Tetriste ve piksel piksel olsa da kuş bakışı sürdüğümüz kare otomobillerin birbirini geçmesi, bizim için aslında çok şey ifade ediyordu.
Gerçek bir pistin yer aldığı ve yarış öncesi sıralama turları attığımız Pole Position, otomobil yarışlarının atası sayılır.
İlk Ferrari deneyimini Testarossa'yla yaşadığımız, saçlarımızı rüzgarda dalgalandıran oyundur kendileri.
Bizi hep çocukluğumuza götüren SEGA'nın otomobil yarışı Lotus, ilk göz ağrılarımızdandı. Grafikleri çok kötüydü belki ama akılda kalıcı müziği ve pitstop yapma ihtiyacı bize gerçeği yaşatıyordu.
F1 oyunu sayesinde, Formula'nın o beygir yüklü otomobillerinin müthiş sesini, Monza'daymışız gibi yaşamadık mı ?
Otomobilimizi özelleştirmemizi sağlayan oyunlardandır Gran Turismo. Finish çizgisini ilk geçebilmek için performansını artırdığımız...
Rally efsanesi Colin McRae'yi kendimizle özdeştirerek asfalttaki çakılları sağa sola savurabildiğimiz muhteşem oyun!
Crazy Taxi efsanesi sayesinde zamanla yarışmayı öğrendik ve para kazandık.
San Francisco ve Londra sokaklarını Midtown Madness sayesinde öğrendik.
Gerçek bir efsane yarış serisi de Need For Speed'dir. Her çıkan seride daha da gerçekçi hale gelmiş ve bizi bir nevi koltuğa yapıştırmıştır.
Diğer otomobil yarışları bir yana, Flat Out bir yana... Arenada geçen stresli ve eğlenceli yarışlardan sonra çamur deryasına dalıp egzozumuzu bıraktığımız nadir gerçekçi oyunlardandır.
Teknolojinin dijital dünyaya en iyi uyarlanması olan Forza Motorsport bize, Ferrari'mizle İtalya Alpleri'ne tırmanıyormuş hissi verir.
El koyduğumuz otomobillerle az mı can aldık, az mı polisten kaçtık! Hey gidi hey...