Gencer Seramik'in patronu olan Faruk Gencer, hasta olan eşi Efsun'u iyileştirmek için elinden geleni yapmış ancak tedaviden dönerken Bodrum'da onu kaybetmişti. Faruk biricik aşkı Efsun'u kaybettikten sonra çocuklarıyla birlikte İstanbul'daki malikânesine dönerken, onlarla birlikte gelen Serap'ın hasedinin kurbanı olacaklarından habersizdi. Aslında Serap da önce gönülsüz gelmişti onlarla o eve. Asistanlığını yaptığı Faruk Gencer'in çocuklarına bakıcılık yapmak istemiyor fakat Muğla eşrafının önde gelen isimlerinden Piraye Beyzade'ye 'hayır' diyemiyordu. Çünkü Serap'ın annesi Mürvet, Piraye Hanımların beslemesiydi ve Serap onların desteğiyle okuyup Gencer Seramik'te Faruk Gencer'in sağ kolu olarak hep istediği çevrede yaşamaya başlamıştı. Serap'ın asıl amacı o çevreden soylu ve varlıklı biriyle yuva kurmaktı. Ancak şimdi Piraye Hanım, torunları Nisan, Naz ve Ömer'i eğitimli, güvenilir, sevgi dolu bir kadına emanet etmek istiyordu ve Serap bu iş için biçilmiş kaftandı.
Serap, Faruk'un malikânesine yerleştiğinde 'neden' diye sordu. 'Neden bunların hepsine sahip olmayım?' Ne de olsa Beyzadelerin konağında değil de müştemilatta doğduğu için hayat ona iki ev arasındaki yirmi metrelik mesafeyle büyük bir kazık atmış, o mesafeyi kapatmak için 'iyi' görünmek zorunda kalan Serap, çok çabalamıştı. Ama şimdi çok yakından tanıdığı Faruk Gencer, bu açığı kapatması için eşi bulunmaz bir fırsattı! Evet Serap'ın hayalinde üç çocuklu bir adamla evlenmek yoktu fakat bu sonraki meseleydi. Şimdi Serap, ölen eşine ve çocuklarına çok bağlı olan bu adamın sadece evine değil kalbine de girmeli, Serap Gencer olmalıydı. Ancak Serap'ın hesaba katmadığı engeller vardı. Faruk'un büyük kızı Nisan, engel olamadığı kalp atışlarının mimarı Cem ve Efsun'un yakın arkadaşı İpek!