Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor, Eski zamanlardan bir cuma çalıyor... Durup köşe başında deliksiz dinlesem, Sana kullanılmamış bir gök getirsem... Haftalar ellerimde ufalanıyor, Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem, Ben sana mecburum sen yoksun.Hangi merhem çâredir şu bizim yaramıza Yel üfürdü su götürdü gençliğimizi... Elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık, Meydanlar serseri biz serseri, Sağımız sefalet solumuz ölüm... İşte geldik gidiyoruz... Kahrolasın! Kahrolasın İstanbul şehri!Her şeyi terk ettim; ne aşk ne şehvet,Sarışın başladığım esmer bitiyor...Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli,Dudakları keskin kırmızı jilet!Bir belaya çattık; nasıl bitirmeli,Gitar kımıldadı mı zaman deliniyor...Kimi sevsem sensin / hayretKapıların kapalı girilemiyor...Camlarda çehreler hayal meyal, Aramızdan müthiş ayrılmışlardır. Anlaşılmaz niye öldükleri... Son nefeslerini tasarladıkça, İnsan ısrarla ölümünü yaşıyor, Yağmurda sis düdükleri...Dörtte dört sabaha karşı yağmursun...Seni kim çizebilir şubat yolcusu, Bütün çizgileri bozuyorsun..Gizli yılan ıslıklarıyla öz suyu zaptediyor...Henüz birer iskelet gibi çıplak,Aşağıdan yukarıya ağaçları,Çiçekleri uyandı uyanacak...Koparsam korkarımiKoparmasam!Aysel git başımdan ben sana göre değilim,Ölümüm birden olacak seziyorum.Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim,Aysel git başımdan istemiyorum...Tedirgin etmeseler,Armonik çalan bir kadını... Işıklar yola çıkınca herhangi bir akşam, Beni alıp duvarların arkasına götürmeseler,Seni alıp götürmeseler...Yanılmış bir kapıyım simsiyah,Kendi üstüme kapanıyorum...Seni Paris'te kaybettim,Yanlış bir yerde arıyorum.Bozduğum her saat,İçimi büsbütün daraltıyor...Hiçbir mutluluğum kalmadı,Ne bıraktıysan harcadım...Sırılsıklam aşık ince saz, Kadehlerin mehtaba kaldırılması, Adeta düğün... Hayat zamanda iz bırakmaz! Bir boşluğa düşersin bir boşluktan, Birikip yeniden sıçramak için...Elde var hüzün.Elimden tut yoksa düşeceğim,Yoksa bir bir yıldızlar düşecek!Eğer şairsem beni tanırsan,Yağmurdan korktuğumu bilirsen,Gözlerim aklına gelirse...Elimden tut yoksa düşeceğim!Yağmur beni götürecek yoksa beni...Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk, Gece trenlerine binme, Kaybolursun... Sokaklarda mızıka çalma çocuk!Vurulursun!Beni de kırdılar içimde kırdılar... Karanlık camlardan sular akıyordu, Şimşekli bir boşlukta saat vurdu, Beni de kırdılar belki yalnızdılar, Belki onların da çocukluğu yoktu... Bütün şarkılara kapalıydılar, Bir genç kız değmemişti saçlarına...İçlenip buzlu bir kadeh gibi,Buğulanıp buğulanıp durmasam...Ne olur sabaha karşı rıhtımda,Çocuklar Pia'yı görseler..Bana haber salsalar bilsem...İçimi büsbütün yıldız basar,Bir hançer gibi çıkıp giderdim...Geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman, Benim şiir kitaplarından sızan aydınlık, Elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman, Pancurların çarpıldığı lodos geceleri... ...Hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son...Gözlerin gözlerime değince,Felâketim olurdu ağlardım...Beni sevmiyordun bilirdim,Bir sevdiğin vardı duyardım.Çöp gibi bir oğlan ipince,Hayırsızın biriydi fikrimce,Ne vakit karşımda görsem,Öldüreceğimden korkardım!Felâketim olurdu ağlardım...Sen benim hiçbirşeyimsin,Yazdıklarımdan çok daha az...Hiç kimse misin bilmemki nesin,Lüzumundan fazla beyaz...Sen benim hiçbirşeyimsin,Varlığın yokluğun anlaşılmaz!
Güzel Yürekli Adam!
bir attila abi olamadık gitti
sıradan