Özel mülkiyetin, büyük şehirlerin, otoritenin, paranın, boşanmanın, mahkemenin, hapishanenin, sınıfların olmadığı bir ülke, Hiçbir Yer. Bir tarım toplumu olan Hiçbir Yer'in sakinleri gerek eğitim gerek aile gibi konularda oldukça özgürdürler. Çocuklar istediği eğitimi alabilir, kadın ve erkek birbirlerine hakim olmaya çalışmaz, tek eşli yaşasalar da başka romantik ilişkileri olabilir.
Arkadaşlık bağıyla birbirine bağlı ve bu yüzden ahlaki olan toplum, makineleşmeye mesafelidir. İnsanlar birer sanatçı olarak nitelenir ve böylece üretim süreci aslında hazza bağlı olarak gelişir. Yani her üretim bir sanat eseridir ve bu bakımdan makineler olsa olsa bizim hizmetkarımız olabilir, efendimiz değil.
9-10 yaşlarındaki bir çocuğun duygusal zekasına sahibim. Ütopya romanları özel ilgimdir. Bu berbat gerçeklikten kaçmama olanak sağlıyorlar. Thea Alexander'ın M.S 2150 kitabındaki "Makro Toplum"u da ekleyelim buraya.
Bana en mantıklısı ve güzeli Francis Bacon un "Yeni Atlantis", Tommaso Campanella nın "Güneş Ülkesi" ve Farabi nin Ütopyasi nı beğendim.
asıl ütopya içinde bulunduğumuz yaşam, var gibi görünsede aslında hiç gerçekleşmeyecek bir geleceğe yarıştığımız hiçlik bence.. yukarıda bahsedilen hangi ütopyayı seçerseniz seçin, sonuçları yaşanandan iyi olurdu