Vefatının 28. Yılında Anısına: Ailemizin Tonton Annesi Adile Naşit

Adile Naşit içten gülüşü, muhteşem oyunculuğu ve bizden oluşu ile Türk sinema tarihine ismini altın harflerle yazdırmış bir sanatçı. Aileden gelen tiyatroculuk yeteneğini kendi potasında da eriterek ruhundan geleni ekranlarda bizlere yansıttı. Ölümünden önce de ''Yılın Annesi'' seçilmişti.

Acısıyla tatlısıyla bir ömrün hikayesidir Adile Naşit'in hayatı...

.

17 Haziran günü dünyaya gözlerini açtı.

Tiyatrocu bir aileden gelen Naşit Özcan'ın kızı Adile Naşit 17 Haziran 1930'da doğdu. Ağabeyi ve annesi de tiyatrocu olan küçük Adile, babasının isteğiyle erken yaşlarda okula başladı. Fakat babasının erken ölümünden sonra Adile Naşit, okulu bırakıp kendini tiyatro sahnelerine attı.

İlk tiyatroya gittiğinde morali oldukça bozulmuştu.

Tiyatro'ya annesi ve ağabeyi ile gittiğinde dönemin sanatçısı Şevkiye May ona ''Ben senin ablan sayılırım Adileciğim. Sana bir nasihat. Bu çarpık bacakların ve bücür boyunla tiyatroda asla başarılı olamazsın. Yol yakınken dön.'' demişti. Fakat daha sonra Adile Naşit'in çabası ve muhteşem oyunculuğu karşısında etkilenen May, ondan özür diledi.

1948'de Lüküs Hayat ile sinemaya adım attı.

Tiyatrodaki başarısıyla kendinden söz ettiren Adile Naşit, ilk sinema filmiyle kendine has duruşu ve diğer insanlardan farklı olan oyunculuğu ile dikkatleri üzerine çekti. Bu film aslında kendisi için çok iyi bir başlangıç olacak ve diğer güzel filmlerin kapısını açacaktı.

Zamanla daha çok tanındı ve tekliflerden başını kaldıramadı.

Her türlü rolü bir elbise gibi üzerine giymesi onu çok yüksek yerlere çıkardı. Her sene gelen film teklifleri ve halktan gelen istek Adile Naşit'in her sene daha iyi filmlerde rol almasının yolunu açtı.

Genellikle komedi filmlerinde oynayan Adile Naşit, komedinin harmanlandığı dram türünde de başarısını gösterdi. (Bizim Aile gibi)

Komedi rollerinde gösterdiği başarı hayranlık uyandırıcıydı.

Adile Naşit'in bitmek tükenmek bilmez enerjisi, şen kahkahaları ve ailedenmiş gibi davranması halk tarafından çok sevildi. Yeri geldiğinde bir anne gibi ağlayan Naşit, yeri geldiğinde de kulak çınlatacak cinsten kahkahasını da filmlerinde esirgememişti.

Hababam Sınıfı ve diğer filmlerdeki rolleriyle akıllara kazındı.

Hababam Sınıfı'nın Hafize Ana'sı, Gülen Gözler'in Nezaket Hanım'ı, Kibar Feyzo'da Sakine Kadın veya Sakar Şakir'deki kötü rolüyle Fatma. Her rolü üstüne bir giysi gibi giydi ve sanki evin içinde bizimle oturuyormuşçasına oyununu sergiledi. 

Adile Naşit başarıdan başarıya koşuyordu.

Oğlunun hastalığı hayatını tepe taklak etti.

Adile Naşit'in neşeli olduğu kadar acı dolu hayatının son perdesini oğlu kapattı. Kalp hastalığından muzdarip olan oğlu Naşit'i adeta baş aşağı çevirdi. Oğlunun yüksek fiyatlı bir ameliyatla yurt dışında tedavi olması gerekiyordu.

Tiyatrocu arkadaşları destek olmak için kampanyalar düzenledi. Projeler başarıya ulaştı ve Adile Naşit'in oğlu Ahmet ameliyat oldu.

Her şey güzel gibiydi ta ki Ahmet'ten gelen ani habere kadar.

16 Haziran günü, tam da doğumundan bir gün önce oğlunu kaybetti.

Ölüm haberi İzmir'e geldikten sonra Adile Naşit hiç düşünmeden sahneye çıktı. Oyununu sergileyip herkesi de güldürdü. Biter bitmez de hemen İstanbul uçağına bindi. Perişan halde uçaktan inen Adile Naşit, bir daha doğum gününü hiç kutlamadı.Bu ölüm Adile Naşit'in hayatını bambaşka bir yöne çevirecekti.

Bundan sonraki zamanını çocuklara adadı.

Oğlunun ölümünün ardından Adile Naşit çoğunlukla çocukların içerisinde yer aldığı projelerde oldu. Oğlunun gözlerine bakarcasına çocuklara sevgiyle bakan usta sanatçı daha çok sevilecekti. Adile Naşit'in Sezen Aksu ile de dostluğunun pekişmesinin ardından oyunlar da birbirinin ardına geldi. Pek çok projede beraber olan bu ikili artık ölünceye kadar ayrılmayacaktı.

Uykudan Önce: Adile Naşit

Seksenli yılların belki de en güzel yayınıydı. Adile Naşit akşama doğru hikayesini anlatır ve çocuklarını uyuturdu. Ahmet'e, Ayşe'ye, Hasan'a seslendirdi. Belki de bu kadar içten hikaye anlatışı ve sevgiyle bakan gözleri Adile Naşit'i daha çok sevdirmişti.

1985 yılında ''Yılın Annesi'' seçilerek de bunu kanıtladı.

Şen kahkahasının ardında büyük bir hüznü vardı.

Babasının ruh ve sinir hastalığından rahatsızlanıp abisinin yanında ölmesi, ailesinin kötü bir dönem geçirmesi, vücudundan memnun kalmayışı ve çocuğunun erken kaybı Adile Naşit'i çok etkiledi. Kompleksli bir insan olduğunu söyleyen Naşit bir röportajda da şunları söyledi:

''Son zamanlarda denize giremez oldum. Dehşetli utanıyorum. Giydiklerimi hiç yakıştırmam kendime. Biri güzel olmuşsun dese, bu kez alay edildiğime inanır, yalnız kalınca ağlarım. Biliyorum bunların hepsi kompleks, ama bir türlü önüne geçemiyorum. Yüreğimin içindeki aşağılık duygusunu yenemiyorum...''

Ama sevildiğini de biliyor ve seyircilerine her daim teşekkür ediyordu.

1987 yılının sonlarına doğru Adile Naşit hastalandı.

Karın problemlerinden dolayı rahatsızlık duyan Adile Naşit tedavi olmak için gittiğinde haberler pek iyi değildi. Kendisine bağırsak kanseri teşhisi konuldu. Yurt dışında tedavi olması gerekti. Yanında refakatçi olarak Sezen Aksu gitti.

57 yaşında aramızdan ayrıldı.

Takvimler 11 Aralık 1987 yılını gösterdiğinde Sezen Aksu refakatinde son günlerini geçiren Adile Naşit hayata veda etti. Ölümünden sonra çekilen bir poz gazetelerden birinde yayınlandı.

Oynadığı son filmindeki (işleyişe göre öldüğü nadir filmlerdendir) son repliği de çok manidardı:

- Sevenlerim beni hep gülerek ve neşeyle hatırlasın...

İki gün sonra da eşi ve çocuğunun yanına defnedildi.

Bonus: Adile Naşit ve Dostları

Bu iyi, güzel insanı sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz...

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi