Umut Nur Sungur Yazio: Sanat Bir Araç mı, İhtiyaç mı, Değer mi?

Hadi gelin birlikte resim yapalım, ne dersiniz? Hemen “Ben çöp adam bile çizemem” diye içinizden geçirdiğinizi duyar gibiyim. Vincent Van Gogh'da 'İçinizden 'sen resim çizemezsin' diyen bir ses duyarsanız, her şeye rağmen çizin. O ses susacaktır' demişti.

Şu bir gerçek ki doğamız gereği, aynı düzeyde olmasa da, hepimizde yaratıcılık yetisi var.

Yaratıcılık bizi biricik yapan ama yıllar geçip yaş aldıkça, belki eleştirilme korkusundan, belki de düşündüğümüz gibi yapamayacağımızı sandığımızdan kullanmayı bıraktığımız, göz ardı ettiğimiz bir yetimiz. Oysa yaratıcılık yalnızca çocuklara veya yaratıcılığı kariyere dönüştüren kişilere özgü bir yeti değil. Örneğin, resim yapma sürecinden zevk almak için illaki bir Picasso veya Van Gogh olmamıza gerek yok, çünkü kimlerin sanat yapabileceğine dair bir sınır/sınırlama yok. Yarattığınız herhangi bir şey sizin bir uzantınız ve işte bu nedenle çok güzel.

Şimdi bir düşünelim, hangimiz robotlarla savaşan ejderhalarla ilgili hikayeler yazıyoruz?

Yazmıyoruz çünkü eğer hikaye yayınlanacaksa yazmalıyım diye düşünüyoruz. Resim yapmıyoruz çünkü olmasını istediğimiz gibi çizemediğimizi düşünüyoruz. Yüksek sesle şarkı söylemiyoruz veya evde dans etmiyoruz. Çünkü ne yazık ki ya bunları çocukça buluyoruz ya da  maddi bir getirisi yoksa niye yapayım diye düşünüyoruz. Bunlar bizi yaratıcılığımızı canlandırmaktan ve sanat yolculuğuna çıkmaktan alıkoyan düşüncelerimiz. Halbuki sanat, kendimizi keşfedebilmemiz için çıkacağımız en renkli serüven. Ruhumuzun derinliklerine, duygu ve düşüncelerimize açılan bir pencere aslında sanat.

O zaman bu serüvene atılmadan önce herkesin her zaman yanıt aradığı soruyu tekrar soralım, sanat nedir?

Bir ihtiyaç mı, kendimizi ifade etmek için bir araç mı, nasıl bir insan olmak istediğimiz konusunda bize yön gösteren bir değer mi, dinginleşmek için bir meditasyon yolu mu, iyi vakit geçireceğiniz bir eğlence şekli mi, kelimelere dökülemeyeni ifade etmeye çalışan bir lisan mı, yeni beceriler kazanma bağlamında bir kişisel gelişim aracı mı, yoksa inişli çıkışlı, rengarenk bir süreç, bir yolculuk mu, özgürlüğün simgesel ifadesi mi? Belki de hepsi. Bu anahtar kelimelerden yola çıkarak insanlık tarihi boyunca sanat konusunda çok farklı görüş ve tanımlarla karşılaşırız.

Örneğin, ilk çağlardan (M.Ö. 39.000) günümüze kadar ulaşan, mağara resimlerini, kalıntı ve eserleri düşünelim. Bunlar o zamana ait değerlerin simgesel ifadeleri.

Bu eserleri veya duvar resimlerini bir iletişim eylemi olarak yorumlayıp bunları deşifre etmeye, anlamaya çalıştık. Günümüze kadar ulaşan bu kalıntılarda bilgiyi aktarmak, tarih ve kültürle bağlantıyı sürdürmek için sanat kullanılmıştı.  Bu bağlamda sanat, kültürümüzle ve insanla bağ kurmanın ve sürdürmenin yollarından biridir.

M.Ö. 400’lere geldiğimizde, Platon sanatın, doğanın ve insan davranışının taklidi olduğunu ileri sürmüştür.

Aristo'ya göre de sanat taklittir ancak bir nesneyi alıp yeniden sunma işlevi değil, orantılı ve düzenli hale getirme yani onu kusurlarından arındırma çabasıdır. Romantizm hareketi ile 19.yüzyılda sanatın duygusal tepki uyandırma amacı olduğu ve izleyicinin tepkisinin önemli olduğu görüşü ağırlık kazandı. Tolstoy'da sanatı insanın kendi içinde canlandırdığı duyguyu başkalarının da duyabilmesi için hareket, çizgi, renk, ses ya da sözcüklerle belirlenmiş biçimler aracılığıyla onlara aktarması olarak tanımladı. Günümüzde sanat artık pasif olarak izlenen bir şey olmaktan çıkmış ve hem icra edenlerin hem de izleyicilerin aktif olarak iştirak ettiği, dahil olduğu bir etkileşim faaliyeti olmuştur.

Burada yapabileceklerin sadece beslenmek ve barınmak mıdır gerçekten?

Peki, sanatı hayatımızın bir parçası haline getirmek için ne olması gerekir? Maddesel ihtiyaçlarımızı %100 karşılamış olmamız gerekir mi? Sanat tarihine baktığımızda pek çok sanatçının hayatları boyunca yokluk içinde yaşamış olmalarına rağmen yine de kendilerini gerçekleştirdiklerini görürüz. Güvenlik ihtiyaçlarımızı %100 karşılamış olmamız gerekir mi sizce? Bu sorunun yanıtını savaş olan yerlerde ne kadar çok sanat üretildiğini gördüğümüzde anlıyoruz. Ait olma/ sevilme ihtiyacımızı %100 karşılamış olmamız gerekir mi? Bu soruyu başka bir soruyla yanıtlayabiliriz. Karşılıksız aşklar için ne kadar şiir yazılmıştır? Kendilik saygısı ihtiyacımızı %100 karşılamış olmamız gerekir mi?

Hayattaki en büyük sorulardan biri yaşamın anlamının ne olduğudur?

İnsanın hayatındaki anlam arayışı o kişinin en önemli keşfidir. Hobimiz, işimiz veya çocuk büyütmek günlük yaşamımıza anlam veren şeylerdir. Ancak anlamı bulma serüveninin bir yolu da yaratıcılık yeteneğimizi eğitmekten geçebilir. Yaratıcılık, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde kendini gerçekleştirme basamağında yer alır. Kendini gerçekleştirme basamağında insanlar, neyin onlar için önemli olduğunu bulurlar.

Onlar temel ihtiyaçlardan çok gelişimlerine odaklanırlar.

Başkalarının doğru ya da yanlış kalıplarıyla değil kendi değerleri  doğrultusunda yaşarlar. Ancak yıllar içinde hepimiz kendimizi bir sorundan diğerine yuvarlanırken bulabiliriz. Kendi temel değerlerimiz ile örtüşmeyen hedeflerimiz olduğunu fark edebiliriz. Bizi biz yapan ve yönümüzü belirleyen ihtiyaçlarımızı, zevk aldığımız şeyleri, tutkularımızı erteleriz. Peki doğru olan bu mu? Elbette her anımızı yaşamımızın amacına adamamız mümkün değildir. Bu nedenle sevdiğimiz şeyleri yaptığımız gibi yaptıklarımızı da sevebiliriz.

Şimdi durup düşünmeliyiz…

Hayattaki varlığımız,  temel ihtiyaçlarımızı karşılamaktan ve basit isteklerimizi gerçekleştirmekten öteye gitmeyen, her defasında hayal kırıklığı ile geri çekilmekten mi ibaret?  Ve klişe gerekçelerimiz, hayati gerçeklerimiz mi olmuş? İşimizle çok mu meşgulüz? Çocuklarımız mı? Diğer yandan çok çalışıyor ve kazanıyor ama kendimize bile ifade edemediğimiz o eksikliği içten içe hissediyor muyuz?

ŞU PİRAMİDİ BİR SÜRELİĞİNE TERS ÇEVİRELİM!

Hadi o zaman asıl ihtiyaç duyduğumuz cevabı bize getirecek soruyu soralım:

Kalbimizin derinliklerinde bulunan, olmak istediğimiz insana dair temel arzularımız hangileri? Hadi bu soruyu geliştirelim: Hayatta nasıl biri olmak istiyoruz? Demek istediğim, bizi biz yapan bir şey var. Sadece bize ait olanı ortaya çıkarmamızı sağlayacak olan, özel bir şey. Bu bizim yaratıcılığımızdır ve yaratıcılık öylesine komplike bir değerdir ki, içinde daha birçok değeri de barındırır.  Bizim için özel olarak tasarlanmış, bizi sıra dışı birine dönüştürecek özel yeteneğinizin ne olduğunu henüz keşfedememiş olabilirsiniz. Bu çok doğal çünkü bunu keşfettiğini düşünenlerin bile yanıldığı bilinen bir gerçektir; hiç telaşlanmayın.

Biraz üzerinde düşünmeye ne dersiniz?

⦁ Ne yapmaktan hoşlanıyorum?  

⦁ En mutlu olduğum, gurur duyduğum zamanlar hangileriydi? (Ne yapıyordum, kiminleydim, o an hayatıma nasıl bir anlam kattı?)

⦁ Hangi konuda iyiyim? 

⦁ Benim için önemli olan ne? 

⦁ Neyi değiştirebilirim? 

⦁ Nasıl hatırlanmak istiyorum?

⦁ Daha önce benim için önemli olan ama unuttuğum şeyler var mı? Şarkı söylemeyi, dans etmeyi, resim yapmayı özlüyor muyum? 

⦁ Bunları yaparken kendimi ne kadar mutlu hissediyorum?

Tüm bu soruları masaya yatırıp, irdeledikten sonra kendimce sanat ve yaratıcılığın insana kattığı bazı değerleri fark ettim ve onları sizin için bir araya getirdim: Yaratıcılık, özgünlük/orjinallik, özgürlük, estetik, cesaret, ustalık, merak, keyif, farkındalık, sabır, kendini geliştirme, bağ kurma, sevgi, umut. Ve bence sanatı da insan için önemli ve hayati kılan yön de bu..

Bu sebeple pusulasının yönünü sanata çevirmiş insanlarla dolu bir dünya, gelecek  nesillere bırakabileceğimiz en güzel miras ve değer… Ve siz de dilediğiniz an ona dahil olabilirsiniz. İzleyen ve takip eden olarak beslediğiniz, büyüttüğünüz sanata, kendinize bir kez daha bakıp, bu kez üreten olarak daha başka bir boyutta katkı sunmak size de mümkün gelmiyor mu? Bana kalırsa böylesi gizli bir güç, kendini sizden uzun süre saklayamayacaktır. Onu keşfetmeye var mısınız?

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
YORUMLAR
03.09.2020

Sanat bence bir ihtiyaçtır. Nasıl yemek yemek, uyumak, nefes almak ihtiyaçsa tıpkı bunlar gibi. Sanat ihtiyacı giderilirken icra edenin ruhuna da, dünyaya bakışına da değer katmış olur. Araç yönü ise bu zincirleme ruh doyumunu sanat sevene aktarımı olarak yorumlanabilir. Latince bir deyişle “Ars gratia artis” yani sanat, sanat içindir diyorum ve ucu açık yoruma bırakarak sağlıklı günler diliyorum. Sanatla kalın!

03.09.2020

bazı sanatlar değer, bazı sanatlar araçtır, genelleme yapmak saçma

Türkiye'de karşılığı ve önemi olmayan tek şeydir.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ