Bertrand Russell 'Aylaklığa Övgü' adlı denemesiyle daha az iş daha fazla hayat diyor!
Bertrand Russell 'Aylaklığa Övgü' adlı denemesiyle daha az iş daha fazla hayat diyor!
Russell'a göre aylaklık eskiden imtiyazlı küçük bir sınıfa aitti; ancak modern teknik sayesinde medeniyete zarar vermeksizin boş vakti insanlar arasında pay etmek mümkündür.
Bu da insanlara ürettiği oranda değil de erdem olarak addedilen çalışkanlığı oranında ücret alması gerektiğini hep hatırlatır. İşte filozofa göre bu geçmişten günümüze şekil değiştirse de varlığını koruyan 'Köle Devleti ahlakı'dır.
Sonra biri çıksın ve aynı işçi sayısının aynı saatte 2 katı mandal üreteceği bir icat yapsın. Russell'a göre aklı başında bir dünyada olsa, bu durumda işçilerin çalışma saati yarı yarıya indirilir ve her şey eskisi gibi yürürdü. Ancak filozof içinde yaşadığımız dünyada böyle bir şeyin 'ahlak bozucu' olacağını söyler. Sonuç olarak ise daha fazla mandal üretildiği için kimi işletmeler iflas eder ve bu yüzden insanlar işsiz ve aç kalırlar.
Russell bu durumu şöyle yerer: 'Boş vakit bütün insanlık için bir mutluluk kaynağı olabilecekken evrensel bir sefalet kaynağı haline getirilebiliyor, bundan daha büyük bir delilik tasavvur edilebilir mi?
19. yüzyılın İngiltere'sinde erkekler 15, çocuklar 12 saat çalışırken buna itiraz edenlere verilen cevap şudur: 'Çalışmak, yetişkin erkekleri içkiden çocukları ise yaramazlıktan uzak tutar.' Çocukluğundan başka bir örnek veren Russell, işçilerin tatil hakkı kazanması üzerine yaşlı bir düşesin şöyle dediğini hatırlar: 'Tatil yoksulların nesine gerek? Onlar çalışmak zorundadır.'
Çünkü her insan hayatında ister istemez belirli miktarda bir insan emeği ürünü tüketmek durumundadır. Çalışmanın tatsızlığının nedeni ise insanın ürettiğinden fazla tüketmesinin adaletsizliğinden gelir. O halde çalışmanız karşılığında aç ve açıkta değilseniz görevinizi yerine getirmektesinizdir.
Russell için bu görüş medeni dünya için bir yüz karasından ibarettir. Geçmişte çalışmayan kesim arasında 'kaygısızlık ve oyun' yaygınken günümüzde verimlilik kavramı ile kaygısızlık ve oyunun alanı daraltılmıştır. Halbuki -çoğumuzun hayatını da cehenneme çevirdiğini tahmin ettiğim- verimlilik kavramından uzaklaşmak gerekir. İnsan kâr için değil tüketmek için üretmelidir.
Filozof, bu 'zevkler'den kastının öyle 'alimâne' şeyler olmadığını söyler ve ekler: sinema izlemek, futbol maçlarına gitmek, radyo dinlemek, dans etmek gibi eylemler insanların bizzat kendilerinin faal olarak rol oynadıkları eğlencelerdir ve eğer bütün enerjilerini çalışmada tüketmez ise insanlar bu eğlencelerin tadını çıkarabilirler.
Ancak bu geçmişte kalmıştır ve artık aylaklık 'babadan oğula' geçecek bir şey değil herkes içindir. Eğer hiç kimse günde dört saatten fazla çalışmak zorunda kalmazsa isteyen herkes 'aç kalmadan' bilimle, sanatla, zanaatla uğraşabilecekler ve özgün fikirlerini geliştirebileceklerdir. Yani bilim insanlığı, filozofluk, akademisyenlik vesaire belli bir sınıfa değil isteyen herkese açık olacaktır.
Kısmen bu nedenle, kısmen de savaş uzun ve zorlu çalışmaları gerektireceğinden savaş isteği ortadan kalkacaktır. İyi huy, rahatın ve güvenlik duygusunun bir ürünüdür. Modern üretim yöntemleri ise hepimize rahat etme ve kendimizi güvenlik içinde hissetme imkanı verir. Ancak bizler kimi insanların fazla çalışması kimininse açlıktan kıvranması yöntemini seçmişiz. Bu yaptığımız budalalıktı; ancak bu budalalıkta ısrar etmek de başka bir türden budalalıktır!
Saçmalık. Dünyanın tüm ülke ve bireylerini o mandal makinasını üretmeyeceğine dair taahhüt vermeye ikna edemezsiniz. Birisi çıkar ve o makinayı üretir. Birisi çıkar seni daha hızlı ulaştıran otomobili, treni, uçağı vs. üretir. O birisi muhakkak çıkar. Tüm sistem domino taşı gibi yıkılır.