Dünya üzerinde öyle korkunç hastalıklar var ki, insan böyle hastalıkların varlığına inanmakta güçlük çekiyor. Deri altında yürüyen solucandan tutun, beyin yiyen amipe kadar birbirinden ilginç ve korkutucu hastalıkları sizin için listeledik.
Önemli uyarı: İçerik rahatsız edici görüntüler içermektedir.
Deli dana hastalığı, sığırlarda rastlanılan ve beynin süngerleşmesine bağlı olarak ölümle sonuçlanan bir hastalıktır. Protein parçalanması sonucu meydana gelen bu hastalık uzun yıllar vücutta kuluçkada bekler. Bilim insanları uzun yıllar yaptığı araştırmalar sonrası bu hastalığın insanlarda da görüldüğünü fark etti. İnsanlarda milyonda bir kişiyi etkileyen bu hastalık, prion adı verilen bir protein türünün yol açtığı bir sinir sistemi hastalığıdır ve tedavisi yoktur. Semptomlar gözükmeye başlamasıyla hızlı fonksiyon kayıpları yaşanır ve ölüm oranı ne yazık ki yüzde 100'dür.
Cancrum Oris, iltihaplı diş etleri ve yanaklarla başlar ve ardından vücutta kötü kokulu akıntılarla devam eder. Bu hastalığın hedefi yüz bölgesidir. Yüzdeki dokuyu yok eder ve kişinin dudaklarını, yüzünü ve yanaklarını parçalar. Çoğu enfeksiyonun aksine, kas gibi anatomik bariyerleri aşarak yayılabilir ve hastalarda ciddi ve kalıcı fiziksel hasara neden olur. Genellikle iki ila beş yaş arasındaki ciddi şekilde yetersiz beslenen çocuklarda görülür ve özellikle hijyenin zayıf olduğu ve güvenli olmayan içme suyu olan bölgelerde yaygındır. Aynı zamanda yetersiz beslenmiş, susuz kalmış ve sıklıkla bağışıklığı zayıf çocukları, örneğin HIV ile doğan çocukları hedef aldığı da biliniyor. Hastalık çoğunlukla ölümle sonuçlanır ancak on kişiden biri yüzünde kalıcı hasar da olsa hayatta kalabiliyor.
Bu hastalıkta kişinin hayatı normal devam ederken zamanla uyuyamamaya başlıyor ve en sonunda hiç uykuya dalamaz hale geliyor. Genelde orta yaşlarda ortaya çıkan bu hastalık, kişiyi bir veya iki yıl boyunca fiziksel olarak uyuyamaz hale getiren ilerleyici bir uykusuzluktur. Hastalığın bugün hala bilinen bir tedavisi bulunmuyor ve de her vaka ölümle sonuçlanıyor. Ölümcül ailesel uykusuzluk oldukça nadir görülen bir hastalık olmakla birlikte, şu ana kadar sadece kırk aile grubunda görüldüğü biliniyor.
Miyaz, hayvan ve insanlarda vücudunun sinek larvaları (kurtçuklar) tarafından istila edilmesidir. Bazı sinek larvalarının insan dokusu üzerinden beslenmesiyle meydana gelir.
Vücudun yumuşak dokuları özellikle basınç ve darbe altında bozularak tam anlamıyla kemiğe dönüşür. Dokudaki herhangi bir hasar hastalığı tetikleyebilir, bu nedenle tıbbi olarak müdahale etmek mümkün değildir. Bu sendroma sahip kişiler fiziksel aktivite yapamaz çünkü alacakları her darbede, darbe aldığı bölge kemikleşmektedir. Bu hastalığa sahip kişi hayatını vücudunun bükülmüş kemikten oluşan bir kafes haline geleceğini bilerek yaşar. Genetik olan bu hastalığa sebep olan mutasyon, eşeyli üreme hücrelerinde kendiliğinden meydana gelmektedir.
Uyku hastalığı olarak da bilinen bu hastalığa çeçe sineğinin ısırması neden olur. Gün içinde enfekte olan hastaların kafası karışır ve tökezler ve hatta ayaktayken bile uyumaya devam ederler. Hastalık ilerledikçe, uyku daha uzun ve daha derin hale gelir ve sonunda komaya ve ölüme yol açar. Yeterince erken teşhis edilirse, hastalığı tedavi etmek için ilaçlar kullanılabilir.
Locked-in Sendromu, oldukça nadir görülen nörolojik rahatsızlıklardan birisidir. Sendromdan muzdarip olan kişinin göz kasları dışında tüm kasları felç olmuştur. Bu felç yüzünden de hastanın bilincinin kapandığı düşünülür. Hastanın tek iletişim aracı sadece gözleridir ve tüm derdini gözleriyle anlatmaya çalışır. Hastalığın üzücü yanı ise hastanın etrafındaki her şeyi görmesi, duyması, koklaması ve hatta dokunulduğunu bile hissetmesidir ancak herkes bilincinizin kapalı olduğunu düşünür.
Tay-Sachs hastalığına sahip olan çoğu bebekte doğum öncesinden başlayan sinir zedelenmesi bulunur ve semptomlar genellikle üç ile altı ay aralığında ortaya çıkar. Bebek iki-üç yaşına kadar normal bir şekilde gelişir. İlk adımlarını atar, ilk kelimelerini söyler ve anne babasıyla bağ kurar. Yavaş yavaş ise tüm gelişmeler gerilemeye başlar. Yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi bırakır ve vücudunda uzun yaşaması için hayati önem taşıyan belirli bir enzim bulunmadığı için ortalama beş yaşından önce hayatını kaybeder.
Gine Solucanı Hastalığı, Gine Solucanı larvasını yutmuş su pireleri içeren içme sularından kaynaklanır. Ayrıca solucan larvası içeren az pişmiş balık yemekten de kaynaklandığı biliniyor. Kişi larvayı yuttuktan sonraki iki hafta içinde su pireleri ölür ve Gine Solucanı larvasını sindirim sistemine bırakır. Larvalar büyürken ve olgunlaşırken yavaş yavaş mide ve bağırsak duvarlarından geçer ve sonunda deri altı dokuya girerler. Vücuttaki bir yıllık uzun yolculuklarından sonra deri altında yetişkin solucanlara dönüşmeye devam ederler. Solucanların uzunlukları 60 ila 100 santime ulaşabilmektedir.
Bu, enfekte kişide ağrılı kabarcıklara neden olur. Kabarcıklar kaşınır ve yanar ve rahatlamak için suya daldırıldığında ise Gine Solucanı deriyi yarar ve larvasını enfekte kişinin yıkandığı suya bırakır. Birkaç hafta sonra solucanın larvası biter ve ölür. Bu hastalık ölümcül olmasa da eklemlerin kilitlenmesine ve vücut içinde şekil bozukluğuna neden olabilir. Ayrıca, bu hastalıktan kaynaklanan yaralar bakterilerle enfekte olabilir ve bu da sepsise veya septik artrite yol açabilir.
Steven-Johnson Sendromu (SJS), mukoza zarlarını ve cildi etkileyen potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir durumdur. SJS, ateş ve vücut ağrıları gibi grip benzeri semptomlarla başlar ancak birkaç gün içinde ciltte yanıktan sonra oluşan kabarcıklara benzeyen kabarcıklar oluşur. Bu, bakteriyel enfeksiyonlar, çoklu organ yetmezliği ve hatta ölüm gibi komplikasyonlara neden olabilir. Erozyonlar yüzden aşağı yayılır ve bu erozyonlar, solunum yolu, idrar yolu ve cinsel organlar dahil olmak üzere mukoza zarlarında oluşur. Ayrıca gözün kornea ve konjonktivasını da etkileyebilmektedir. Nadir bir hastalıktır ve vakaların da yalnızca yüzde 10'u ölümle sonuçlanır.
Çoğunlukla göl ve nehir gibi tatlı sularda bulunan Naegleria fowleri adlı bu tek hücreli amip, insandan insana geçmez. Burun yoluyla bulaşır ve bulaştığında beyinde enfeksiyona yol açar. Bu hastalık sonucu ölüm oranı ise yüzde 97'nin üzerinde.
Dünya üzerinde en sık rastlanan şizofreni türleri arasında ikinci sırada olan Katatoni şizofreni, uzun süreli trans benzeri bir duruma neden olan psikiyatrik bir durumdur. Yabancılaşma, duyarsızlaşma, iştahsızlık gibi psikolojik semptomların dışında bu şizofreni türünde fiziksel semptomlarda görülür. Bu hastalığa sahip kişi cansız bir manken gibi görünür. Kaslar kas katı kesilir ve mimikler donar. Hastalığın son evresinde ise bilinç kaybı yaşanır.
Kolda veya bacakta oluşan bir hasar sonrası ortaya çıkan bir ağrıdır ve nadiren de olsa ameliyat, kalp krizi, inme sonrasında da yaşanabilir. Yanma hissi olarak kendini gösteren ağrı, asıl aldığınız hasardan daha çok ağrıya sebep olur. Bu sendromda yaralı kısım iyileştikten uzun süre sonra bile ağrının gitmediği görülür. Ağrının görüldüğü bölge genelde ödemlidir. Çeşitli ilaçlar ağrının azalmasına yardımcı olsa da uzun süreli bir rahatlama mümkün değildir. Sendromun ortaya çıkma sebebi de hala bulunmuş değil.
Kuru hastalığı, nörolojik biz bozukluktur. Yutma, yürüme, yutma ve çiğneme zorlukları ve özellikle titreme görülür. Hastalığa, anormal bir biçimde katlandığında nörodejenerasyona sebep olan prion proteini sebep olur. Prionun yanlış katlanması canlılarda çeşitli bilişsel bozukluklara sebebiyet vermektedir. Hastalığın bulaşma nedeni olarak ise Papua Yeni Gine’nin Güney Fore bölgesindeki yerliler arasında gerçekleşen endokanibalizm (akrabalar arasında gerçekleşen yamyamlık) gösteriliyor. En önemlisi ise bu hastalığa artık rastlanmaması.
Vücudun çeşitli yerlerinden farklı renkli liflerin oluşmasına neden olan bir hastalıktır. Tüm vücutta kaşınma ve sürünme hissine neden olur ve dilde de büyüyebilir. Deride kıpırdayan mavi, siyah, kırmızı ve beyaz lifler bulunur ve hastaya cildinde sanki bir böcek yürüyormuş hissiyatı yaşatır. Aclılı olmasının yanı sıra aynı zamanda oldukça sinir bozucu bir hastalık diyebiliriz.
beterin beteri var lafı tamda burada söylenmeli ... her biri diğerinden daha acı ...
Tek sorun başlık neden inanmayalım göstererek kanıtlamışsın işte…
Valla ben inandım niye inanmayalım hatta Çok uzun zamandır 13 numarada ki durumu yaşıyorum inanılmayacak ya da çok korkulacak bir durum değil ama gerçekten geçmiyor 🤦♀️