Üzerinde Yaşadığımız Anadolu Topraklarının Bilinen En Eski İmparatorluğu: 'Hititler'

Hititler, veya eski zamanlarda kullanılan bir diğer ismiyle Etiler, Anadolu topraklarının tarihi açısından büyük önem arz eden bir imparatorluktur. İşte bu sebeple, milattan önce Anadolu topraklarımızda hüküm süren bu kadim imparatorluğun tarihini, sade bir biçimde özetlemeye çalıştık.

Hititlerin Kökeni

Hititlerin yaklaşık olarak M.Ö. 2000-1900'lü yıllarda Anadolu'da ortaya çıktıkları bilinmektedir. Fakat, tıpkı Sümerlerde olduğu gibi, buranın yerli bir halkı mı oldukları, yoksa göç yoluyla mı geldikleri halen bir bilimsel tartışma konusudur. İsimleri de ilk olarak Het Oğulları namıyla Tevrat'ta geçmektedir. Zamanla çeşitli dillerde, tarih biliminde de bu isim benimsenmiştir. Fakat Türkçeye, Fransızca Hétéen kelimesinden geçtiği için, cumhuriyetin ilk yıllarında Hititler bu Fransızca telaffuzlarıyla Eti adıyla anılmıştır.

Başkent Hattuşaş

Hititlerin kökenleri hakkındaki teorilerden kuvvetli olanı Karadeniz'in kuzeyinden Anadolu'ya göç ettikleridir. Buna göre burada uzun süre yerel unsurları keşfeden Hititler ilk olarak M.Ö. 1650'li yıllarda I.Hattuşili tarafından bir devlet olarak teşkil edilmiştir. Hititler ilk dönemlerinden itibaren Kuzey Suriye, Mezopotamya hatta Mısır topraklarını gözlerine kestirmişlerdi. Yıllar geçip giderken Hititler bazen komşularıyla yakın ilişkiler kurdular, bazen de sert çatışmalara girdiler. Bununla beraber kendi devletleri içerisinde de sık sık kanlı taht mücadelelerine ve saray entrikalarına şahit oldular. M.Ö. 1380'de başa geçen Şippiluliuma döneminde ise Mısır-Hitit ilişkileri bambaşka bir boyut kazanacaktı.

Hitit İmparatorluğu

Şippiluliuma kardeşini öldürerek tahtı kanlı bir şekilde devralmıştı. Zaten bu ilk defa taht için kan dökülmesi değildi, daha önce de yönetime bu şekilde gelen krallar mevcuttu. Şippiluliuma kısa sürede önemli askeri başarılar elde etti, Hititleri geniş bir imparatorluk seviyesine yükseltti. Tam da bu sıralarda Mısır'dan ilginç bir teklif geldi. Kraliçenin kocası ölmüştü, erkek bir evladı da yoktu. Bu sebeple firavun olması için Hitit kralının oğluyla evlenmek istiyordu.

Savaşın Ayak Sesleri

Kral Şippiluliuma şaşırmıştı, en tehlikeli düşmanı Mısır kendisiyle akraba olmak istiyordu. Önce şüphelendi ve bunun bir tuzak olduğunu düşündü. Fakat Mısır'a gönderdiği öncü heyet bir tehlike olmadığını haber verince oğlu Zananza'yı da yolladı. Fakat Mısır'da muhalifler gücü ele geçirmişler ve kendilerine bir firavun seçmişlerdi bile. Zananza şehre girer girmez katledildi. Hitit kralı oğlunun öldürülmesi haberini alınca gelen hüzün zamanla sinire dönüştü. Şippiluliuma derhal Suriye topraklarındaki Mısırlılara saldırdı. Oğlunun intikamını almak için çok kan döktü, hayatta kalanları da esir aldı. Böylece Mısır-Hitit savaşları başlamıştı.

Büyük Hesaplaşma: Kadeş Savaşı

s292.photobucket.com

M.Ö. 1310'da II.Muvatalli yönetimi devraldığında artık Mısır-Hitit gerginliği iyice artmıştı, buna bir nokta konulması gerekiyordu. Muvatalli kardeşi Hattuşili'yi ordu komutanı yapmıştı. Böylece devleti birlikte yönetmeye başlamışlardı. Fakat Muvatalli'nin başkenti Konya'ya taşıyarak kardeşinin topraklarından uzaklaşmak istemesiyle, aralarında bir ayrılık olduğunu anlamaktayız. Yine de iki kardeş M.Ö. 1285'te Kadeş yakınlarında Mısır'a karşı birlikte mücadele edeceklerdi. İki ülkenin sınırları birbirine yaklaşmıştı ve Kadeş stratejik bir önem arz ediyordu.

Ramses'in Ordusu

Mısır'ın başında bulunan II.Ramses güçlü bir kraldı. Daha ilk birkaç yılında birçok önemli bölgeyi ele geçirmeyi başarmıştı. Emrinde bulunan ordu da gayet kuvvetli ve kalabalıktı. Ramses ordusunu Mısır tanrısının adını taşıyan 4 kola ayırdı. Amon, Ra, Ptah ve Set kollarının her birisi yaklaşık 5 bin piyade ve 1000 kadar savaş arabasından mürekkepti. Fakat Ramses stratejik bir hatada bulundu. Kendi komutasındaki kolordu çok hızlı ilerlediği için ordunun asıl unsurları yaklaşık 25 km geride kalmıştı. Netice itibarıyla iki devlette savaştan galip ayrılamadı. İki devlet tarafından, günümüze kadar ulaşan, Kadeş Antlaşması imzalanarak kendi sınırları güvence altına alındı. Böylece Mısır-Hitit çatışmaları da son bulmuştu.

Hititlerin Sonu

Hititler asırlar boyunca çevresindeki birçok siyasi güçle çatışma içerisine girmişlerdi. Fakat onların sonunu getiren şey ne bu çatışmalar ne de en büyük düşmanları Mısır'dı. Devletin sonunu getiren olayla, son kral II.Şippiluliuma zamanında başlayan isyanlar ve iç karışıklıklardı. Son kraldan evvel bir süre önü alınamayan kanlı taht kavgaları da tekrar kendini göstermişti. Hitit İmparatorluğu içten içe tükenmekteydi. Bir de bunun üstüne Avrupa topraklarından başlayan Dor Göçleri de eklenince imparatorluk tamamıyla karışmıştı. Kuraklığın getirdiği açlık ve su sorunları halkı bezdirmişti. Kentler bir bir ıssızlaşmıştı. Nihayet M.Ö. 1200 tarihine gelindiğinde, Hitit tarihi susmuştu.

Geç Hitit Devletleri

Hitit İmparatorluğu böylece yıkılmıştı, fakat halk yok olmadı. Çeşitli bölgelere dağılanlar, Anadolu, Toros Dağları ve Kuzey Suriye coğrafyasında büyük-küçük siyasi varlıklar gösterdiler. Daha sonraları ise coğrafyanın dört bir yanına dağılan bu kentler zamanla yükselen Assur İmparatorluğu tarafından teker teker kontrol altına alındı.

Hitit Dili Ve Yazısı

Hititler, Hint-Avrupa kökenli bir uygarlıktı. Bu sebeple dilleri Hititçe de Hint-Avrupa dil ailesine mensup bir dildi. Günümüzde Hititoloji denilen bilim dalı bu kadim Hitit dilini ve tabletlerini incelemektedir. Yazı ise Hititlerden yaklaşık bin yıl evvel Sümerler tarafından icat edilmişti ve son şeklini almıştı. M.Ö. 1950-1750 arasında Mezopotmaya ile Kayseri arasında mühim bir ticaret ağı oluşmuştu. Bu ilişki sebebiyle Anadolu toplumları Mezopotamya'da kullanılan çivi yazısını tanımıştı. Ege ve Yunan dünyası ise bu yazıdan bihaberdi. Özetle Hititler de çivi yazısını kullanmışlardı. Arkeolojik kazılar sonucu Başkentleri Hattuşaş'dan Hititlere ait 25 bin küsur tablet çıkmıştır.

Yönetim Ve Ekonomi

Kralların temelde 3 önemli vazifesi vardı:

  • Başrahiplik yaparak çeşitli dini vazifeleri, törenleri ve kutlamaları idare etmek.

  • Komutan olarak daima ordunun idaresini elinde tutmak.

  • Yargıç olarak suçluları yargılamak ve gerekli cezaları vermek.

Kral bu vazifeleri hakkıyla yerine getirmeliydi. Ayrıca kralın dışında panku adlı bir meclis de bulunuyordu. Ekonomi tarım ve hayvancılığa bağlıydı, halkın büyük kısmı da bu işlerle uğraşırdı. Bundan başka toplum içerisinde demircilik, dokumacılık gibi uğraşlarla meşgul olan birtakım zanaatkar sınıfları da mevcuttu.

Dini İnançları

Hititler çok tanrılı dini inançları gereği bin tanrılı bir toplum olarak anılırlar. Kendi inandığı tanrıları dışında, diğer toplumların tanrılarını da kendilerine katmışlardır. Hititler, tanrıların insanlar gibi yaşadıklarına inanmaktaydılar. Hatta ölen krallarının da tanrı mertebesine yükseldiğine inanıyorlardı. Hititler de tarihte görülen birçok toplumda olduğu gibi, tapınaklarında tanrılarına kurbanlar sunuyorlardı. Hititler, ilginç bir özellik olarak, kabartmalarda tanrılarını daima boynuzlu uzun bir külah giymiş olarak tasvir etmişlerdir.

Popüler İçerikler

Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Wanda Nara ile Yasak Aşk Yaşadığı Öne Sürülen Keita Balde Sivasspor'dan Gönderildi
Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!
YORUMLAR
21.07.2016

o yüzden çorum dünyanın merkezi heee

21.07.2016

okumaya üşenip sadece resimlere bakıp, dur lan birde yorumlara bakayım diyen?

05.02.2017

hititlerin kendi ic meslelerinden oturu coktuklerini sanmiyorum. muhtemelen o devirdeki istikrarsizlikdan oturu ic cekismeler savaslar yasadilar. o devir tarihde bronz cagi cokusu olarak gecer. medeniyetin cokup karanlik caga girildigi bir zaman. sadece hititler degil, dogu akdeniz ve ortadogudaki tum medeniyetler cokuyor, bir tek misir o devri sag atlatabiliyor. nedeni yasanan buyuk olcekdeki kuraklik. dor istilalari, deniz kavmi denen nerden geldigi bilinmeyen halklarin istilalari, ic savaslar huzursuzluklar hepsi kitlik yuzunden. tipki bugun suriyede oldugu gibi.

05.02.2017

suriye savasina politik olarak bakarsaniz pek cok farkli neden gorursunuz ama asil neden yasanan kuraklik. bizi ilkginc sekilde etkilemesede akdeniz havzasi son bin yilin en agir kurakligini yasiyor. diger ulkeler bir sekilde cozum uretip durumu idare ettiler ama suriye uzun zamandir kuraklikdan ac ve issiz kalan halkina duyarsiz kaldi. sehrin varoslar ac ve issiz insanlarla doldu. bu dunyanin her yerinde ihtilallerin, ic savaslarin, sonu gelmez kaosun ana yakitidir, patlamak icin sadece bir kivilcim bekler, sonrasinda her yeri sarar kimin ne amacla ne icin savastigi birbirine karisir.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ