Uzay Heparı: Yetenek Abidesi Bir Genç Adam, Sezen Aksu ve Yıldız Tilbe'nin Arasına Giren Yakışıklı

Uzay Heparı'nın dünyasında o kadar çok bilinmeyen var ki...

Büyülü bir adam, bu dünyaya ait olamayacak kadar olağanüstü sihirli... Belki de bu yüzden ait olduğu sonsuzluğa erken kavuştu. Fakat onun dokunduğu her yer sanki yıldız tozu. O yüzden herkesin onu biraz daha yakından tanıması lazım.

1969 doğumlu Uzay, ailesinin müzikle ilgilenmesini istediği bir çocuk. Bu yüzden uzun süre piyano başına oturtulmuş fakat her seferinde piyanonun başından kalkıp sokağa kaçmış, o kadar da istememiş bu piyano işini. Ta o zamandan serseri bir ruh olduğunu göstermiş bir şekilde...

Zaman içerisinde o piyanodan kaçan çocuk, öyle bir tutuldu ki müziğe, Saint Benoit mezuniyetinden sonra İTÜ Devlet Konservatuvarı'nda başarılı bir öğrenci oluverdi.

Piyano bölümüne girmişti, tabiri caizse bütün klasik eserleri neredeyse ağlatıyordu enstrümanıyla. Tutku onun göbek adıydı ve çok yakın zamanda işte bu tutukuyla milyonlara adını duyuracaktı.

Önce Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi ve Levent Yüksel'in grubuna klavyeci olarak girdi ve çok kısa sürede kovuldu. Çünkü o klasik piyano adamıydı, elektronik yabancı gelmişti.

Bu kovulma meselesi ona çok koydu, gururu incindi. derhal Garo Mafyan'a gitti ve İstanbul Gelişim Orkestrası ile çalışmaya başladı. Bu arada klavyeye de yavaş yavaş alışmıştı, hatta tozunu attırmasına ramak kalmıştı.

Sonrasında Sezen Aksu'nun o sonsuz dehlizli dünyasıyla tanıştı. 20'li yaşlarında büyük bir yetenek olmuştu. Beste yapıyor, düzenlemeler ona bırakılıyordu. Sezen Aksu'nun bir mütemmim cüzü olmuştu; hem orkestrasındaydı hem de çok yakın arkadaşı...

Aşkın Nur Yengi'nin "Serserim Benim" şarkısındaki müziği ile o kadar çok yükselmişti ki, artık o herkesin eli değsin istediği bir yetenekti. 90'ların en başarılı albümlerinde hep onun adı vardı artık. Ancak bir tanesi vardı ki...

Türk Pop Müziği'nde gelmiş geçmiş en efsane albüm olarak kabul edilen Med Cezir, Uzay Heparı'nın artık müzikte neredeyse bir ilah olduğunu kanıtlıyordu. Üstünden yıllar geçmesine rağmen hala daha müzikal alt yapısı tartışmaya kapalı bir albüm düzenledi Uzay.

Çok yakışıklıydı, çok... Fakat bir o kadar da derin, renkli ve yetenekliydi. Oyunculuktaki başarısını Atıf Yılmaz'ın "Gece Melek ve Bizim Çocuklar" filminde göstermiş, herkesi o serseri "Hakan" karakterine aşık etmişti. Ne acıdır ki, güzeler güzeli rol arkadaşı Derya Arbaş'da Uzay gibi erken terk edecekti buraları...

Sezen Aksu'yla olan ilişkisi, kısa bir süre de olsa aşka dönüştü. Aksu hiçbir zaman tam olarak bunu ifade etmese de yaşanan sansasyonel bir olay aslında her şeyi açığa çıkarmıştı: Yıldız Tilbe ve Uzay ilişkisi...

Sezen'in İzmir'de keşfettiği Yıldız Tilbe, sanatçının davetiyle İstanbul'a gelmişti. Yıldız Tilbe hem Sezen'in evinde kalıyor hem de vokalistliğini yapıyordu. 1992 yılında Sezen'le birlikte olan Uzay, bir gece Yıldız Tilbe ile birlikte oldu. Daha doğrusu Uzay ve Sezen yeni ayrılmışlardı ama Uzay bu işi bırakmıyordu.

Yıldız Tilbe, yıllar sonra o olayı şöyle itiraf edecekti:

'Sezen Aksu ile benim bir alıp veremediğim olmaz. Kendisi benim büyüğümdür. Yanında çalışmışımdır, ekmeğini yemişimidir. Hâlâ da bir yerlerde karşılaştığımız zaman hiçbir şey olmamış gibi konuşacağız. Uzay Heparı ile birlikteydi. Ayrıldığı dönem Uzay onu çok arıyordu, ben o evde kalıyordum, sıkıyordu onu. Ben de Uzay'ı onun üstünden alayım dedim. 

Bir gece sarhoştum onunla birlikte oldum. Ertesi gün pişman oldum. Gidip söyledim Sezen Aksu'ya 'Senin ayrıldığın kişiyle beraber oldum' diye. Taşıyamıyorum çünkü. O da 'O zaman güle güle' dedi bana ben de ayrıldım. Daha sonra yine bir araya geldik. Söz ve müziği kendisine ait olan bir şarkı verdi bana. Bir de beste verdi, besteye ben söz yazdım Uzay da düzenliyordu. 

O hafta rahmetli oldu. Uzay ölmeseydi benim albümümde Sezen Aksu ve Uzay imzası olacaktı. Bu sorulara hiç muhatap olmayacaktım ben.'

Aradan geçen 1 yıl sonra Uzay, modacı Zeynep Tunuslu ile tanıştı ve tanıştıktan 10 gün sonra aniden evlenmeye karar verdiler. Uzay çok netti: "Vaktim yok, hemen evlenelim"

Zeynep Tunuslu o teklifi şöyle anlatıyor: “Ben senelerce seni bekledim. Seni ilk gördüğümde böyle bir kadın istiyorum demiştim. Ne olursun yanıma otur ve hiç vakit kaybetmeden evlenelim”.

Öyle de oldu, hemen evlendiler. Magazin basınında deli dolu aşk yaşadıkları hep konuşuldu, zaten de öyle görünüyorlardı...

Zeynep Tunuslu'ya yıllar sonra Yıldız Tilbe olayı sorulduğunda düşüncelerini şöyle anlatacaktı: 'O benim hikayem değil. Yıldız’la Uzay arasında geçen bir hikaye. Sonuçta bir cinayet yok, adam kaçırma yok. Masum bir sevişme var. İsterdim ki, hayatta olmayan bir müzisyenin ardından müziği konuşulsun. Yatak odası konuşulacağı yerde! Yıldız’ı da kınamıyorum. Bayılıyorum ona insan olarak. Çok da tatlı.'

Yıl 1994 olduğunda Uzay, "vaktim yok" derken belki de ne demek istediğini çok ama çok acı şekilde gösterdi herkese.

Akşam çalıştığı mekandan çıkıp motoruna atlamıştı. Mesafe kısa diye hayatının en büyük hatasını yapıp kaskını katmamıştı. Ortaköy'den Ulus yönüne doğru ilerliyordu...

Koç Köprüsü'nün üstüne geldiğinde sağ tarafta park halinde olan aracı hiç mi hiç görmemişti. Park halindeki araç, Demet Akbağ'a aitti...

Akbağ, arızalı aracını sağ tarafta durdurur durdurmaz büyük bir gürültüyle sarsıldığını ve şoka girdiğini anlattı. İlk an yerde yatan kişinin kim olduğunu fark etmemiş, çevredekilerin yardımıyla yaralıyı bir taksiye atıp hastaneye götürmek üzere yola çıkmışlardı. Sonradan o kişinin aynı zamanda arkadaşı olan Uzay olduğunu fark edecekti. Hastaneye gidene kadar Uzay nefes alıyordu ancak boynu kırılmıştı. 11 gün boyunca bitkisel hayatta kaldı ve henüz 25 yaşındayken belki de ait olduğu yere, uzaya doğru yola çıktı...

Uzay'dan geriye birbirinden güzel şarkılar, besteler ve müthiş düzenlemeler kaldı. Bir de en az onun kadar yakışıklı ve yetenekli oğlu Uzay Kanat Heparı...

Kanat doğduğunda babası çoktan gitmişti. Ancak o sahip olduğu yetenek genini hep korudu, geliştirdi. Kanat şimdi hem oyuncu, hem müzisyen hem de model...

Müzik dünyasının görüp görebileceği bu dehşet adam, kuyruklu yıldız gibi geçti bu dünyadan. Henüz 13 yaşındayken sokakta tanıştığı bir şarapçının söylediği söz ise onun yıllarca eşine dostuna anlattığı bir hayat dersi oldu:

“Hayatı kurcalama. Hayat puşt. Zamanı geldiğinde öğretir sana da!'

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
YORUMLAR
19.08.2019

Oğlu babasına fazlasıyla benziyor

20.08.2019

Uzaya doğru yola çıktı ne lan ????

20.08.2019

tüm duygu dolu anlarımı bozdun aq

Pasif Kullanıcı
19.08.2019

Şu vapurdaki gözlüklü resmi ne harika.

TÜM YORUMLARI OKU (23)