Bu nedenle onları aşağılamayı ve yadsımayı öğrettiler bize. Toplumumuzda kadınlar, yaşamın çaresizlik, zayıflık ve hastalık içeren ve sorumluluğunu taşıyan, akıl dışı ve telafisi imkansız olan, müphem, pasif, kontrol edilemeyen, hayvani olan, temiz olmayan tüm bölümlerini gölgelerin vadisini, yaşamın derinliklerini yaşadıkları ve yaşamaya devam ettikleri için aşağılandılar. Savaşçıların reddettiği, geri çevirdiğidir bize kalan. Biz kadınlara ve bizimle bunları paylaşabilecek yani doktorculuk oynayamayıp sadece hemşire olabilen, savaşçı olamayan sadece sıradan bir sivil olabilen, şef olamayan sadece sıradan bir yerli olabilen bizlere kalan budur. İşte burasıdır bizim ülkemiz ve ülkemizin karanlık tarafı. Eğer bu ülkenin bir de aydınlık tarafı, yüksek sıradağları, parlak çayırları varsa, biz onları ancak öncü kaşiflerin masallarından biliyoruz. Henüz oraya ulaşmış değiliz. Oraya maço erkekleri taklit ederek asla ulaşamayız. Oraya sadece, kendi yolumuzu çizerek, kendi ülkemizin karanlığını yaşayarak ulaşabiliriz.
Bu sacmalığı daha önce okumuştum. Ne zaman bir kitabın üzerinde bunun ismini görsem elim geri gidiyor. Konuşması bir femo tarafından beğenilebilmesi için neredeyse herşeye sahip. İçine onda var bende neden yok ağlaklığından eşit işe eşit ücrete e o kadarda ayrımcılık olacak yoksa yaşayamazıktan sisterhood luga kadar herşeyi katmış. Sadece yazının genel akışı itibariyle göçlü kadon vurgusunu iyi yapamamış ama o kadar da olsun.
Bir ilişkide hükmetme ve hükmedilme yoksa o ilişki, ilişki değildir nokta. Tam bir feminazi postu.
Bazı erkekler alınmış... İyi.