WWF Tüm Dünyayı 'Su Sıkıntısı Bekliyor' Dedi, Uzmanlar İstanbul İçin 'Dip Suyu' ve 'Salgın Hastalık' Uyarısında Bulundu

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) kaynakların doğru kullanılmaması durumunda tüm dünyada büyük bir su krizi başlayacağı konusunda uyardı. WWF su krizi yaşanacak şehirler arasında İstanbul'un da olduğunu belirtti. 

Öte yandan yerel uzmanlar İstanbul'da barajların doluluk oranının yaklaşık yüzde 30 seviyesinde olduğunu belirtti ve dip suyu uyarısında bulundu. Metal, civa gibi ağır maddelerin suyun tabanına çöktüğünü aktaran uzmanlar çeşitli riskler konusunda uyardı.

Detaylara birlikte bakalım... 

Doğal Hayatı Koruma Örgütü (WWF) tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünya nüfusunun önemli bir kısmı iklim değişikliği nedeniyle gelecekte sel, susuzluk veya kötü su kalitesinden etkilenebilecek.

Yapılan açıklamada, 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının 'çok yüksek su riski' olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalabileceğine dikkat çekildi.

WWF, gelecekte su sorunundan yoğun olarak etkilenecek bölgeler arasında Güney Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrika'nın yanı sıra Pekin, İstanbul ve Rio de Janeiro gibi kalabalık metropollerin de adını saydı.

Öte yandan yerel uzmanlar İstanbul için barajlardaki doluluk oranına dikkat çekerek salgın hastalık uyarısında bulundu.

İstanbul barajlarının doluluk oranı bugün itibariyle yüzde 29.43 seviyesinde. Alibeyköy Barajı’nda 24.21 seviyesindeki doluluk oranı, çekilen sularlar çok net şekilde gözükürken, tarihi su kemeri neredeyse tam boy görünüyor. 

Bilim Kurulu üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan,  barajların yüzde 30’un altındaki doluluk oranı ve bunun insan sağlığına etkileri konusunda, şu değerlendirmelerde bulundu: 

“Şebeke suyuna verilecek olan suların tahlillerinin tam olarak yapılası gerekiyor. Bu ister dip suyu olsun, isterse üst su olsun değişen hiçbir şey söz konusu değil. Bunların tamamının fiziksel, kimyasal ve biyolojik muayeneden geçirildikten sonra şebekeye verilmesi gerekiyor. Bu sırada başta klorlama ve filtreleme olmak üzere diğer mikro organizmalardan da arındırılması gerekiyor. Dip suyun şöyle bir riski elbette olabilir; suyun altına ağır maddeler çöker, partiküller çöker gibi gözükebilir. Fakat burada aslında önemli olan denizlerde de benzer durum geçerlidir; dipte en altta ağır metaller kalır eğer suda varsa. Yani cıva, demir gibi ağır metaller en altta kalır. Bu sularda bu tip riskler söz konusu olabilir. Bu nedenle mümkünse barajların dolu olması gerekir. Ancak tehlikeli seviye söz konusu olmayana kadar baraj içindeki tüm sular kullanılabilirdir” dedi.

Gerekli kontroller yapılmazsa su kaynaklı salgın hastalıklar ortaya çıkabilir!

Prof. Dr. İlhan, uyarılarına şöyle devam etti:

“Yeterli kontrol yapılmazsa, yeterli klorlama örneğin biyolojik etkenler yönünden tüm su kaynakları için geçerli, su kaynaklı salgınlar karşımıza çıkabilir. Bunların başında hepatit A, kolera geliyor. Fiziksel olarak bakarsak berrak olmayan suyun kullanımı söz konusu olmaz. İnsanlar bunu kullanmazlar, fiziksel kirlilik diyoruz buna partikül içermesi durumunda. Kimyasal olarak ise ağır metal içeren suların kullanılmasında; ağır metal zehirlenmesine kadar giden durumlar söz konusu olabilir ama bu çok nadir gerçekleşebilir. Suyun özellikle bir kaynaktan kirlenmesi gerekir. Fabrika artıkları veya doğal olarak çok cıva, demir içeren kaynaklardan gelecektir veya arsenik içeren kaynaklardan ancak su bu şekilde kirli olacak. Genelde bu ağır metal zehirlenmeleri akut kullanımda değil de çünkü akut kullanımda birisinin ya sabotaj amaçlı ya da bir fabrikanın kaynaklarının bertaraf sularının buraya gelmiş olmasını bekleriz ya da sabotaj amaçlı olmasını bekleriz. Ama daha çok iyi kontrol edilmeyen sularda ağır metal zehirlenmeleri kronik hastalık olarak meydana gelebilir. Yani çok uzun süre cıvaya insanlar maruz kalabilir. Hem kadınlarda, hem erkekler ve gelişme çağındakilerde pek çok olumsuz etki söz konusu olabilir. Bu nedenle denetimin çok önemli olduğunu ve mutlaka doğru ev uygun bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizmek isterim.'

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
04.11.2020

Kızartılmış yemeklik yağların,1 litresinin lavaboya dökülmesi ile, 1. milyon litre içme suyu kullanılamaz hale geliyor. Lütfen bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin. Bu dünya hepimizin ve yaşayabileceğimiz başka bir gezegen yok.

04.11.2020

Nereye nasıl dökmemiz gerekiyor 🤔 gerçekten bilmediğimden soruyorum

04.11.2020

Yemin ediyorum kimsenin umrunda değil . Millet olarak çok yozlaştık.Hala kaçak ağaç kesiyorlar ,birkaç villa için ağaç yakıyorlar. Millet pikniğe gidiyor her yere pisliğini atıyor.Sulara dökmedikleri pislik kalmadı.Nereye kadar böyle gider bilmiyorum. Oksijenleri tüplerden satın almaya başlayınca mı anlayacak millet? Sonra aa ben bu memlektin taşına ölürüm . s..ktir yere çöp atan benim gözümde teröristle aynı seviyede hiç farkı yok. Irmağının akışına ölürüm diyor ama ırmak bırakmadılar ülkede.

04.11.2020

Kendi eşime bile su israfını izah edemeyen ben, koskoca dünyaya ne diyebilirim ki? :/

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ