Çeşitli sosyal ortamlarda başka insanlarla ilgili empati kuramıyorsanız o zaman asosyalliğe doğru götüren bazı durumlarla karşılaşabiliyorsunuz. Bazı kişilerde çok sosyal gibi görünüp sadece kendi dünyasında yaşıyor fakat hayatla bir empati kuramıyor. Bizim empati yeteneğimiz doğuştan olsa da zaman içerisinde yaşanılan negatif durumlardan dolayı sertleşip katılaşarak empati kurmaktan korkabiliyoruz. Çok büyük bir çoğunluğun kendini izole etmesi sertleştirmesi katılaştırması aslında içeride çok yumuşak olan hali koruma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Kendini korumasız hissetmek koruyamayacak kadar alansız, alanını belirleyemeyenler sert ve katı duygu düşünce duvarları örerler. Kendilerini hissizleştirdikleri ve sertleştirip katılaştırdıkları için de empati yetenekleri azalmıştır hatta kaybolmuştur. Birisi o sert duvarın içerisine girdiği zaman da bu sefer su gibi bir hal bulabilir.
Bu gibi kişilerin dışı çok serttir ve o sertlik ve katılık birçok kişinin dışarıda empati kurmamasına ve kendini korumak için duygularını, zihnini sertleştirmesine yol açıyor. Örneğin kimisi aşk acım var onun için sevmekten korkuyorum diyor. Alanını belirleyemediği için bağımlılıklarla dünyaya bağ kurduğu için bu sefer hayatın güzelliklerini, sevgisini yaşamaktan korkan ve insanların da sertlikleri ve katılıklarıyla empati kuramama durumları oluyor. Bu kişinin yine kendi tercihi oysaki bir kişi ile sempati kurabilirsiniz ondan hoşlanabilirsiniz, fakat bu sempati olsa da geçmişten getirdiğiniz duygusal birikimler, miraslar, bildikleriniz o anda yeni bir inanç kalıbı olarak servis edilir.
İnanç kalıbı karşınızdakinin size yine bildiğiniz gibi davranmasını sağlar. Bir ilişki içine girersiniz bu ilişkide evet seçiminiz zaten sizin ihtiyacınıza göredir fakat siz o ihtiyacı devam ettirdiğiniz için size yine aynı bildiğiniz davranış tekrar edilir. Onun için değiştireceğiniz ya da dönüştüreceğiniz aslında sizsiniz kendinizsiniz, bazıları sürekli dışarıyı değiştirmek durumunda kalır değiştiremeyeceğini bile bile. Dışarıyı değiştirmeye çalışanlar hayat aynasında sadece aynayı kazımaya çalışıyorlar. Kendilerini okuyamadıkları için dışarıyı suçlayanlar aslında içeride kendilerini de suçluyorlar. Bunlar özellikle korkuya endişeye ve korktukları için olaylardan ve kişilerden kaçarak kişinin korktuğu ile buluşmasına sebep oluyor. Siz herhangi bir yerde geçmişte yaşadığınız bir olayın acısını, korkusunu, problemini üzerinize yapıştırdığınız da etrafınızdaki birçok insana da belli bir mesafe koymak durumunda kalıyorsunuz.
Örneğin ben kadınları biliyorum diyor kişi, kadınlar hep şöyledir... Bir diğer kişi de ben erkekleri biliyorum erkekler hep şöyledir diyor. Bu bakış açıları zaman içinde kadın ve erkek karşıtı insanları ortaya çıkarmıştır. Hayır, sen böyle olduğun için karşına çıkan kadınlar ya da erkekler böyle oluyor. Bu bakış açıları güvenmemeye sebep oluyor. Aslında güvenle birlikte gerçek empati başlıyor. İnsan olarak her birimizin diğer canlılardan çok daha fazla empati yeteneği var. Mesela herhangi bir acınacak durumda olan insanın haline de enkarne olabilir bir kişi ve o zaman o empati kişiyi artık bir özdeşleşmeye götürür, bu da özdeşleşme yani kendisi gibi görme halini yaşatır. Herhangi bir yardıma ihtiyacı olan kişiyle empati kurabilirsin ve o empati eğer bir özdeşleşmeye dönüşür bir acıma ile birlikte o kişiye akmaya dönüşürse işte o zaman o kişi sana kendi kaderini aktarır. Gerçekten yardım etmek amacıyla yardım etseydin bu başına gelmeyecekti.
Sen eğer herhangi bir yansımana acıma duygusundan uzak, tepeden görmekten uzak, ilahi irade yasalarına güvenle, adaletsizlik var yargılarını bırakarak bakabiliyorsan o zaman her şey yolunda ve seni destekliyor.