Çağırdığın durumların farkına yeteri kadar varabildin mi? Hayata davet ettiklerinle yeteri kadar helalleşebildin mi ki bunları gönderelim.
İçeriye almadığımız herhangi bir misafiri uğurlayamayız. Yani zaten senin çağırdığın bedeninde rahatsızlık, ilişkinde problem ya da hayatında sosyal ve ekonomik olarak herhangi bir sorunu, kucaklaşmadan bize vereceği mesajı almadan onlarla vedalaşamayız. Bu vedalaşma aslında helalleşmedir. Helalleşmediğin bir durumda onun sana faydasını anlamadığında sadece çırpınıp durursun. Onlar o hal içinde ölene kadar, sessizleşip sakinleşerek o halin bilgisine tam bir teslimiyetle gelene kadar şifaya hazır hale gelemiyor.
Şifaya hazır hale gelmek çırpınarak değil, gerçekten sakin bir şekilde ne istediğini bilerek talep etmekle mümkün. Bu talepler yarım eksik ifadelerle yapılıyor. Yüce merciden şifa isterken neden ifadelerini yanlış ve nasıl olsa o anlar diye yarım ifade edersin. Çünkü bunların altında o konunun iyileşmesini istememek vardır.
Kişi, ‘Olur mu kim hasta olmak ister kim iflas etmek ister kim sorun ister? ‘ der.
Her bir talebimiz aslında geçmişin yıkımıdır. Herhangi bir konuda bir şey istediğin an, o geçmişi yıkarak hayatına gelecektir. Bu sefer kişi şunu söyler, ‘ ben iyi bir şey istemiştim şimdi elimdekiler de gidiyor. ‘ Ya da bir çok kişi yeni bir şey istediği halde eskinin de kalmasını isteyebilir. Onlar şifayı en çok geciktirenler, iyileşmeyi erteleyenlerdir.
Sistem her an kainatı an içerisinde yok edip, an içerisinde var eden bir yapıdır. Her gün aynı gibi görünen bilgiyi başka başka anlamak durumundayız. Her an, yeniden var olanın içerisinde kalan yeniye geçiyor, bir önce de kalan geri kalıyor. Her an orada olduğunda hayatın prensiplerini doğru şekilde uygulayabiliyorsun.
Öyleyse biz hayatımıza bir bakalım ne kadar ilerledik, ne kadar geride kaldık. Hangi yaşlarda takıldık, hangi inançlarla değerlendirdiğimiz hayatı ve halleri yaşıyoruz. İşte buraları açtıkça, tutsak kaldığımız yerlerin kilitlerini açtıkça yola çıkıyoruz.
Bu yol kendimizden kendimize, kendiliğinden akan yoldur. İçerisinde dışarısı yoktur. Seyrettiğin bu dünya senden yansıyıp sana seyrettirilen bir dünya. Bu yansıyanların hiçbiri bir diğeri ile karışmadan, çatışmadan mükemmel tamamlanma ile bir birlik oluşturuyor. Eğer bulunduğunuz yerde merkezinizde iseniz sahibi sizsiniz. Kendinizi hayat içerisinde seyrettikçe kendimizi bilme yolculuğunda ilerlemeye ve bu da Rabbini bilme yolculuğunda ilerlemeye götürür.
Biz kendi hayatımızın dümeninde ve gerçekten kalbimizin niyeti ile buluşabilme gücüne sahibiz.
Bunun içinde kendimizi ve hayatı sevmek durumundayız. Hayatı sevmeyen kendini, kendini sevmeyen hayatı ve Yaradan’ı sevemiyor. Onun için kendimizi bir başkası ve bir başkasını da kendimiz gibi sevene kadar herhangi bir şeyi severek başlayabiliriz.
Bir çocuğu, çiçeği, hayvanı severek. Dünyayla, hayatta olduğuna olan şükür ile sevgi ile bağlantıya geç.
Şükür edenler, şükür edeceği olayları yaşamışlardır.
Geleceğimizle ilgili bugünden şükretmeye başlayalım, tatlarla birlikte kendimizle buluşalım…
Instagram
Twitter
YouTube
Facebook
Web
Onedioda her yer reklam magazin olduktan sonra kitap film önerisi ve yazio kısmında kendimi buluyorum