Kale denilince aklımıza bir şehrin ya da kentin ana merkezi olarak düşünülür. Ama bu yazıda kimisi en korkunç hikayelere konu olurken kimisi de trajedi bir ölüme tanık olmuş yapılar. Gelin dünyanın her yanından korkunç veya hayaletli olduğuna inanılan kaleleri birlikte inceleyelim. 👻
Yazar Bram Stoker kitabı için vampir tahminlere göre bu şatoda okumalar yaparken Vlad Tepeş diğer adıyla namı değer Kazıklı Voyvoda’dan etkilenmiş. Transilvanyalı Kont Drakulaya hayat veren Voyvoda’nın seyahatleri sırasında birkaç kez bu şatoda kaldığını biliniyor. Bu durum korku hikayelerine ilham kaynağı bu kaleyi daha da korkunç hale getiren gotik mimariye sahip bu yapı 1212 yılında inşa ettirilmiş.
13. Yüzyılda yapılmış olan Leap Kulesi daha çok hayaletli bir şato olarak anılmakta. Efsaneye göre, 16. yüzyılda O’Carrol’lar arasında ölümcül bir iktidar mücadelesi yaşanmış. Patriği öldükten sonra aileden biri iktidari ele geçirmek için rahip olan erkek kardeşini öldürmüş hatta. Bugün kaleyi ziyaret edenler Kanlı Şapel’de dolaşan bir rahip gördüğünü iddia ediyorlar.
Dünyadaki başka hiçbir kalede olmayan bir özelliği sahip Huska Kalesi’nin hikayesine göre bu kalede Cehenneme açılan bir kapı olduğu söylenen yerde büyük bir delik bulunuyor. Yerel bilgilere göre kale, bu deliği kapatmak için dipsiz uçurumun üzerine inşa edilmiş, iblislerin kaçmasını ve Dünya’ya gelmesini engellemiştir.
Japonya’da 17. Yüzyıldan günümüze kadar ayakta kalan Himeji Kale bölgede mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Güzelliği kadar aynı zamanda biraz karanlık bir geçmişi var kalenin. Kalenin efsanesine göre, Okiku adlı bir kadın istemeyerek kaledeki değerli tabakları kaybetmek veya kırmakla suçlanıyor. Ceza olarak kadın kuyuya atılıyor ve boğuluyor. Bugün ziyaretçiler, salonlarda dolaşan ve tabakları sayan Okiku’nun hayaletini görebilmek umuduyla kaleye gidiyorlar.
Moosham Kalesi aslında bir dizi korkunç olaya ev sahipliği yapmış bir kale. Onlarca insan büyücülükle suçlandıktan sonra kalede işkence gördükten sonra idam edilmiş. Bu olaydan yüzyıllar sonra mülkün çevresinde gezinen sığırlar ve geyikler gizemli bir şekilde ölü bulunmuş. Yerel sakinlerin kurt adam olduğu düşünülmüş ve onlar da öldürülmüş. Günümüzde kaleye gelen ziyaretçiler garip sesler, olağandışı ayak izleri gördüklerini ve omuzlarının üzerinden bir şeyin nefes aldığını hissettiklerini söylüyorlar.
Casa Loma kalesi, X-Men (2000), Scott Pilgrim ve The World gibi çeşitli TV şovlarında ve filmlerinde yer almasıyla tanınan bir kale. Ancak kalenin ünü sadece şovlar değil salonda dolaşan beyaz giyinmiş bir kadın. Kaleyi görmeye gelen ziyaretçiler yaşlı bir adam sesi duyduklarını söylüyorlar. Hatta bu sesin kalenin ilk sahibi olduğu ve kaleye musallat olduğu düşünülmekte.
Danimarkalı soylu kadın olan Ingeborg Skeel, 1578’de Voergaard Kalesi’ne taşınmış. Rivayete göre, kaleyi evi yaptıktan kısa bir süre sonra, daha güzel bir kale yapmaması için mimarını boğduğu söylenmekte. Günümüzde ise kalede görlen hayat değil Skell’in hayaleti olduğu söylenmekte. Kalenin ürpertici bir diğer özelliği zindanlarından biri, içinde yetişkin bir insanın ne ayağa kalkabileceği, ne de yatabileceği şekilde yapılması ve içinde ışık veya hava alacağı bir deliğin bir olmaması.
Kasvetli havasından mıdır bilinmez İskoçya’da hayaletli bir kale olması hiç şaşırtıcı değil. Hayaletli kaleler arasında bulunan Edinburgh Kalesi, Edinburg’un en önemli yapılarından birisi. Rivayete göre, yüzlerce yıl önce bir anda ortadan kaybolan genç bir gaydacının sesi kalenin salonlarında hala duyulabildiği söyleniyor. Edinburgh Kalesi’ni ziyaret edenler ayrıca savaş zamanından kalma kıyafetler giymiş insanlar gördüklerini ve etrafta bir köpek hayaletinin gördüklerini de iddia etmekteler.
Chillingham Kalesi’nin uzun ve acımasız bir geçmişi bulunuyor. Birçok ziyaretçi, talihsiz ruhların kaleye musallat olduğunu söylemekte. En yaygın görülen olaylardan biri, binanın pembe odasında yaşadığına inanılan bir “Mavi Çocuk” hakkında. İnsanlar, mavi giysili bir çocuğun gece yarısı ağladığını duyduklarını iddia ediyor. Hatta bazı konuklar mavi ışık patlamaları gördüklerini bildirdiği için ürkütücü olan bu hayalet “Parlayan Çocuk” olarak da bilinmekte.
İngiltere’deki 12. yüzyıldan kalma Londra Kalesi, uzun tarihi boyunca birçok ölüm görmüş. Bazı yüksek profilli mahkumların hayaletlerinin kalede dolaştığı söylenmekte. Anne Boleyn’in, kaledeki en görülen hayaletlerden biri olduğuna ve kafasını kaybettiği yere musallat olduğuna inanılıyor. Ayrıca Anne Boleyn ve birçok hayaletin bugün hala kalede dolaştığını söyleyenler var.
Perili kaleler arasında bulunan Eltz Kalesi, ormanlık tepelerin arasına yerleştirilmiş bir peri masalı binasına benziyor. Ancak 12. yüzyıldan kalma kale güzelliği ile değil hayaleti ile anılmakta. Kaledeki en ürkütücü odalardan biri, 16. yüzyıldan kalma Agnes Eltz’in yatak odasıdır. Kalenin işgali sırasında bir şövalye tarafından evini savunurken öldürülen Eltz’in hala koridorlarda dolaştığı ve odasında kaldığı söyleniyor.
Gün batımından sonra kaleye girmenin yasak olduğu Bhangarh Kalesi paranormal olayların yuvası adeta. Kale hakkında birçok rivayet bulunuyor ve hepsinin ortak tek noktası asla ama asla güneş battıktan sonra kalenin etrafında bile gezilmemesi. Hala çığlıklar, ölen insanların sesleri duyulduğuna inanılmakta.