Herkese merhaba. Bir önceki yazımda güzellik kavramından bahsetmiştim. Bu sefer konuya “estetik” ile devam edeceğim. Güzellik ve estetik kavramları bazen birbiri yerine kullanılsalar da aslında farklıdırlar.
Güzellik, algıladığımız ve tepki verdiğimiz bir şeydir. Bir gün batımını veya bir dağın tepesinden alabildiğine uzanan manzarayı seyrederken yaşadığımız deneyimler bu tepkiye örnek olabilir. Felsefede estetik, güzelin teorisini ve bu deneyimi incelerken, psikolojide estetik, algı fizyolojisi ve psikolojisi ile ilişkili olarak incelenir. Burada hemen psikolojide estetik tepkinin bir dış uyarana veya bir hatıraya ilişkin duygusal, bilişsel ve ilgi bileşenlerini içeren karmaşık bir tepki olduğunu belirtmek isterim.
Aristoteles, sanatın, olumsuz duyguları güvenli ve sosyal olarak kabul edilebilir bir yol ile deneyimleme fırsatı sunduğunu söylemiştir. Bu bağlamda aslında sanki sanat başkalarının deneyimlerinden öğrenme fırsatı sunmaktadır bize, öyle değil mi? Örneğin, duygusal bileşen, bir korku filminin ya da Goya’nın “3 Mayıs 1808” isimli eserinin hissettirdiği olumsuz duyguyu, gerçekte orada olsak yaşayacağımız duygu kadar güçlü olmasa da güvenli bir yol ile deneyimleyebilmemizdir. Bilişsel bileşen daha çok çağdaş eserlerde ortaya çıkabilir. Örneğin, Picasso veya Braque’ın bazı eserlerinin çözümlemesi epey güç olabilir. Yani eser çözülmesi gereken bir sorun gibi aktarılmıştır ve izleyici eseri analiz edebilmek için adeta bir dedektif gibi uzun bir süre çözüm ve anlam bulmaya çalışabilir. Ya da resmin en sevdiğiniz kişi ile olan benzerlikleri bizim (yani gözlemci) için eseri çok ilginç kılabilir.