Umut Kısa Yazio: Mutlu Bir Hayatın Sırrı Kendi Hikayenizde Gizli!

Nasıl bir hayat yaşayacağımızı anlattığımız hikâyeler belirliyor. Çünkü hayat yazdığımız deneyimlerden oluşuyor. Yıllar önce hikâyelerimi değiştirdiğimde hayatımı değiştirebileceğimi öğrenmek bana o kadar çok şey kattı ki, bugün bile neyi başardıysam, ne elde ettiysem hepsinin arkasında hikâyelerimin oluşum sürecinin en önemli şey olduğunu fark ediyorum. Eğer mutluluğun ve yaşama sevincinin bir sırrı varsa işte tam olarak bu! Nasıl mı? Üstelik kolayca yapabileceğiniz bir şey! Elbette yapmak, yazdığım kadar kolay olmayacak, yüzlerce kere kendimize itiraz edeceğiz, şartlarla savaşacağız ancak gerçekten isterseniz ve bir kere “Olsun!” der ve denerseniz farkı o kadar hızlı göreceksiniz ki, kendiniz bile yarattığınız yaşama şaşırabilirsiniz. Unutmayın bunun zor olma sebebi sadece SİZ olabilirsiniz.

Yazdığımız hikâyeleri genellikle üç aşamada ele alıyoruz. Bunlardan ilki başkaları hakkında yazdığımız hikâyelerdir.

1. Başkaları hakkında yazdığımız hikâyeler

Yıllar önce bir yönetici ile çalışırken “Yöneticimin hiç çalışmadığı ve işten erken çıktığı, dolayısıyla veremediği onaylar nedeniyle işlerimizi aksattığını düşünüp öfkeleniyordum. Özellikle arkadaşlarla bir araya geldiğimde bundan bahsedip bizim “başarısız” olmamıza sebep olduğunu dile getiriyordum. Kendime anlattığım hikâye şuydu: “Çalışmayı sevmemesi nedeniyle işten erken çıkıyor, ortalıkta görünmüyor ve bize liderlik yapamıyor.” Birkaç defa kendisine hafif politik bir şekilde bu durumu da aktarmaya çalıştım ama anlamış görünmüyordu. Birkaç hafta geçtikten sonra artık hiç işe gelmemeye ve tüm yükü bize yüklemeye başlamıştı. Artık işler başka bir hal almıştı ve ben öfkeden neredeyse yerimde duramıyordum. Bu olayın üzerinden on beş yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ o halimi hatırlayabiliyorum. Elbette konuyu şirketin en tepe yöneticisine aktarmakta fazla gecikmedim ama yöneticinin bana cevabı tepemden aşağı buz gibi bir suyun dökülmesini sağlamıştı. Yöneticimin çocuğunda “Lösemi” vardı ve tedavisi için her gün ofisten erken çıkıyordu, gelmediği hafta da 7 yaşındaki oğlunu kaybetmişti.

İnsanların davranışlarını okuyabiliyoruz ama niyetlerini okuyamıyoruz. Her durumda başkaları hakkında aklımızda bir hikâye yazıyoruz ve yazdığımız hikâyenin çoğunlukla doğruluk ihtimalini bile bilmiyoruz. Madem kesin doğru hikâyeyi yazamayacağız, neden bizi en mutlu eden hikâyeyi yazmıyoruz ki?

Çoğu insan kendini kurban haline getirerek başkalarını suçlar (Elbette bu hikâyede ben bu kişiydim!) ancak gerçekten şefkate, insan sevgisine sahip insanlar hikâyelerini başkalarını suçlamadan ve daha da iyisi kendilerini mutlu edecek şekilde yazabiliyorlar.

2. Durumumuz hakkında yazdığımız hikâyeler

Kendi hakkımızda yazdığımız hikâyeler genellikle sahip olduklarımıza değil, sahip olmadıklarımıza odaklanır. Tatile gittiğimizde insanlara bakıp sanki devamlı tatildelermiş gibi hissedip kıskançlık duyarız ya da Bodrum’da domates yetiştirmeye çalışan bir arkadaşımız gibi olmak isteriz. Çünkü kendi durumumuzda, bizde eksik olanlara odaklanırken, başkalarının sahip olduklarıyla karşılaştırırız. Dünya kıskanan insanlarla doludur. Bu kendini kurban etmekten farksızdır. Okul balolarına ya da pilav günlerine kendi arkadaşlarımızdan daha iyi olduğumuzu ispatlamak için ya da ne kadar iyi durumda olduğumuzu anlatmak için gideriz. En lüks arabaya binmeye çalışır, en havalı kıyafetleri giyeriz. Yine de bunların bizi ne kadar mutlu ettiği tartışmalıdır. Çünkü bizden daha lüks arabayla gelenlere imrenir, kendi sahip olduklarımızı bile göremeyiz.

Yaşadığımız her an dünyada o kadar şanssız insanlar var ki, görmek için sokağın başındaki hastaneye kadar uğramak ya da bir Çocuk Esirgeme Kurumu’nu ziyaret etmeniz yetecektir. Çok kötü durumda bile olabilirsiniz ama lütfen bir dönüp bakın sahip olduklarınıza, odağınızı sizde olmayanlara değil sahip olduklarınıza çevirdiğinizde tüm dünyanın değişimini yakalayabileceksiniz.

Kurbanların çoğu hayatlarının en kötü kısımlarına odaklanırlar. İyi kısımlarını sadece kaybettiklerinde fark ederler.

3. Kendimiz hakkında yazdığımız hikâyeler

Ne kadar kötü durumda olursak olalım ne yapabileceğimiz ve kapasitemizin ne olduğuna ilişkin kendimiz hakkında yazdığımız hikâyeler tüm hayatımızı belirliyor. Her filmin bir mutlu sonu olacağını iddia etmiyorum ama işin güzel tarafı film hiç bitmiyor. Bırakmadığım, “yapabileceğim”i düşündüğüm sürece kaybetmiyorum. Kendi durumundan şikâyet etmeyi ama buna rağmen hiçbir adım atmamamın ne demek olduğunu biliyorum. Biliyorum çünkü bunu tüm iliklerime kadar yaşadım. Her gün isteksiz bir şekilde işe gitmeyi, moralsiz bir şekilde niye yaşadığımı anlamadan günlerimi geçirmeyi, anlamsız rekabetlerin olduğu bir yapıda nereye gideceğini bilmeyen biri gibi olmayı o kadar iyi biliyorum ki… Hatta biri bunları bana anlatsa muhtemelen “Senin tuzun kuru… Olduğun yerden konuşmak kolay…” sözünü birkaç defa tekrar ederdim. Ancak ne söylerseniz söyleyin olduğunuz yerden çok daha iyi yerde olabileceğinizi, başkalarının hayatlarına katkı yaratabileceğinizi ve işinizi yaparken sanki âşık olduğu kızla buluşmaya giden bir ergen edasıyla yaşayabileceğinizi içten içe hissettiğinizi biliyorum.

Kendi içsel iletişimimiz hikayelerimizdir. İletişim dilimiz tüm hayatımızda fark yaratır. Hikâyenizi yazma vaktiniz geldiğinde buna hazır olacağınızı biliyorum. Ancak bazılarımızın yazmaya başlaması için düşük bir ses yeterliyken, bazılarımızın kulağının dibinde birilerinin bağırması gerekiyor. Her şeyden önce asıl cevaplanması gereken soru ise kendi hayatınızda “Kurban mısınız yoksa Kahraman mı?” Bunu cevapladığınızda hikâyeleriniz sizin yerinize konuşuyor olacaklar.

Kendinize sorun: “Hangi hikâyeleri yazmak istiyorsunuz?” Gerisi gelecektir. Hem içsel hem de dışsal iletişiminiz içinse eğitim almayı ve kendinizi geliştirmeyi ihmal etmeyin. Kendimize yaptığımız yatırımlar sahip olmaya çalıştığımız şeylerden çok daha anlamlı. Çok sevdiğim bir söz var, asıl yatırımlarınızı çırılçıplak dahi kalsanız kaybetmeyeceğiniz yani sizden alamayacakları şeylere yapın. İnanın size geri dönüşü çok daha yüksek ve tutku dolu bir hayat vaat ediyor.

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?