'Mutlu insanların hikâyesi olmaz', diyor Umberto Eco. Ünlü yazarların yaşam öyküleri bu sözü doğrular nitelikte...
'Mutlu insanların hikâyesi olmaz', diyor Umberto Eco. Ünlü yazarların yaşam öyküleri bu sözü doğrular nitelikte...
Edebiyatın dev ismi Dostoyevski epilepsi (sara) hastasıydı. Homofobik ve iflah olmaz bir kumarbazdı.
Çocukluğunu Moskova’daki Marya Hastanesi’nin bir lojmanında, zorba ve alkolik bir baba ile hasta bir anne arasında geçirdi. Henüz çok genç yaşlarda annesini, babasını, eşini ve ağabeyini kaybetti. Daha sonra ise 3 aylık kızını...
'Tutunamayanlar' yazarı Oğuz Atay, sevdiği kadına yakın olabilmek uğruna karısından boşandı. Üstelik evlerine daha sık gidebilmek için ve onu görebilmek adına sevdiği kadının kocasıyla arkadaş oldu.
Salinger, yaklaşık kırk yıl evinden dışarı adım atmadı, tek bir kare dahi fotoğraf çektirmedi.
Yusuf Atılgan 'Anayurt Oteli' ve 'Aylak Adam' gibi Türk edebiyatı açısından kıymetli iki kitap yazdıktan sonra kendini insanlardan izole etti.
Bir köye yerleşip otuz yıla yakın neredeyse tek bir satır bile yazmadan çiftçilik yaptı.
Felsefeci ve yazar Louis Althusser, 16 Kasım 1980’de eşini boğarak öldürdü. Bu olay, yoğun ruhsal dengesizliklerle dolu bir periyodun içinde meydana geldi.
Althusser olay anıyla ilgili bir şey hatırlamadığını iddia etmiştir. Olayın ardından Althusser Psikiyatri Hastanesi’ne yatırılmıştır. Bu ölümün kaza sonucu mu yoksa kasıt sonucu mu olduğu hâlâ tartışılmaktadır.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti.
Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Almanların Fransa’yı işgal etmesi ve Paris’teki evini Gestapo’nun basması üzerine 1940’ta Fransa İspanya sınırındaki Portbou kentine kaçtı; burada polis tarafından Gestapo’ya teslim edileceğini öğrenince aşırı derecede morfin alarak intihar etti.
Hemingway bir paranoyak, bir alkolik ve bir yalancıydı...
Jean Genet âdeta bir suç makinesiydi. Gasptan tecavüze kadar bulaşmadık suç bırakmadı ve ömrünün yarısını hapiste geçirdi.
20. yüzyılın en büyük filozoflarından biri olan Wittgenstein 8 kardeşti. Kendisinden büyük üç erkek kardeşi intihar etti.
Babası o dönemde Avrupa'nın en zengin iş adamlarından biriydi. Babasından bugünün parasıyla milyarlarca dolar mertebesinde miras kalmasına karşın bu parayı dağıtarak münzevî bir hayat yaşadı.
Ancak filozofun bu münzevî hayatta istemediği bir durum vardı: Kendisi eşcinseldi ve eşcinsellerin takıldığı parklarda hiç tanımadığı erkeklerle tek seferlik ilişkiler yaşıyor ve sonra da büyük pişmanlıklar duyuyordu.
Kierkegaard çok sevdiği nişanlısı Regine Olsen’i 'çok sevdiği için' terk etti. Ömrü boyunca bu kararından dolayı acı çekti. Fakat soranlara da yaptığının doğru olduğunu söyleyip durdu.
Regine’i öyle çok seviyor, kendisinden ise o kadar nefret ediyordu ki, evlenip onun kendisine 'maruz kalmasına' izin veremezdi.
6 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuydu. İki erkek kardeşi henüz bebekken, üç kız kardeşi ise Nazilerin zulmü esnasında öldü.
11 yaşında babasını kaybetti. Sert bir insan olan dedesi tarafından evden gönderildi. O küçük yaşta geçimini sağlayabilemek adına tersanelerde çıraklığa başladı.
Çocukluğunda babasından sürekli kemerle dayak yedi. Sokaklarda yattı. Cilt ve karaciğer hastalıkları ile boğuştu.
13 yaşında annesi öldü. Okula gidemedi. Hayatı boyunca bipolar atakları ile uğraştı. İkinci Dünya Savaşı'nın da etkisiyle, 1941 yılında, ceplerini taşlarla doldurdu ve evinin yakınındaki Ouse nehrine doğru yürüdü. Kendisini suya attı ve boğularak hayatını kaybetti.
Paulo Coelho gençken anne ve babası tarafından üç kez akıl hastanesine gönderildi. Aylarca hastanede kaldı. Sakinleştiriciler ve elektroşok verilerek tedavi uygulanmaya çalışıldı.
Plath, hayatı boyunca ileri derecede bipolar bozuklukla yaşadı. 1950 yılında bursla girdiği Smith College'deki ikinci yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirdi ve bunun neticesinde akıl hastanesine yatırıldı. 1955'te Smith College'den iyi bir derece ile mezun oldu.
1963'te, ikinci kattaki odalarında uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olacak şekilde bantlayarak kapattı ve kafasını fırının içine sokarak intihar etti.
Tarihin ilk 'milyoner' yazarı olan Jack London bipolar bozukluğunun pençesindeydi ve bunun da etkisiyle intihar girişiminde bulundu.
Pasifik'te bir yelkenli ile yaptığı bir seyahat sırasında tropikal bir hastalığa yakalandı. Bu hastalığı kendince tedavi etmek için kendi hazırladığı, içinde afyon, eroin, cıva vs. gibi kimyasal maddelerin bulunduğu bir karışımı bir süre kendine enjekte etmeye devam etti. Bu onun böbreklerinin iflas etmesine yol açtı.
Ve son olarak edebiyatın bir başka dev ismi...Tolstoy intihar etmek için cesareti olmaması sebebiyle kendini eleştirdi. Ölümüne kısa süre evden kaçtı ve karısını terk etti. 10 gün sonra da bir tren istasyonunun görevli kulübesinde öldü.