Umut Nur Sungur Yazio: Güzeli Konuştuk. Peki ya Estetik?

Herkese merhaba. Bir önceki yazımda güzellik kavramından bahsetmiştim. Bu sefer konuya “estetik” ile devam edeceğim. Güzellik ve estetik kavramları bazen birbiri yerine kullanılsalar da aslında farklıdırlar. 

Güzellik, algıladığımız ve tepki verdiğimiz bir şeydir. Bir gün batımını veya bir dağın tepesinden alabildiğine uzanan manzarayı seyrederken yaşadığımız deneyimler bu tepkiye örnek olabilir. Felsefede estetik, güzelin teorisini ve bu deneyimi incelerken, psikolojide estetik, algı fizyolojisi ve psikolojisi ile ilişkili olarak incelenir. Burada hemen psikolojide estetik tepkinin bir dış uyarana veya bir hatıraya ilişkin duygusal, bilişsel ve ilgi bileşenlerini içeren karmaşık bir tepki olduğunu belirtmek isterim. 

Aristoteles, sanatın, olumsuz duyguları güvenli ve sosyal olarak kabul edilebilir bir yol ile deneyimleme fırsatı sunduğunu söylemiştir. Bu bağlamda aslında sanki sanat başkalarının deneyimlerinden öğrenme fırsatı sunmaktadır bize, öyle değil mi? Örneğin, duygusal bileşen, bir korku filminin ya da Goya’nın “3 Mayıs 1808” isimli eserinin hissettirdiği olumsuz duyguyu, gerçekte orada olsak yaşayacağımız duygu kadar güçlü olmasa da güvenli bir yol ile deneyimleyebilmemizdir. Bilişsel bileşen daha çok çağdaş eserlerde ortaya çıkabilir. Örneğin, Picasso veya Braque’ın bazı eserlerinin çözümlemesi epey güç olabilir. Yani eser çözülmesi gereken bir sorun gibi aktarılmıştır ve izleyici eseri analiz edebilmek için adeta bir dedektif gibi uzun bir süre çözüm ve anlam bulmaya çalışabilir. Ya da resmin en sevdiğiniz kişi ile olan benzerlikleri bizim (yani gözlemci) için eseri çok ilginç kılabilir.

O zaman estetik kavramını biraz daha anlamaya çalışalım mı, ne dersiniz?

Estetik kelimesi Yunanca “duyarlı, duyu algısıyla ilgili' anlamına gelen 'aisthesis' kelimesinden türetilmiştir (aisthēsis, 'duyum'). Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan ve bunun bilgisine ulaşmaya çalışan, doğadaki ve sanattaki güzeli açıklamaya yönelik felsefe dalıdır. Güzelliğin oluşturulması ve değerlendirilmesiyle ilgilenir. Duygu ve beğeninin yargılanması olarak da geçen duyusal-duygusal değerleri inceler. Estetiğin konusu içine yalnız güzellik ve estetik değerler girmez, sanat da girer. Çünkü sanatın amacı da sanat eserlerinde güzelliği ya da estetik değerleri ortaya koymaktır. 

Estetik nesneler, estetik deneyim ve estetik yargılar gibi konuları da inceler. Estetik; güzelin ne olduğu, güzel yargısının hangi ölçütlere dayandığı, ortak estetik yargıların olup olamayacağı gibi soruları da içerir. Estetik, sanatın ne olduğuna dair bir tanım da verir. Yani estetik, hem güzellik hakkındaki soruları hem de sanatla ilgili soruları kapsar. Ancak kimileri için estetik, Hegel'den beri sanat felsefesi ile eşanlamlı olarak görülürken, bazıları için ise estetik ve sanat felsefesi birbirinden ayrıdır. Felsefi estetik sadece sanat hakkında konuşmak ve sanat eserleri hakkında yargılarda bulunmak zorunda değildir. Sanat felsefesi ise sadece insanın meydana getirdiği eserleri ele alan, sanatın ne olduğunu sorgulayan, sanatçının etkinliğini inceleyen felsefe dalıdır. Yani estetik hem doğadaki hem de sanattaki güzeli sorgularken, sanat felsefesi sadece sanattaki güzelliği sorgular.

Estetiğin kurucusu olan ve onu bağımsız bir bilim olarak ele alan Alman düşünür Alexander G.Baumgarten’dir (1714-1762).

Ona göre estetik duyu ve duygulara bağlı bilgilerin doğruluğunu inceleyecekti. Onun izinden gidenler, estetiğin “gözle gördüğümüz şeyler” değil “ruhumuzda meydana gelen özel duygular” olduğunu söylerler. Bu bağlamda Temel Aksoy’un “estetik nedir?” başlıklı blog yazısında ifade ettiği gibi Picasso’nun “Guernica” adlı eserini estetik kılan şey, bu tablonun güzellik taşıması değil, o dönemde yaşanan vahşeti çarpıcı bir şekilde aktarabilmiş olmasıdır”. 

Bir dönem J.G. Herder ve G.W.F. Hegel estetik kelimesi yerine güzellik bilimi veya felsefesi kavramlarının kullanılmasını  önermişlerdir.  Daha sonra I. Kant, Fr. Shiller, K. Rosenkranz, L. Wittgenstein estetiğin temel değerinin sadece güzellik olarak sınırlanmasına karşı çıkmışlardır. Onlara göre yüce, trajik, komik, zarif, ilginç, çocuksu (naif) soylu, çekici ve hatta çirkinlik bile estetiğin inceleyeceği değerler içine girebilir. O zaman bu bağlamda bir şeyi estetik yapmak onu güzelleştirmek demek değildir.  

Buradan şu sorular aklımıza gelebilir: Sanatta estetiğin kaynağı nedir? Esas estetik olan sanat eseri midir? Yoksa sanat eserini  yapan ve ona bakan kişideki psikolojik duygular mıdır? Burada da aslında iki farklı görüş söz konusu. Estetik olanın sanat eserini yapan ve ona bakan kişideki psikolojik duygular olduğunu savunan psikolojik estetikçilere karşılık, esas estetik olanın sanat eseri olduğunu savunan fenomenolojik estetikçiler vardır.   

Aşık Veysel’in “Güzelliğin on para etmez. Bu bendeki aşk olmasa” dizelerinde söylediği gibi esas estetik, insanların ruhunda oluşan duygular mıdır sizce de? Peki güzel bir tablo karşısında duygulanmayan, güzel bir konseri alkışlayamayan, güzel bir şiir veya romandan etkilenmeyen insanlar var mıdır? Bu insanlar için sanatın bir değeri olabilir mi bu durumda? Sanat eserinin estetik değerinin olabilmesi için o objeden haz duyan ve onu takdir eden estetik süjelerin bulunması gerekir sanırım. Bunun dışında özellikle modern ve çağdaş sanatta izleyici pasif olmayı bırakmalı ve sanatçının kendisi, eserin yaratılması ve yorumlanmasında sanatçı ile ilişki kurabilmelidir. 

Günümüzde sanat, aslında neredeyse tüm estetik teorileri içine almış, farklı disiplinleri harmanlamış, ustalık ve fikirsel yaratıcılığı birleştirmiş, hatta estetik ya da estetik olmayan unsurları da içinde barındırarak gelişimini sürdürmeye devam etmektedir. Bu bağlamda günümüz sanatının estetik değerleri nelerdir? Güzellik ve estetik değerler ne kadar günceller? Ya da çağdaş sanatı var olan farklı bakış açıları ile mi değerlendirmeliyiz? Günümüzde sanat sadece sanatçı ve sanatçının hayal gücü ile mi sınırlı? Teknolojik gelişmeler, sponsorluklar, siyaset, sanatçının içinde yaşadığı yer de sanatı, estetik değerleri etkileyen faktörlerden değil mi?  

Son olarak söyleyebilirim ki  maalesef yaşamımızın kaçınılmaz gerçeği olan hız ve tüketim, sanat alanında da etkisini göstermekte ve estetik hazzı ve estetik değeri gölgede bırakmaktadır. 

Web

Instagram

Popüler İçerikler

Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”
Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı