İstanbul... Bir şehir bu kadar değişebilir mi? Açıkçası bu soru uzun zamandır kafamı kurcalıyor. Net yanıt bulabilmiş değilim. İnsan mazide takılıp kalmamalı hoş nostalji insan ruhunu rahatlatıyor. Eskiye olan özlem günümüzde daha çok canlanmış durumda. Bunu kimi zaman dost sohbetlerinde kimi zamansa dolaştığımız bu şehrin herhangi bir sokağında hissediyoruz. İstanbul’da mekanların kutsallığı yoktur nostaljisi vardır. Bu nostalji bizi mutlu ediyor. Bina ve yol yapma hırsı yüzünden nostaljimiz yani mutluluğumuz zedelenmekte. Sadece İstanbul değişmiyor içinde yaşayan insanlarda değişiyor. Kavgalar artık şiddetli, sokaklar güvenli değil, komşuluk tamamen unutulmuş durumda, estetik dediğimiz konudan hiç bahsetmiyorum bile.
Refik Halid’in Sermet Muhtar için söylediği güzel bir tabir vardı; İstanbulist. İstanbul uzmanı ve sevdalısı olan Sermet Muhtar bu şehri şu an görse ne hissederdi bilmiyorum. Büyük ihtimalle üzüleceğine eminim. Haksız da sayılmaz hani. Değişen o kadar çok şey var ki.
Bu değişim sırasında zamana yenik düşen İstanbul mesleklerini hatırlamadan olmaz galiba. Çünkü bunlar aynı zamanda eski günlerin ta kendisiydi. Hayatın içinden birinin her an rastlayabileceği bu insanlar eski İstanbul’un sesi, ritmi kimi zamansa eğlencesiydi. Şehrin bu mesleklerini incelediğimiz zaman aslında İstanbul’un ilginç renklerini görebiliyoruz. Bu renklerden en dikkat çekenlerini anlatmadan olmaz.
Tası tarağı toplayıp kaçmak deyimi de bu sokak berberlerinden geldiğini dinlemiştim Sunay Akın'dan.
#7 çok korkunç değil mi?Onlar nasıl basmacı vampir gibi.
Cezayir fesi? Hmm. Doğru şapka geldi...