Uzayda Ölüm ve Bedenin Çürümesi Üzerine Bilmeniz Gereken İlginç Detaylar

Son dönemlerde uzay ile alakalı yaşanan gelişmeler, uzayda yaşam bulunduğu konusundaki iddialar hepimizin halen aklında.

Bu konudaki çalışmaların hızlanması sonucu –yaşam ile alakalı- akıllara bir başka soru daha geldi: Uzayda ölüm nasıl gerçekleşir? Sonuçta yaşamın olduğu yerde ölüm de vardır. 

Değil mi?

Uzayı keşfetme konusunda çalışmalar hepimizi sevindirse de bir de kötü haber var maalesef.

Kötü haber şu ki; uygun bir uzay kıyafetiniz olmadan uzayda yaşamınızı sürdürebilmeniz mümkün değil. Uzay boşluğunda istenmeyen şekillerde bir dizi vakuma maruz kalacaksınız. İyi ihtimalle çok çabuk bir ölüm yaşayacaksınız ama bedeniniz için bu durum maalesef geçerli değil.

Eğer dünya üzerinde yeni ölmüş birine yaklaşırsanız, bedenin ölümden hemen sonra çeşitli değişimler geçirdiğini rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.

En belirgin değişim “pallor mortis” (vücudun solgunlaşması) ve “Livor mortis” (Lividity: vücudun morarması). Ölümden sonra, kalp kan pompalayamadığında, yer çekimi etkisiyle kan yere yakın bölgelerde birikmeye başlar. Daha ağır olan kırmızı kan hücreleri de çökmeye başlar, mor, çürük gibi görünen lekeler oluşmaya başlar ve bu ölümün en kesin işaretidir.

Ardından “rigor mortis” gelir. Çürümenin bu evresinde uzuvlarınız sertleşip, kırılganlaşır.

Bedeni oluşturan kaslar adeta betonlaşmıştır. Tüm bunlar olurken, beden yavaş yavaş soğumaya başlar, buna ise “algor mortis” denir.

Ölüm sonrası bu değişimlerin bazıları sarsıcı olabilir ama; bir sonraki ile kıyaslandığında sadece küçük bir pencere açmış sayılırlar.

Pallor mortis, livor mortis, algor mortis ve rigor mortis oluşup (neredeyse) kaybolduğunda -yaklaşık bir kaç gün sürer-, bakteriler çığırından çıkarak saldırıya geçer. Öncelikle saprofit bakteriler işe başlar ve çoğu ayrışmanın ilk aşmasında olan dokuları, kasları ve iç organları yemeye başlarlar. Bu sırada enzimler, anaerobic (oksijensiz solunum yapan) bakteriler iç organları parça parça ayrıştırmaya ve sıvılaştırmaya başlar. Bunun sonucu olarak asit ve gazlar vücudu şişirir ve kokutur. Bir kısmı çeşitli yollardan dışarı çıkarken, büyük kısmı düzenli olarak birikir; ta ki cilt yırtılana kadar…

Uzayda ise işler daha da karmaşık hale geliyor. Uzayda, birkaç farklı durum yaşanabilir. Birincisi, bir uzay kıyafeti olmadan yaşanan ölüm ve çürüme.

Bu senaryoda içeride bir ısı kaynağı olmadan, ceset oldukça hızlı şekilde donup katılaşabilir ve tozdan gelip toza dönüşmeyi süresiz olarak erteleyebilir. Aslında bir vücudun bu şekilde ne kadar sürede çürüdüğünü tahmin etmek güç. Yani vücut sonsuza kadar ya da gerçekten çok uzun bir süre ayrışmadan kalabilir. Fakat ceset bir yıldıza, kara deliğe ya da başka bir gök cismine yaklaşırsa, dünyadaki gibi bir atmosfer tarafından korunmadığı için, uzaydaki radyasyon (ışıma) cesedi bir ateş fırtınasına maruz kalmışçasına paramparça edecektir.

Ölümü bir de uzay giysisiyle düşündüğümüzde, çürüme süreci büyük ihtimalle hızlanacaktır. Henüz kimse uzay giysisiyle aracının dışında ölmediği için bunun ne ölçüde olacağı henüz belirlenmemiştir.

Ölümün ardından, uzay giysisinin içindeki bakteriler hızla vücudun kendisiyle beslenmeye başlarken hücresel ölümler de onu yavaşça türlü aşamalarda ayrıştıracaktır. 

Hiçbir durumda ölüm, iğrenç, itici ya da hastalıklı değildir. Aslında, hepimiz için bir tür geçiş ayinidir.

Popüler İçerikler

MasterChef Beyza Şiddete Uğradığını İtiraf Etti: "Yüzüm Yanınca Bu Yüzden Üzülmedim!"
Yönetmen İlker Canikligil'in "Kaçak Film" Çıkışına Röportaj Adam'dan Aşırı Haklı Tepki
Yaş Farkından Dolayı Artık Kocasını Beğenmediğini İtiraf Eden Kadından Dumur Eden Açıklamalar