaki anlamda tartışmaya açtığı burjuvaziyi sert bir biçimde eleştiriyor. 

Ama bunu yaparken, kara mizahtan da faydalanıyor. Yönetmenin kısa dönemlerine özgü yıkıcılık ve olgın dönemine ait senaryo becerisi bu filmi klasikler arasına koyuyor. Bunuel’e yeni başlayanlar için en doğru seçenek.

24. Amarcord (1973)

IMDb: 8,0

Yetişkinlik dönemlerini anlattığı 1972 tarihli Roma’dan sonra, gençlik yıllarını geçirdiği ufak bir İtalyan kasabası olan Rimini’ye dönüş yapan Fellini, yine son derece sıcak bir film ile beyazperdeyi ısıtıyor.

1930’lu yılların Rimini’sinde, Akdeniz ruhunun izlerini taşıyan son derece sıcak karakterli insanlarla bezeli Amarcord, o tarihlerde yükselişte olan faşizmi merkezine ve hedefine alıyor. Her karesinin, Fellini sinemasının yapı taşlarını ortaya koyduğu film, yönetmenin kaçırılmaması gereken çalışmalarından.

25. Utomlyonnye Solntsem (Güneş Yanığı) / (1994)

IMDb: 8,0

1930'lu yılların ortaları... Rusya... Albay Kotov bir devrim kahramanıdır. Genç karısı, küçük kızı, ailesi ve savaştan sağ çıkmayı başaran arkadaşlarıyla beraber keyifli bir tatil geçirmektedir. Bir anda çıkagelen Kuzey Dmitri ise beraberinde büyük bir trajedi getirecektir. Kısa sürede albayın küçük kızı Nadia da dahil olmak üzere kadınları baştan çıkaracaktır. Kotov bu duruma karşı kayıtsız kalmayı istememektedir. Çünkü bu insanlar, Stalin'in dönemini yaşamaktadırlar.

26. No Man's Land (Tarafsız Bölge) / (2001)

IMDb: 8,0

1993 yılında, Bosna savaşının en kanlı günleri cereyan etmektedirler. Sırp askerler ile Bosnalılar arasındaki, tampon bölgede yollarını kaybeden bir grup Bosnalı asker, kendilerine doğru açılan ateşten kaçmak üzere buldukları boş bir siperi sığınak olarak kullanmaya başlarlar. Geriye sadece Chiki kalmıştır. Yaralı olan bir diğer Sırp asker de kısa bir süre sonra aynı sipere sığınmak zorunda kalacaktır. Bu bölgeden kurtulmak için bu iki düşman asker, birbirlerinden faydalanmak durumunda kalacaklardır.

27. Amour (Aşk) / (2012)

IMDb: 7,9

80'lerinde emekli ve eğitimli iki müzik öğretmeni olan Georges ve Anne, ilerlemiş yaşlarına rağmen geride kalan ömürlerini huzur ve mutluluk içerisinde geçiren bir çifttir. Ayrıca kendileri gibi müzisyen olan kızları Eva Avrupa'da onlarda uzakta ailesiyle yaşamaktadır. 

Yaşlı çiftin sakin hayatı bir gün Anne'nin kriz geçirip, boyundan aşağısının felç olması ile altüst olur. Georges sevgili karısına elinden geldiğince iyi bakar ama onun da yapabilecekleri sınırlıdır. Üstelik Anne'nin durumu git gide kötüleşmektedir. Georges çareyi en sonunda iki ayrı hemşire tutmakta bulur. Şimdi onca yıla yayılmış olan evlilikleri, bir kez daha bağlılık sınavı verecektir. 

Usta yönetmen Michael Haneke'nin son filmi olan yarı otobiyografik yapımın başrollerini Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva paylaşıyor. 2012 Cannes Film Festivali'nden Altın palmiye ile dönen film baş yapıtlar arasında gösteriliyor.

28. Wo hu cang long (Kaplan ve Ejderha) / (2000)

IMDb: 7,9

Zamansızlığın ortasındaki bir Çin İmparatorluğu... Federal düzenin egemenliği hüküm sürmektedir. İki savaşçı, çalınan değerli bir kılıçın ve ürkütücü bir firarinin peşindedirler. Takip esnasında bir kız ile tanışırlar. Bu kız, soylu bir adamın kızıdır. İşin ilginç yanı, kızın bedeni dövüşmek için müthiş bir eğitim almıştır. Her biri, tüm hayatlarını değiştirecek kararların eşiğinde olan üç kişi, fantastik bir yolculuğa çıkarlar.

29. Todo Sobre Mi Madre (Annem Hakkında Her Şey) / (1999)

IMDb: 7,9

Madrid'te yaşayan yalnız bir anne olan Manuela, henüz 17 yaşındaki oğlunun doğumgününde hayatını kaybetmesine tanık olur. Genç Esteban, başarılı bir yazar olmayı ve de bir gün babasının kim olduğunu öğrenebilmeyi umarak yaşamıştır. Oğlunun günlüğünü okuyan Manuela ardından Barcelona'ya gidip oğlunun babasını aramaya koyulur. Bu süreçte yaşayacakları aşk, dostluk ve keder dolu anlara sebep olur. 

İspanyol sinemasının dahi yönetmeni Pedro Almodovar’ın uluslararası arenada da büyük yankı uyandıran, hatta Oscar kazanan yapıtı son derece hüzünlü ve de eğlenceli bir başyapıt.

30. Jeux Interdits (Yasak Oyunlar) / (1952)

IMDb: 7,9

Dünyanın en yıkıcı ve kanlı savaşlarından biri olan II. Dünya Savaşı'nın izleri henüz belleklerde taptazeyken çekilmiş bir film Yasak Oyunlar... 1951 yapımı film, başarı ile savaşın dehşetini ve anlamsızlığını beyazperde'ye yansıtıyor... 1940 yılında mültecilerin Nazilerden kaçışını izliyoruz... Faşist SS çeteleri kadın çoluk çocuk demeden nefret saçmaktadır... Beş yaşındaki yetim bir kız ve onu yanlarına alan bir köylü ailesinin küçük oğlu, kilise mezarlığından çaldıkları haçlarla, hayvanlar için bir mezarlık yapmaktadırlar. Clément’ın doğrudan ve basit yaklaşımı ve kayıp çocuklar kampında keşfedilmiş genç Poujouly’den ve daha sonra yetişkin olarak sinemaya tekrar dönen Fossey’den elde ettiği mükemmel bir doğallıktaki oyunculuk, savaşın çocuklar üzerindeki etkisi hakkında etkili bir belge ortaya çıkarmıştır... Siyah-beyaz bu yapımı klasik sinemadan hoşlanan film tutkunlarının gözardı etmemesi gerekir.

31. Mon Oncle (Amcam) / (1958)

IMDb: 7,9

Filmdeki Arpel çifti, Marie-France gibi dergilerin tavsiye edebileceği türden bir sosyal başarıya sahiptir. Adam ciddi bir işadamıdır, kadınsa kusursuz bir ev kadını. Mülklerindeki her şey yenidir: ev, geometrik bahçe, çakıl döşeme... Bu işlevsel evrende eksik olansa yaşama zevki ve israf edilmiş alanlar, baştan savmacılık ruhu ve okuldan kaçmalardır. Küçük Arpel bu ruhu ancak 'ailenin yüzkarası' olan amcası Bay Hulot’yla keşfeder. Bay Hulot mutludur; St. Maur’da, herkesin birbirini tanıdığı, insanların çok basit bir kural, yani kibarlık çerçevesinde hareket ettiği küçük bir mahallede yaşar. Bay Hulot’nun Arpellerin evine gelişi çeşitli felaketlere yol açar. Sadece evin küçük oğlu, suç ortağı ve dostu olarak amcasına elini uzatır.

32. Ostre Sledované Vlaky (Sıkı Denetlenen Trenler) / (1966)

IMDb: 7,8

Bir kasaba istasyonundaki acemi bir tren hareket memuru olan Milos Hrma farklı bir tiptir. O bir yandan işine sahip çıkarak üzerindeki üniformanın hakkını vermek ister. Diğer taraftan da biraz çekingen ve tutuk yapısı ile karşı cinsle yakınlaşma deneyimini yaşamak istemektedir. Gereken performansı gösteremediğinde ise umutsuzluk içinde kalır. Dedesi, savaştan kaçmak için komutanını hipnotize etmeye başarmış biridir. Babası ise kendini güvence altında tutarak cephe gerisinde kalmış ve masa başı işleri ile durumu idare etmiş biridir. Bohemya’da bir tren istasyonuna atanan Milos’un amiri ise güvercin meraklısı, saf ve farklı bir insandır. Vakit, Alman işgalinin sona erdiği anlardır.

33. Voyna i Mir (Savaş ve Barış) / (1966)

IMDb: 7,8

Tolstoy’un destansı başyapıtı, yönetmen Sergei Bondarchuk tarafından

kusursuz bir şekilde beyazperdeye aktarılıyor. Oscar ödüllü bu başyapıtta,

Rusya’da 1805’de başlayan olaylar dizisi, beş aristokrat ailenin öyküsü etrafında anlatılır ve 1812’de Napolyon’un Rusya’yı işgaliyle  zirve yapar.

Tolstoy’un dört ciltlik bu dev eserindeki tarihi detayların inanılmaz bir özenle aktarıldığı filmde, 45 dakikalık savaş sahneleri o kadar gerçekçidir ki çekimlerde 120.000 kişilik bir ordu oluşturulmuş ve pek çok at öldürülmüştür. Sovyetler Birliği’ndeki müzelerden alınan eşyaların kullanıldığı film, gerçeğe son derece yakindir. “Savaş ve Barış”, aynı adlı romandaki duyguları ve atmosferi de başarıyla sinema diline aktarır.

 “Edebiyatla sinemanın kusursuz evliliği” olarak nitelendirilen filmin  çekimleri tam yedi yıl sürmüş, yapımda binlerce oyuncu rol almış ve dönemin koşullarında 100 milyon dolara mal olmuştur. Bu çapta bir filmi günümüzde gerçekleştirmek için 700 milyon dolardan fazla bir bütçe gerekeceği tahmin ediliyor. Bu da Savaş ve Barış’ı gelmiş geçmiş

en pahalı filmlerden biri yapıyor.

34. Les Dimanches de Ville D'Avray (Pazarla Gelen Mutluluk) / (1962)

IMDb: 7,8

Vietnam'da rutin bir bombalama görevi sırasında bir çocuğu öldürdükten sonra Fransa'ya dönen Pierre gecikmeli stres ve kısmi hafıza kaybından muzdariptir. Günlerini sanki bitkisel hayatta yaşayan bir ot gibi geçirmektedir. Bir yatılı okulda babası tarafından terk edilmiş bir genç kızla tanışan Pierre onunla vakit geçirmek ve hafızasını kurtarmak için, her Pazar kızla buluşmaya başlar. Bu masum dostluk neredeyse herkes tarafından yanlış yorumlanır.

35. Mephisto (1981)

IMDb: 7,8

1930'lu yılların sanat camiasının en sevilen isimlerinden biri olan Hendrik Hoefgen, dönemin en ünlü tiyatro sanatçılarından biridir. Kısa süre sonra iktidara gelen Naziler, sanat da dahil olmak üzere şehrin tüm yaşam düzenini tehlikeye atarlar. Nazi rejimi altında şiddete ve baskıya maruz kalan onlarca sanatçı arkadaşının tersine politik davranan Hendrik'in tek derdi kariyerini zedelememektir. Ancak bulundukları baskı ortamı zamanla şiddetini artırır ve tepkisiz kalmak imkansız hale gelir. 

Usta Macar yönetmen István Szabó’nun baş yapıtlarından biri olan Mephisto sanat, politika, bireysellik ve hayat üzerine önemli şeyler söylemekte.

36. Babettes Gæstebud (1987)

IMDb: 7,8

1987 yılında Danimarka'nın kıyı kasabalarından birinde geçen hikayede iki kız kardeşin öyküsü ele alınıyor. Yaşadıkları köy, katı dini ve ahlaki kuralların baskın olduğu bir yerleşim yeridir ve gündelik yaşamlarının en basit ayrıntıları dahi yasaklarla şekillendirilmiştir. İki kardeş de evlenerek hayatlarını kurtarma şansıyla karşılaşırlar ancak babaları buna izin vermez. Yıllar sonra baba hayatını kaybettiğinde mülteci olarak Fransa'ya göçerler ve her şeye sıfırdan başlarlar. Babette babalarının 100. doğumgününün şerefine bir davet düzenlemeye karar verir ve bu etkinlik her biri için sıradışı bir tecrübe olacaktır.

Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar ödülüne layık görülen filmin yönetmeni Danimarkalı yönetmen Gabriel Axel.

37. Pelle Erobreren (1987)

IMDb: 7,8

19. yüzyılın sonları... Kuzeyin soğuk ülkesi İsveç'te halk açlık ve işsizlikten kırılmaktadır. Çaresizlik içindeki bir grup İsveçli, bulabildikleri bir takaya atlayarak Danimarka'nın Bornholm adasına gelirler. İş bulabilme imkânları açısından İsveç'e göre bir gömlek daha iyi durumdaki bu komşu ülkeye ayak basanlar arasında, 'tekne kazıntısı' küçük Pelle ve onun dedesi olacak yaştaki babası Lasse de vardır. 

Eşini daha ülkesindeyken yoksulluğun doğurduğu hastalıklarda yitirmiş olan yaşlı baba ile yetim oğlu, ırgat pazarında yaptıkları türlü cambazlıklardan sonra, bölgenin en büyük toprak ağalarından birinin çiftliğinde iş bulmayı başarırlar. Uçsuz bucaksız tarlalara sahip olan bu çiftlik, zamanla Pelle için dünyanın bir tür 'özet'ine dönüşecek ve küçük adam burada yaşadığı kâh acı, kâh tatlı olaylarla hayatı adım adım öğrenerek büyüyecektir. O yüzden de ona, 'hayatı fetheden' anlamındaki bu anlamlı lâkabı uygun görmüştür.

38. Kolja (1996)

IMDb: 7,8

Frantisek Louka (Zdenek Sverak), Çekoslavakya'da devlet konservatuarında çello çalan bir bekardır. Orkestradaki işini kaybedince para kazanmak için cenazelerde çalmaya ve mezar taşlarını boyamaya başlamıştır. Ancak borcu gittikçe büyüyünce arkadaşı Mr.Broz (Ondrej Vetch), Rus bir kadınla evlenmesi için onu ikna eder. Kadın Louka'yla Çekoslavakya vatandaşı olabilmek için evlenir ancak evlendikten sonra Batı Almanya'daki sevgilisine kaçar. Geride bıraktığı beş yaşındaki oğlu Kolya (AndrejChalimon)'nın anneannesi ölünce, Kolya üvey babasıyla yaşamak için Çekoslavakya'ya gelmiştir. Huysuz ihtiyar Louka ile sevilmeyip de ne yapılası Kolya'nın öyküsü.

39. Character (Karakter) / (1997)

IMDb: 7,8

20 li yıllarda Rotterdam ında geçen öyküde; umut vaad eden genç avukat Katadreuffe, tefeci Dreverhaven i öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanıyor. Kendisinin suçsuz olduğunu söylese bile saatlerce sorgulamaya alınıyor. Sorgulama sırasında Katadreuffe nin ifadesiyle olaylar yeniden yaşanıyor ve farklı boyutlar kazanıyor.

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı